Bize göre; muhalefet, Cumhur İttifakı’nın küçük ortağına teşekkür borçludur.
Zira muhalefet, Bahçeli sayesinde hem iktidar olma imkânına 18 ay erken kavuşacak, hem de Bahçeli sayesinde Sayın Erdoğan’ı ilk defa yenme fırsatı yakalayacaktır!
Konunun uzmanları gibi bize göre de Türkiye’de erken seçim şartları henüz oluşmamıştır ve bütün şartlar iktidarın aleyhinedir.
Zira ekonomik ve sosyal dengelerin yanı sıra, dış şartlar da iktidarın aleyhinedir.
Üstelik Afrin Harekatı ile kazanılan birkaç puanın bile sınırda Yaylalar Türküsü söyleyen eski Megriciler yüzünden yok olup gittiğini söylüyor ciddi kamuoyu araştırmacıları.
Öte yandan bir gecede almış olduğu kararlarla, yani çıkarmış olduğu Kanun Hükmündeki Kararnamelerle ülkeyi adeta tek başına yönetme imkanı varken, Sayın Cumhurbaşkanı’nın, Bahçeli’nin aklına uyup erken seçim kararı alması, üstelik seçim tarihinin, Türkiye’nin yükselen değeri olan İYİ Parti’yi seçim dışında bırakacak şekilde belirlenmesi, tersine bir etki yapmış bulunmaktadır.
Bu süreçte Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin yapmış olduğu ve tarihe altın harflerle yazılacak siyasi manevra, iktidarın ve Bahçeli’nin bütün oyunlarını altüst etmiş bulunmaktadır.
Kılıçdaroğlu’nun, ilgili yasanın boşluğundan istifade ile 15 milletvekilini geçici olarak İYİ Parti’ye göndermesi, muhalifleri tarafından hakarete varan sözlerle tenkit edilse de bize göre; CHP, söz konusu manevra ile kurmuş olduğu rejime sahip çıkma istidadını açıkça göstermiş bulunmaktadır.
Siyasi tarihimiz, bu hadiseyi mutlaka not etmiştir bir yana.
Hele hele Demokratik Parlamenter sisteme tekrar dönülmesiyle birlikte, Kılıçdaroğlu ve Akşener isimleri, altın harflerle yazılacaktır Cumhuriyet tarihimize…
Çatıdaki Çatlak!
Dedik ki; muhalefet Sayın Bahçeli’ye şükran borçludur.
Zira Baskın Seçim’le, muhalefete iktidarın yolunu erken açan Bahçeli, baskın af yasası teklifiyle Ak Parti iktidarını büsbütün temelinden yıkmakta kararlı gözüküyor!
Sanıyorum Sayın Erdoğan ve Sayın Yıldırım, Bahçeli’nin bu oyununa gelmeyecekler!
Zira her ikisi de Bahçeli’nin teklifine düet halinde “Hayır” dediler.
Başbakan “Sayın Bahçeli zannediyorum, bölücü terör örgütlerine, onu destekleyenlere karşı, bugünlerde terör muhipleri bir çalışma içerisine girdiler, ona bir tepki olarak öyle bir konuyu gündeme getirmiş olabilir diye düşünüyorum. Ama hükümet olarak bizim gündemimizde teröristlere asla ve asla af söz konusu değildir” derken.
Erdoğan, “Sayın Bahçeli’nin bu talebi veya teklifi tabi kendisine ait bir taleptir, tekliftir. Ama bizim şu anda hükümetimizle böyle bir düşüncemiz kesinlikle yok” dedi.
Bahçeli ise hâlâ ısrar ediyor ve “Biz bu konuda kararlıyız, sözümüzün arkasındayız. Allah’ın izniyle affın çıkacağını ümit ediyorum” diyor.
Anlaşılıyor ki; Cumhur İttifakı’nda şimdiden derin çatlaklar oluştu!
