Nenelerimizden kalan, sandıklarda saklanan atalık tohumlarımız neden takas yapılıyor biliyor musunuz??
2006 yılında çıkartılan yasa ile, yerel-atalık sertifikasız, tohumlarımızın satışı ve hatta bu tohumlardan üretilen fidelerin satışları da yasaklandı.
2010 yılında başlayan tohum takas şenlikleri kısa sürede bir kıvılcım gibi yayıldı. Ülkemizin bir çok bölgesinde onlarca etkinlik farklı tarihlerde, ard arda yapılmaya başladı ve çoğalarak devam ediyor.
Fethiye’de ‘’Yerel Tohum Takas Etkinlikleri’’ kaç yaşında ??
Biz, Cumhuriyet Kadınları Derneği olarak, Ülkemizin tam bağımsızlığı yolunda, bir milli mücadele olarak kabul ettiğimiz bu çalışmada 6.yılı devam ettiriyoruz.
Altı yılda neler mi yaptık ??
Yeri geldi, Küresel şirketlerin büyük paralarla katıldıkları tarım fuarlarında yer aldık, yeri geldi kendi çabalarımızla yaptığımız etkinliklerle binlerce kişiye ulaştık.
Çalışmalarımızın her aşamasında, gönüllü olarak görev alan ekibimizle, üreticilerimizin her zaman yanında yer aldık.
Yurdun dört bir yanından, tohum isteyen, tohum gönderen, bilgi almak, ve kendi bölgesinde bu çalışmaları yapmak için destek isteyen, yeni dostlar kazandık.
Küresel Tohum şirketleri, hem GDO’lu hem de HİBRİT tohumlarla çıktıkları yolda, yerel tohumların yaşatılması için mücadele eden dernekleri ve oluşumları ‘’küçük’’ görseler de, aslında onların varlığından son derece rahatsız olmaktadırlar.
Küresel şirketlerin asıl amacı, insanlığın yaşamını devam ettirmek için korumak zorunda oldukları geleneksel yani atalarından kalma tarım üretimini yok etmektir. Ancak bu şekilde toplumları kendilerine bağımlı hale getirebilirler. Yaptıkları en önemli girişim bu ülkelerden toprak satın almak, üreten köylüyü toprağından koparmak ve o ülkenin tohumuna, toprağına, suyuna, yer altı ve yer üstü tüm zenginliklerine sahip olmak.
Yıllardır devam eden, Yerel Tohum Takas etkinliklerinde görüyoruz ki; Hem üretici, hem de tüketici yerel tohumların önemini daha iyi anlamakta, GDO ve HİBRİT konusunda daha bilinçli davranmaktadır. Tüketici, pazardan aldığı domatesin yetiştiği toprakları görmek istiyor. Üreticiyle gönül bağı kuruyor. Her üreticinin hiç değişmeyen devamlı müşterileri varken, meraklıları da her geçen gün artıyor.
Küresel şirketler, GDO ve HİBRİT kullanarak, sadece insan sağlığını değil, havanın, suyun, toprağın dengesini de bozmakta, onların girdiği her yeşil alan açıkça talan edilmektedir.
Eskiden, emeklilerin büyük şehirleri terk edip bir sahil kasabasına gitme hayallerini, şimdi büyük şehirlerde doğup büyüyen insanlar gerçekleştiriyor. Cesur kararlarla geldikleri küçük beldelerde, hepsinin ilk yapmak istediği şey, küçük bir toprak parçasıyla atalık- yerel tohumları ekmek, doğal ilaçlarla, doğal gübre kullanarak, yerel ürünler yetiştirmek ve sağlıklı bir yaşama adım atmak. En önemlisi de çocuklarının sağlıklı beslenip, büyümesine imkan sağlamak.
Pazardan maydanoz aldığınız çiftçinin zorluklarını biliyormusunuz??
Bugün bizim, çiftçimiz, köylümüz yerel tohum, atalık tohum kullandığı için devletten destek alamamaktadır. Bu, vatanın bağımsızlığına, bereketli topraklarımızın bağımsızlığına, geleceğimizin, sağlıklı nesillerimizin en büyük teminatı olan yerel tohumlarımıza yapılan bir ihanettir.
