Altı yıldır devam eden, Yerel Tohum çalışmaları kapsamında, çok sayıda köy ve mahalle de onlarca üreticiyle tanıştık, kaynaştık.
Bu süreç içerisinde ne bizler, onların siyasi görüşlerini göz önüne alarak evlerine gittik, ne de onlar bize siyasi görüşümüzü düşünerek kapılarını açtı.
Gittiğimiz her evde, sıcak bir kucaklama ile karşılandık. Aynı sofraya oturduk, aynı tabaktan yedik, aynı toprağa bastık, aynı tohuma dokunduk.
Onlar konuştu biz dinledik, biz anlattık onlar dinledi. Hepimizin doğduğu yer ayrı, ama doyduğu yer aynıydı.
Ne inancı, ne eğitimi, ne kıyafeti, ne memleketi, ne siyasi görüşü, ne kişisel zevkleri bir ötekini ilgilendirmiyordu. Ortada bir amaç vardı, ortak olan araç ise artık tükenmekte olan ‘’YEREL TOHUMLAR’‘ dı.
Kimse kimseye hangi partili olduğunu sormadı, iyi gününde, kötü gününde bir arada olmayı sürdüren bir toplumun birer ferdi olarak başladığımız projede birlikte zorlu ve uzun bir yol katettik.
Bu çalışmada bizim, Cumhuriyet Kadınları Derneği olarak asıl amacımızın; Ülkemizin tam bağımsızlığı ve üretim ekonomisinin önemi olduğunu, onlara birlikte yol alırken anlattık. Buna olan inançları sonucunda, bize yıllardır sakladıkları, ekip, üretip, çoğaltıp gelecek nesillere bırakmak için gözü gibi baktıkları tohumlarını teslim ettiler.
Bütün çabamız, atalık tohumların yaşamasının yanında, takas yoluyla paylaşılması, çoğalması, her tohumun kendi toprağında yeşermesi, ekilmeyen toprak kalmayacak şekilde daha çok üreticiye ulaşmak için oldu.
Bunu yaparken, öncelikle atalık tohumların tespitleri yapıldı. O güne kadar atalık tohumları sadece kendi yiyeceği kadar ekip, pazara getireceği ürünler için hazır tohum kullanan üreticilerle sadece atalık tohum ekmeleri konusunda anlaşma yapıldı. Gönüllü ziraat mühendisleri, Ziraat Odası ‘nın desteği ve üreticilere verilen eğitimler sonucunda, bu üreticilerimizin sadece tohum değil, gübre ve ilaç kullanımında yine doğal uygulamalar yapmaları konusunda da aynı nokta da buluştuk.
Çalışmamızın ilk yılında, belediyenin köylü pazarında üreticilerimize tahsis ettiği taşlarda onlar adına ilk ürünlerin satışlarını biz dernek üyeleri gerçekleştirdik. Bir ay boyunca her Cuma pazarında çalışmamızın her aşamasını ve amacımızı tüketicilere anlatarak satış yaptık.
Bizimle birlikte yol alan üreticiler, önce güvenimizi kazandılar, aynı zamanda da bize güvendiler.
İlk sene toprağa düşen yerel tohumlar, üretim aşamasına gelene kadar, doğal gübre ve doğal ilaç kullanımlarının da kontrolleri yakından yapılırken, beşinci yılda bir adım daha atıldı ve solucan gübresi için de hem üretiminin yapılması, hem de ürünleri yetiştirirken solucan gübresi kullanılmasının yolu da açıldı.
Hedefte yeni köyler var. Ulaşım imkanlarımızın kısıtlı olmasından dolayı bu güne dek gidilemeyen köylerin ön çalışmaları yapılıyor. Bağlantılar kuruluyor. Bu çalışmamızı gören başka üreticiler de Yerel Tohum çalışmalarında yer almak için istekte bulunuyorlar.
İlk aşamada tohumların tespit edilip, üretici dosyalarında çeşit ve miktarları kayıt altına alınırken, ikinci aşamada sahil ve yayla kesiminde ki iklim değişikliğine göre, ekilen tohumların ilk fidelerini görerek, ikinci ziyaretler gerçekleştirildi. Üçüncü aşamada ise bu fidelerin artık ekildiği topraktan çiçeğe dönme, ürün verme zamanlarının ve pazara sunum aşamasına geldiğini görüyoruz.
Pazar sürecinde ki kontrollerde, en başından bize verilen tohum miktarı, ekilen alan miktarı, alınacak ürün miktarı ve yıl içerisinde tüketiciye ulaştırılan ürün miktarının sağlaması yapılmaktadır.
