Cumhurbaşkanı B.Esad, Suriye’nin iç savaşı hakkında ” şu an her şey doğru yönde ilerliyor. En kötüsü geride kaldı ” dedi.
Rusya, İran, Hizbullah ve Amerikalı bazı üst düzey diplomatlar, isyancı grupları ve Washington’u bu gerçeklikle uzlaşmaya çağırdılar.
Suriye’nin iç savaşına siyasal çözüm bulunması için diplomasi yolunun açılmasını istediler.
*
Ancak bölgesel çatışma dinamiklerini analizleyen ABD, daha karmaşık bir tablo ortaya koyuyor.
Bir dizi gelişmenin rejimin son zamandaki kazanımlarını zayıflatabileceğini ve kendisine yeni fırsatlar yaratabileceğini düşünüyor…
*
Suriye rejim güçleri, Suriye topraklarının yüzde 50’sinden fazlasını ve nüfusun yarısını kontrol ediyor.
Ancak rejimin tutumu; sadakatli ve yetkin birlikler ve kurumsal kapasite eksikliği nedeniyle birçok alanda belirsizdir.
Nitekim rejim yeniden ele geçirdiği pek çok alanı temizlediği halde bu alanları tutabilmenin kararlılığını gösteremiyor.
Mesela Deir el-Zor ve Palmyra gibi bölgeleri İŞİD terör örgütünden defalarca tasfiye etmiştir ama halen saldırılara uğruyor.
Üstelik rejim güçlerinin, bu alanlarda yeni bir muhalefet kuşağından yeni bir silahlı direnişle karşı karşıya kalması da çok olasıdır!
Çünkü ABD ve koalisyonundan Fransa ve Birleşik Krallık ya da bunların üzerinden NATO, kuzeydoğu Suriye’dedir.
Hiç bir biçimde rejimin Çin’in İpek Yolu projesinde çok önemli olan ülkenin en fazla petrol üreten ve tarımsal bölgesi olan bu kısmında egemen olmasını istemiyor ve engelliyor…
*
Suriye Ordusu’nun, ülke çapında saldırı operasyonlarında düzenli birliklerden devşirilen 10 ila 20 bin askeri bulunuyor.
Ordu’nun geri kalanı düzenli birliklerinin kalıntılarıdır ve kendi bölgelerinin dışındaki operasyonlarda kullanılmayan 100 ila 150 bin kişiden oluşuyor.
Esasen rejimin saldırı gücünü 6-8 bin savaşçıyla Hizbullah, 2 bin savaşçıyla İran, 10 ila 20 bin savaşçıyla Iraklı, Afganistan ve Pakistanlılar, Şii savaşçıları ve Rusların Hava ve Kara birliklerinin küçük bir kısmı oluşturuyor.
Bugün birçok bölge yabancı rejim yanlısı güçlerin yanı sıra rejime bağlılığı şartlı olan isyancı gruplar ve kabileler tarafından kontrol ediliyor.
*
Halbuki uzmanlar istikrarlı operasyonlar için bin sivil başına 20 asker gerektiğini ifade ediyor.
Buna göre rejimin, şu anda az ya da çok kontrol ettiği bölgelerde yaşayan 10-12 milyon insana hükmetmesi için 200-240 bin arasında bir güce ihtiyacı vardır.
Bu sayı rejim yanlısı güçlerin ellerinde bulundurduğundan çok fazladır.
Ancak yedi yıllık savaştan sonra, isyancı güçler de tükenmiş ve bölünmüştür, öyle ki çoğu yerde artık direnişte bulunamıyorlar…
Rejim yanlısı güçlerin sürekli olarak daha büyük bir amaç birliği ile hareket etmiş olmaları da kendilerine bir avantaj sağlıyor.
*
İran, Esad’ı iktidarda tutabilmek için gerekli asgari sayıdaki savaşçıdan daha fazlasını Suriye’ye hiç göndermemiştir.
Bu noktada ABD’nin nükleer anlaşmadan çıkarken ceremeyi yüklediği güçlü Devrim Muhafızları Ordusu’nun;
Ağır yaptırımlara uğratılan Tahran’da karar almada daha büyük bir söz sahibi olmak isteyip Suriye’ye ek güçler göndermesi de söz konusu olamayacaktır.
Çünkü bu durum İranlıların ülkelerine karşı tepki göstermesine yol açabilir…
*
Suriye rejimi ek zorluklarla da karşı karşıyadır.