Kim bilir ilerleyen günlerde içeriye ne sular sızacak bu çatlaklardan.
“MİLLET İTTİFAKI”na “BENZEMEZLER İTTİFAKI” diyenlerin ittifakındaki benzerliğe, uyuma ve ahenge bakar mısınız lütfen!
Gerçi özellikle Başbakanın açıklamasında yer alan “Ama hükümet olarak bizim gündemimizde teröristlere asla ve asla af söz konusu değildir” şeklindeki cümleden, terör suçları dışında kalan suçları kapsayacak bir af yasası gündeme gelebilir şeklinde bir yorum yapmak elbette mümkündür.
Hele hele, iktidarın “Erken seçim geri kalmışlığın bir göstergesidir… Erken seçim ihanettir…” vs. cümleler kurduktan sonra erken seçim kararı aldığını düşününce, neden olmasın diye düşünmek de elbette mümkündür.
Bahçeli Tam Olarak Ne dedi?
Başta sosyal medya olmak üzere, Sayın Bahçeli’nin af açıklamasını tashih ve tevil etmeye, sözüm ona açıklık getirmeye çalışan partilileri var.
Oysa burada esas alınması gereken bu tür tashih, tevil ve düzeltme yazı ve yorumları değil, Bahçeli’nin bizzat yapmış olduğu açıklamalardır.
Çünkü, bu konudaki gerçek düşünce ve temel maksat, Bahçeli’nin sözlerinde gizlidir.
Öbür sözler, kamuoyundan gelen ve dolayısıyla seçimlerde sandığa yansıma ihtimali bulunan tepkileri savuşturma ve etkisizleştirme amacına matuf sözlerdir.
Dikkate alınması gereken, saatlerce düşündükten sonra yapılan tashihler ve düzeltmeler değil, bizzat Sayın Bahçeli’nin twitter vasıtasıyla ulu orta yapmış olduğu açıklamalardır.
Çünkü asıl niyet ve düşünce o sözlerde gizlidir.
Bahçeli’nin twitter üzerinden yapmış olduğu açıklama tam olarak şöyle:
“Çocuk istismarcıları, tecavüzcüler, kadın katilleri, PKK’lılar, FETÖ’cüler hariç olmak üzere, demir parmaklıkların gerisinde özgürlük düşü kuran, zindanda gün sayan, dama düşüp sevdiklerinin ve sevenlerinin hasretini çeken kader kurbanlarını afla taltif etmek niye akıllara gelmez? PKK’lı alçaklar, FETÖ’cü caniler, vatan ve millet düşmanları demokrasi ve özgürlük adına sahiplenilirken, kaderlerinin kurbanı olmuş mağdurlarla ilgili lehlerinde hukuki ve ahlaki bir düzenleme yapılması, onların aydınlığa kavuşturulmaları tez elden sağlanmalıdır”
Peki Sayın Bahçeli’nin dilinin altındaki bakla tam olarak nedir?
Yani çıkarılacak muhtemel bir af yasasının içine hangi suçların dahil edilmesini istiyor Devlet Bey?
Görüldüğü gibi açıklamada, kapsam af kapsamı dışında kalacak suçlar sayılmış ama kapsama alınacak suçlar belli edilmemiş.
Mesela; hırsızlar, yolsuzluk yapanlar, hortumcular, devleti ve milleti dolandıranlar, sudan sebep adam öldüren kiralık katiller, uyuşturucu baronları, mafya ve çete reisleri, kundakçılar da giriyor mu acaba bu affın kapsamına?
Belki Devlet Bey’in düşündüğü affın kapsamına bunlar da girmiyordur.
Ancak af yasası meclise geldikten sonra verilecek önergelerle affın kapsamının genişleme ve Bahçeli’nin istemediği suçluların da affedilmesi ihtimali her zaman vardır.
Yani Devlet Bey, kaş yapayım derken göz çıkarabilir.