Umutluyuz, yerel tohum üreticilerimiz, GDO ve HİBRİT konusunda bilinçleniyor, eskiden sadece kendi ailesi için yerel tohum ekerken, şimdi atalık tohumlarını hepimiz için ekmekte, onlara daha çok sahip çıkmaktadır.
Yediğiniz Yerel Tohum Ürünlerinin yetişme aşamasında neler olduğunu biliyor musunuz??
Sadece yerel tohum kullanmak yetmiyor, yaptığımız köy ziyaretlerinde, ev yapımı ilaçları nasıl hazırladıklarını, nasıl kullandıklarını görüyoruz ve takip ediyoruz. Üreticilerimizle bilgi alış verişi yapıyoruz, Ziraat mühendisimiz ile yapılan sohbetler, sorunlarını dostça paylaşmaları, bize güven duymaları, onların yanında olduğumuzu bilmeleri, birimizi ötekinden ayrıştırmıyor. Bir anda bir yer sofrasının etrafında sadece insan olduğumuzu hissediyoruz.
Pazarda 1 liraya sattığı bir demet maydanoz için, sabahın erken saatinde kalkıp, 40 derece güneşin altında nasıl emek verdiğini ziyaretlerimizde görüyoruz.
Çapalama yapıyorlar, elleriyle ayrık otlarını topluyorlar. ( Ot, deyip geçiyoruz ama buralarda her bir otun adı vardır, her birinin ayrı bir tadı vardır, tarifi vardır)
Zararlıları, öldürecek değil uzaklaştıracak yöntemler deniyorlar. Yapılacak çok işleri var. Her günleri, tarlada, bahçede hafta da bir ya da iki gün olmak üzere pazarlarda satış yapmakla geçiyor.Yine en çok kadınlar çalışıyor, kadınlar üretiyor…
Kendilerine ayıracakları özel bir günleri, boş zamanları yok.. Çok emek veriyorlar, her şeyden önce topraklarını seviyorlar, toprağa bağlılıkları bize umut veriyor..
Eski Köyler Mahalle oldu haberiniz var mı??
Büyükşehir yasasından sonra ne yazık ki, çok sayıda köyümüz mahalleye dönüştürüldü. Bu şekilde, bir çok çiftçi üretici olmak yerine tüketici konumuna geçti. Köylülük, ve köy kavramları yavaş yavaş yok ediliyor.
Mahalleye dönüştürülen köylerimizin havası, suyu, yeşili, toprağı muhteşem. İnsanını anlatmaya gerek yok, davetli bir misafir gibi karşılıyorlar sizi. Bahçeler meyve ağaçlarıyla dolu, bostanlar, tarlalar, bire-bin vermeye hazırlar. Tohumluklar ayrılmış, pazara gidecek ürünler ayrılmış, tavukların, kuşların rıskına dokunulmamış.
Doğa bütün bereketiyle, onu ekecek, üretim için çaba gösterecek, tohumuna toprağına gözü gibi bakacak çiftçileri bekliyor.
Ancak, Köylerde genç nüfus yok, olanların da, köyde toprakla, tarımla uğraşmaya niyeti yok. Çünkü devlet desteği alamayan ailenin, borçlarını ödeyemeyen köylülerin, toprağını satmak zorunda kalan çiftçilerin yaşamlarını gördükçe, gençler ata topraklarından uzaklaşıyorlar.
Yarın bu emektar ana babaların bıraktıkları bereketli topraklara, sahip çıkılmaz ise ne yazık ki sayısı azalan köylerimiz gün gelecek beton şehirlere dönüşecektir.
Yerel Tohumlar Yaşasın, yaşasın ki, ‘’kurda, kuşa, aşa’’ diyen, çiftçilerimiz milletin yüreğinde taht kursun.
Bizlere düşen en büyük görev, küresel şirketlerin kölesi olmayan, atalık tohumlarına, ata topraklarına gözü gibi bakan küçük üreticilere sahip çıkmak.
Onlardan daha çok talep edip, onların emeklerinin karşılığını vermek.
Köylü varsa biz varız, çiftçi varsa toprak var, toprak varsa tohum var, bunların hepsi varsa ekmek var.
Tam bağımsız bir ülke için, değerlerine ve toprağına sahip çıkacak bir Millet var…