İç savaşa katlanmış olan Lübnan ve Ürdün gibi ülkeler bölgesel gerilimlerle yeniden istikrarsızlaşmaktan endişe ediyor
Çünkü bir tarafın askeri zafere dönüşmesiyle sonuçlanan iç savaşlar da bir sessizlik döneminin ardından yerleşim yerlerinin yeni bir muhalefet kuşağından yeni bir silahlı direnişle karşı karşıya kalması çok olası kabul ediliyor.
Suriye kendini yalnız hissediyor!
Bugün isyancılar İdlib’te, Türkiye Ordusu’nun, ülkenin kuzeydoğusundaki Kürt kontrolündeki bölgelerdeki isyancıları da ABD, Fransa ve Birleşik Krallık güçlerince korunuyor.
Türkiye hükümetinin PYD’ye karşı Suriye’deki rejim karşıtı Özgür Suriye Ordusu’nun unsurlarını kullanması, Esad karşıtı muhalefetin en azından bir kısmının hayatta kalmasını sağlıyor…
*
Bu yüzden ABD, Esad rejiminin tam bir zafer kazanmış olduğunu söylemenin doğru olmadığından yanadır.
Çünkü Askeri ve Siyasi tecrübeler; zafer kazandığını ilan eden ülkenin başarısını engellemeye çalışan komşuları olması halinde;
Bu kırılgan yapılı devleti dengelemenin çok daha zor olduğunu gösteriyor.
Şu anda Türkiye dışındaki hiç bir komşu ülkenin Suriye aleyhinde olmadığı öngörülüyor.
Türkiye ise Suriye’de terörist olarak tanımladığı Esad başta olmak üzere rejim güçleri ve Kuzey Suriye’deki PYD güçleriyle sonlarına kadar mücadele etmek kararlılığındadır.
Bu durumda Suriye’nin komşularının güvenlik durumundaki bir bozulma da olumsuz sonuçlar doğurabilir…
*
Çok sorunlu bir bölgede Suriye İç Savaşı’nın zaferle kazanılmış olduğu iddiası;
Askeri zaferlerin genellikle geçici olduğu ve ergeç sosyo-politik güçler tarafından geri alınacağı,
Savaşların çözmek istedikleri problemler gibi zarar verici sonuçları da doğurduğu,
Bu yüzden savaşların nadiren belirleyici olduğu gerçeğiyle de karşı karşıyadır.
Suriye iç savaşının en kötüsünün geride kaldığına inanan rejimin içindeki gerilimler ve bölünmelerin de her an ön plana çıkabileceğini öngörmek gerekiyor.
*
Suriye’de yeni çatışmalar potansiyeli Esad rejiminin, Hizbullah’ın ve İran ile müttefiklerinin yeni özgüveniyle daha da artmıştır.
Ama Suriye iç savaşının bu kısa değerlendirmesi;
Suriye iç savaşının hâlen bitmediğini,
Rejim güçlerinin Sünni çoğunluklu bölgelere dönüşünün yeniden direnişi destekleyebileceğini,
Türkiye ve Kürtler, İsrail ve İran arasındaki çatışmalar sonucunda ABD’nin Suriye’de öngörülemeyen şekillerde etkileşime girebileceğini olası kılıyor.
*
Aynı zamanda rejim güçlerine karşı yeniden bir direniş, ABD’nin Suriye’deki gelişmeleri bir vekil stratejisi ile şekillendirmesinde yeni fırsatlar verebilir.
Nitekim ABD’nin anti-terörist füzeleri ve diğer askeri yardım biçimleriyle isyancı güçleri silahlandırmak için geçmişe göre yenilediği programlar;
Rejim ihlallerini körüklemeyi ve isyancı saldırıları körüklemeyi amaçlıyor.
Böyle ise bu ABD’nin yeni nesil isyancılara yani bir kez daha El Kaide’nin eski yerel ortağı IŞİD ve Hayat Tahrir el Şam gibi aşırı gruplara yöneleceği anlamına geliyor.
*
Çatışmayı şekillendirmek ve rejim yanlısı güçlere maliyet getirme çabaları,
Suriye’nin iç savaşına son vermek için uluslararası diplomasinin cazibesini kaybettiriyor.
Washington’ da askeri bir çözüm olduğuna inanıldığı sürece, müzakereler sonuç vermeyecektir.
Suriye rejimi ve vekillerinin de siyasi çözüm yönünde kullanabilecekleri herhangi bir kaldıraçları bulunmuyor.
Suriye’deki gelişen dinamik; ABD Başkanı Trump ve yönetimine ek rejim saldırıları, kitlesel mülteci akışları ve dünyada herhangi bir yerde bir bölgesel savaş çıkarmaya fırsat sunuyor.
25. 5. 2018
Bir yanıt yazın