Bir zamanlar “Hasta ve yaşlıdır” diyerek tahliyesine sebep olduğu Ahmet Türk’ten sonra Selahattin Demirtaş ve benzerlerinin de tahliyesine sebep olabilir.
Unutulmasın ki; aralanmış kapının ardına kadar açılma olasılığı her zaman vardır.
MHP’nin de koalisyon ortağı olarak bulunduğu hükümet döneminde 21 Aralık 2000 tarihinde çıkarılan ve Rahşan Ecevit’in, tıpkı Devlet Bey gibi “Kader Kurbanları” diyerek ön ayak olduğu, bu sebeple de kamuoyunda “Rahşan Affı” olarak bilinen af yasasının nelere mal olduğu iyi hatırlanmalıdır.
O yasa öyle noktalara vardırılmıştır ki; sonunda Rahşan Ecevit’i bile isyan ettirmiştir!
Bahçeli’nin: “…Demir parmaklıkların gerisinde özgürlük düşü kuran, zindanda gün sayan, dama düşüp sevdiklerinin ve sevenlerinin hasretini çeken kader kurbanlarını afla taltif etmek niye akıllara gelmez?” diyerek affı bir TALTİF olarak öngörmesi oldukça ilginçtir.
Oysa bizim bildiğimiz taltif, başarılı ve faydalı işler yapmanın bir karşılığıdır ve teşvik amaçlıdır.
Suç ve suçlu, hiç taltif edilir mi; taltif edilerek hiç teşvik edilir mi?
Bu nasıl bir düşüncedir ve bu nasıl bir devlet anlayışıdır efendim?
Yok eğer buradaki asıl maksat, belli kişilerin tahliyesini sağlamak ise bunun için genel affa ne lüzum var?
Cumhurbaşkanının özel af yetkisi varken ve üstelik ülke OHAL ile yönetilirken çıkarırsınız bir KHK, olur biter!
Bize göre; devlet, ancak kendisine karşı işlenen suçları affedebilir.
Vatandaşın canına, malına, ırzına, namusuna, manevi şahsına ve her türlü hak ve menfaatlerine karşı işlenen suçları asla affedemez/affetmemelidir!
Politikacılar, başta hayat hakkı olmak üzere; başka insanların her türlü menfaatleri hilafına karşı işlenen suçlar için af yasası çıkaramazlar/çıkarmamalıdırlar!
Öyle “Af adalet ve genel menfaat düşüncesiyle suç işleyen kişinin cezalandırılmasından veya hükmedilmiş cezanın infazından vazgeçilmesini kapsayan yasal düzenlemedir. Devletin alicenaplığıdır, Atatürk’ün sözüyle söylersek medeniyet demek af ve müsamaha demektir.” gibi afili ve albenili sözlerle hiç kimseyi kandırmaya kalkışmayın lütfen.
Seçime kırk gün kala çıkarılacak bir af yasası, ne adalete hizmet eder ne de halkın genel menfaatine.
Ancak ve ancak o yasayı çıkaracaklara hizmet etmeyi amaçlar.
Baskın şekilde, yani sonuçları iyi hesap edilmeden çıkarılacak bir af yasası, faydadan çok zarar getirir.
Unutmayın; gerek Rahşan Affı, gerekse Etkinlik Pişmanlık ve Eve Dönüş gibi fiyakalı isimler altında çıkarılan af yasalarıyla dışarı çıkan pek çok suçlu, aynı veya başka suçları işleyerek tekrar içeri girmişlerdir.
Hapishane yönetimlerinden birkaç gün izin alarak gidip adam öldürenlerin yaşadığı bir ülkede, af yasalarından beklenen faydanın sağlanamayacağı açıktır.
Asıl yapılması gereken adaletin ve hukukun tam olarak işletilmesi ve devletin, vatandaşlarına kader mahkumu pozisyonuna düşmeyecek şekilde yaşam şartları sağlamasıdır