ÂLEMİN DELİSİ
Hüseyin MÜMTAZ
Daha çok “Köyün delisi” denir, her köyde bir tane mutlaka bulunur, zararsızdır, çocuklar takılır, gençler yok farz eder, ihtiyarlar geçmişi ile ilgili olarak suskundurlar…
Ama bu seferki çok farklı.
Etkili, yetkili, zararlı ve hem haddini bilmiyor, üstelik muhtarlık da taslıyor.
Trump’dan bahsettiğimi anlamışsınızdır.
Dünyayı bir büyük köy, hem de kendi köyü olarak görüyor.
Meydanı boş buluyor; kendisini köyün, dünyanın, âlemin efendisi olarak görüyor.
O halde burada “köyün delisi” yerine “âlemin delisi” tanımı daha uygun düşmeyecek mi?
Ama bir lâf daha var biliyorsunuz; “Deli deliyi görünce değneğini saklar” diye.
Demek mevcut fotoğrafa bir başka “deli” daha lâzım.
İsterseniz “çivi çiviyi söker” de diyelim.
Trump, Telaviv’deki Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıdı ve Filistinliler tarafından doğal olarak protesto edildi. İsrail’in katil güvenlik güçlerinin Gazze sınırındaki sivil/silahsız gösterilere müdahalesi katliama dönüştü. Gerçek mermi kullanılan müdahale sonucunda 59 Filistinli hayatını kaybetti, 2 bin 700’ü aşkın kişi de yaralandı.
Müslüman Şam’ın Hristiyanlarca “füzelenmesi” Miraç Gecesi idi; İsrail’in yeni Filistin katliamı da Ramazan’dan bir gün öncesine denk getirilmiştir.
İnsanlık dışı bu katliamın yolunu açan; Filistinlilere, “İsrail’le anlaşın” diyen Suudi Veliahdı ile Yahudi damadı Kushner’i kullanan Trump’tır.
Prens bin Selman bir süre önce ABD’nin The Atlantic sitesine verdiği demeçte; “Yahudilerin kendi topraklarına sahip olma hakları olduğunu” dile getirmemiş miydi?
Suriye anlaşmazlığı bahanesi ile Irak ve Suriye’ye yerleşen Amerika’nın asıl amacı İsrail-İran anlaşmazlığında taraf olmak, “denge” sağlamaktan öte terazinin kefesini İsrail’den yana ağırlaştırmaktır.
İran’ı; İsrail ve Suudilerle birlikte yok etmektir Amerika’nın amacı.
Rusya da fırsatı kaçırmamış, güya Amerika’yı dengelemek için hemen intikal etmiştir bölgeye.
Sonuçta Ortadoğu’da kartlar yeniden dağıtılmış, taşlar yeni yerlerine oturmuştur. Tarafların (Amerika-Rusya-İsrail) kullandığı, piyon olarak ileri sürdüğü onlarca terör örgütü vardır. Herkes meşrebine göre Kürt, Arap yahut aşırı “İslâmcı” onlarca terör örgütünü beslemekte, donatmakta, eğitmekte, “sahaya” sürmektedir.
Ve birinin terörist dediğine diğeri dememektedir.
Arap dünyası bölünmüştür, İİT bölünmüştür. (Bırakın Filistin, Yemen, Katar konusundaki fikir ayrılıklarına; Ramazan ayına, Oruç’a bile ayni gün başlayamamaktadırlar.)
AB sessiz, BM sağırdır. NATO parçalanmıştır; çaresiz ve telâştadır.
23 Şubat 2018 tarihinde şunları yazmışız;
“Demek ki ‘Osmanlılık’ bahse konu coğrafyada öyle muhabbet, sevgi, sevda çağrıştırmıyor, pek de özlemle anılmıyor.
İstanbul’daki Kudüs konulu son İslâm İşbirliği Teşkilâtı toplantısına katılmayan 8 ülke hangileriydi? Neden katılmamışlardı? Hangi ülkeler neden ‘alt düzeyde’ temsil edilmişti?
Arap Birliği, Türkiye’nin Irak politikasına ve Suriye müdahalesine neden karşı?