Bu şekilde, yerel tohum ürünleri dışında, hazır diğer ürünlerin pazara getirilmesinin önüne geçilmiş olacaktır.
Önümüzde ki aylarda yapılacak Yerel Tohum Ürünlerinin tüketiciye sunulması aşamasında ise bu ürünlerin her etkinlikte farklı üreticilerden, rastgele alınacak farklı ürünlerin seçilerek, kalıntı analizi yapılacak, ve bu ürünler ve üreticisi o etkinlikte tüketiciye duyurulacaktır.
Ürün analizinde sorun yaşanan üretici pazardan uzaklaştırmaya varan çeşitli cezalar alabilecek ve proje dışına çıkarılabilecektir.
Bu güne kadar çalışmamızla ilgili çeşitli sunumlar, basın açıklamaları, canlı radyo yayını, röportaj, çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar, tv. programları ile paylaşımlar yapıldı. Projemizi aynı şekilde hayata geçirmek isteyen bir çok dernek ve kurumla bilgi alışverişi yapıldı. Burada her zaman şuna dikkat edilmesi gerektiğini belirttik, her tohum kendi toprağına özeldir, ancak o zaman o ürün yerel tohum ürünü sayılır. Bunun yanında mümkün olduğunca, doğal gübre ve doğal ilaç kullanımı da hayati önem taşımaktadır.
Yerel tohumların yaşaması, köylerin, köylülüğün bitmemesi için en çok ihtiyacımız olan şey bilinçli tüketicilerin, yerel üreticilere destek çıkması, daha çok yerel ürün talep etmesi ve bu talep sonucunda üreticilerin de daha çok üretmesidir.
Üreten çiftçi varsa ekmek var, çiftçi varsa toprak var, çiftçi varsa tohum var. Köyler tamamen biterse, çiftçi şehirlerin kirli havasıyla zehirlenirse, köyler de biter, toprak da biter.
Tarımsal üretimde onlarca çeşit gıda da, tohumda, gübrede, hayvancılıkta tamamen dışa bağımlı hale geldik ve bu ekonomik çöküntü içinde, üreten değil, tüketen bir topluma dönüştük/dönüştürüldük.
Büyük şehirlerde maddi imkanı olanlar, gruplar halinde yerel üretim yapan dernek, kooperatif gibi oluşumlardan, ya da yerel üretim yapan kişilerden, aylık olarak toplu gıda alımları yapmakta, bu örnekler her geçen gün toplumda sağlıklı ürün, yerel ürün arayışlarının daha da artmasına sebep olmaktadır.
Özellikle çeşitli hasatlıkların artmasıyla, hamileler, bebekler, çocuklar için bu arayışın daha da yaygın olduğunu görüyoruz.
Bu aşamada başta Yerel Yönetimler olmak üzere, Ziraat odaları, Tarım Müdürlükleri ve çeşitli Dernekler; yerel tohumların yaşaması, üretilip çoğaltılması, gelecek nesillere sağlıklı tohumlar bırakılması ve ülkemizin bağımsızlığı için birlikte hareket etmelidir.
Mutlaka yerel tohum bankalarının kurulması, var olanların korunması, tohumlarımızın dışarıya çıkarılmasının önüne geçilmesi ve dışarından hazır tohumların ülkemize girişinin yasaklanması gerekmektedir.
Festivallere gösterilen yoğun ilgi aslında, bu ürünlerin kullanımının sağlığımız üzerinde, gelecek nesiller üzerinde ki etkilerine de gösterilmelidir. GDO’nun, Nişasta Bazlı ürünlerin, Hibrit tohum ürünlerin insan sağlığı üzerinde ki olumsuz etkileri okullar başta olmak üzere toplumun her kesimine mutlaka anlatılmalıdır.
Yerel Tohumları Yaşatmak için mücadele eden her kuruma, herkese destek verilmelidir.
Hepimiz yaşadığımız yörenin toprağına özgü olan tohumları araştırmalıyız. Onlar hakkında bilgi edinmek, onların üretilip çoğaltılması için bir adım atmak, üretim yapanlara destek olmak hiç zor değil.
Saksıda, bahçede, balkonda, belki eski bir leğen içinde bir avuç toprağa bir tohum verin. Ve onun fideye, fidana ve meyveye dönüşünü, güneşe gülüşünü ve size hissettirdiklerini yaşayarak görün.
İnanıyoruz ki her köyde, her ilçede, her kentte, tohumlara gönül veren, toprağını seven, geleceğimizi sağlıklı nesillere emanet etmek için yüreği çarpan çok insan var.
Bir yerinden başlayın, bir çiğdem, bir mısır, ya da bir çalı…
Yeter ki geleceğe siz de bir tohum bırakın….
Bir yanıt yazın