Sınırlarımızı, sınır ötesinde teröristlerden temizleyip emniyete almak tamam da uzun vadede kim yanımızda?
Arap Birliği? İslâm İşbirliği Teşkilâtı?
Kim dost?
Biz kimi, kimden, neden kurtaracağız?”
Aslında cevap bellidir; bakınız “TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ-Hüseyin MÜMTAZ” (22.12 2017)
Ortadoğu’da “Durum” şimdilik “stabil”dir ama….
“Bir kıvılcım yeter”….
Stabil’dir çünkü “ara hedef”e ulaşılmış; “bütün güçler” şu veya bu şekilde Ortadoğu’ya yerleşmiştir.
Peki “oyun” nasıl bozulur? Deliye, değneği nasıl saklatılır?
Perinçek’in gazetesi diyor ki; “KUDÜS YANITI, ŞAM’la VERİLİR”. (15 Mayıs 2018 manşet)
Hâlbuki iki yanlış bir doğru etmez…
Çivi lâzım… Çiviyi, ancak çivi söker.
Deli, deliyi görünce değneğini saklar.
Kimse farkında değil ama Türkiye’nin elinde; askersiz, silahsız, tanksız, tüfeksiz, sıfır zayiatla ve hiç masrafsız kullanabileceği büyük bir koz vardır.
44 yıldır hep masada var olan ama hiç kullanmadığı…
…Tek kurşun atmadan bölgedeki dengeleri alt üst edebilecek bir koz.
KIBRIS.
“Nasıl becerdi de lâfı döndürüp Filistin’den Kıbrıs’a getirdi?” demeyin.
Filistin-Kıbrıs ilişkisini benden yıllar önce Müslüman Filistinli Yaser Arafat ile Ortodoks Kıbrıs Rum’u Makarios kurmuştu.
Arafat; Denktaş varken, tankıyla topuyla Makarios’un yanında yer almıştı, hatırladınız mı?
Vakti zamanında Filistin’de eğitim alan, Rumcu kuzeyli komünistlerin isimlerini sayayım mı?
Konumuza dönelim.
KKTC (tabii Türkiye’nin açık desteği ve beyanı ile) bir gece ansızın “tanınma” isterse neler olur hiç düşündünüz mü?
Görüşmeler pekâlâ devam edebilir. Bağımsız ve egemen KKTC’nin “tanınması”, Rum’la veya başkasıyla görüşmelere engel değildir ki! Kimler kimlerle görüşüyor, etrafınıza bir bakar mısınız?
“Tanınma”ya hangi Arap, hangi Müslüman, hangi Türk, hangi NATO devletleri destekler veya karşı çıkar?
Rusya, Çin ne yapar?
Dünyanın gözü önünde; Trump’ın, May’in, Merkel’in, Macron’un tavırları ne olur?
44 yıldır nice köprülerin altından ne sular akmıştır?
Tek bir tuşa basıp güncelleme yapmanın artık zamanı gelmemiş midir?
Ortalıkta, nereden çıktığı belli olmayan bir “Kıbrıs veriliyor” lâfı dolaşmaya başlamıştır.
Bekir Bozdağ “Kıbrıs’lı Müslüman Türkler”den bahsederken; Akıncı folsuz/yumurtasız “Guterres Çerçevesi”ni hatırlarken içeride ve dışarıda ezber bozacak, her türlü dedikoduyu önleyecek tek hamle budur.
Her ikisi de keşke bu lâfları söylemeden Nazım Beratlı’nın; “Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research”’nin, Nisan 2018’de yayınlanmış olan (Cilt: 11 Sayı: 56); “KIBRIS’TA MÜSLÜMAN EVKAFI’NIN SÖMÜRGE DÖNEMİNDEKİ YÖNETİMİ” makalesini okumuş olsalardı!
KKTC’nin “tanınma” çıkışı; dış politika sahnesindeki son yılların en kuvvetli Şah/Mat hamlesi olacaktır.
(NOT; Filistin ile ilgilenenlere ilginç bir başka makale öneriyorum;
SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI’nı TANIYAN FİLİSTİNLİLER için AYAKLANDIK
16 Mayıs 2018
Bir yanıt yazın