ABD, II.Dünya Savaşı’ndan sonra aşama aşama “Özgür Enformasyon Akışı”, “Özgür ve Dengeli Enformasyon Akışı” ve küreselleşme ile belirginlik kazanan alternatif nitelikli
“Karşı-Akışlar” sürecini geliştirdi.
Bu oluşum üzerinden “Kültürel Emperyalizm” kavramına dayalı “Enformasyonel Emperyalizm”i inşa etti.
*
Enformasyon derlenmiş bilgi parçasıdır, bugün dünyanın her yerinden insanlar faydaları ve mutlulukları için bilgi teknolojilerine koşuyor.
Bilgi teknolojilerini elinde bulunduran güç önce baskı kuruyor, sömürüyor sonra karşılığını arz ediyor…
Bu,uluslararası enformasyonel dünyasının “kiminin sattığı, kiminin ise alıp-baktığı” bir dünya olduğu anlamına geliyor.
Türkiye, “Karşı-Akışlar” döneminde “tek yönlü” enformasyonel akışın sahibidir yani alıyor- bakıyor…
*
ABD; Aydınlanma’dan başlayan ve bireyi pozitif özgürlük üzerinden ulusal, etnik, dini, sınıf vb. kollektif kimliği ve olumsuz özgürlüğü desteklediği için bu sürecin lideridir.
Bu karakteriyle kurduğu tek küresel sisteminin bölgesel pazarlarla çeşitlenmesine ancak yıkılmamasına çaba gösteriyor…
*
Rusya ise ” toplumlar karşılaştırılabilir ancak bunların herhangi birinin nesnel olarak diğerlerinden daha iyi olduğu söylenemez” düşüncesinden hareket ediyor.
ABD ve Batı toplumunun, ırkçı ve sömürgeci geçmişine dayanan bir etnosentrik yaklaşımla “evrensellik” iddiasında olduğunu,
Aslında böyle bir tavrın içsel doğasının, ötekine kendi kimliğinin empoze edilmesi ve paranoyak kılma arzusuna dayandığını ve bu hastalığın Batı ırkçılığı olduğuna inanıyor.
Batı’nın bu anlayışının insanlığın ve onun kültürünün ahlaki, manevi ve geleneksel temel değerlerine karşı olduğu için köleliğin en iğrenç formülü olduğunu savunuyor.
Buna göre demokrasi, insan hakları, bireycilik vb. kavramlar evrensel değil Batılı değerlerdir ve diğer kültürlere teşvik edilmemelidir.
Bu yüzden mevcut tek kutuplu statükodan ziyade çok kutupluluğa dayalı uluslararası ilişkileri öneriyor….
*
Nitekim iki büyük güç; Baltık’tan Karadeniz’e, Hazar’da Doğu Akdeniz’e kadar bütün bölgede,
Hem Batı hem de Doğu’nun dengesini tartan Ukrayna ve Suriye’de karşı karşıyadır.
Ukrayna ve Suriye, bugün ABD-Rusya arasındaki güç dengesinin nasıl seyrettiğini ve seyredeceğini gösteriyor.
*
İşte ABD ve Batılı birçok ülke, Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’ta;
Kürt tabanı üzerinde çokuluslu şirketleri üzerinden bu topraklardaki siyasi mülkiyeti, yönetim ve gücü, güvenliği ele geçirmiştir.
Rusya bu toprakların dışında kalmış, birlikte yaptırımlara sürüklendiği Beşar Esad rejimi ve İran ile bir sıratta ve istikrarsızlaştırılan Ortadoğu’da çökertilmeye tabi tutulmaktadır.
*
ABD ve Rusya arasındaki Suriye’deki mevcut dengede en önemli husus;
R.T.Erdoğan’ın İslamcı ideolojisinin neden olduğu İslamofobi ortamında ve durmaksızın Batı’ya tehditler savurduğu bir ambiyansta,
Suriye ve Irak topraklarında genişleyen ve hiç bitmeyen savaşıdır.
*
Bu savaşta Erdoğan, Suriye ve Irak’taki Kürtlerin ABD ve koalisyonu ile ilişkisinde Rusya ve İran’ın yanındadır.
Ama Suriye’de Esad rejimine karşı sürdürdüğü ilişkide ABD ile birliktedir…
*
Bu politika Erdoğan’ın hem iç hem de dış politikada ama öncelikle 24 Haziran seçimlerindeki amansız açmazıdır…
Çünkü Batı, Türkiye’nin mutlaka farklı etnik ve dini kökenlerden gelen insanları bir arada yaşatmak için normalleşmesinden yanadır.
*
Bu çerçevede Türkiye 24 Haziran’da seçimlere giderken, “Seçim Güvenliği ” konusu; ABD ve Rusya dengesinde büyük bir önem arzediyor.
Türkiye enformasyonel dünyanın satanı değil, alıp-bakan tarafındadır.
O yüzden Türkiye seçim güvenliği denildiğinde temel olarak eşit oy ilkesini korumak, seçmenin baskıya maruz kalmasını engellemek ve oy sayımının gerçekleşmesi için gerekli olan önlemleri almak,
Ya da nüfus idareleri tarafından seçmen listelerinin düzenlenmesinden, sonuçların YSK’nın kullandığı SEÇSİS adlı programa aktarılmasına kadar olan süreci algılıyor ve bu süreçle ilgili gerekli her tertibatı alıyor.
*
Ne ki, SEÇSİS sistemine yüklenen seçim sonuçlarının eş zamanlı olarak siyasi partilerin genel merkezlerinde görüntülenmesi ve Adalet Bakanlığının UYAP sisteminde yayımlanması süreci enformasyonel dünyada;
“Satan’ın” hükmünün geçtiği evredir ki, bu bambaşka bir işlemdir…
*
ABD ve Rusya bilgi alanında aktif önlemler olarak adlandırdıkları şeylerin ustalarıdır.
İki ülke de harekât alanı olarak kara, deniz, uzayı kapsayan Siber Uzayı kullanıyor.
Böylece bilgi toplumu ve güç unsurlarının her biri üzerinde kesin etkinlik sağlıyorlar.
*
Bu nedenle siber saldırıların hayal dahi edilemeyecek şeylere neden olabileceğinin tasavvurunda olmak gerekiyor.
Çünkü aklın gitmediği her noktada insan değil şeytan bulunuyor…
Nitekim Siber uzayda sayısal teknolojinin gücüyle olgunun manzarası dahi değiştiriyor…
*
Rus siber servislerinin ABD ve Avrupa’yı manipüle etmeye çalıştığı,
2016 ABD başkanlık seçimlerinde karışıklığa teşebbüs ederek D.Trump’in kampanyasını gölgeledikleri,
Kontrol edilemediği taktirde Rusya’nın bu manipülasyonlarının Batı demokrasisine varoluşçu bir tehdit oluşturduğu,
ABD manipülasyonlarının da Rusya rejimine tehdit oluşturduğu açıktır…
*
Her iki gücün birbirlerinin meşruluğuyla ilgili kuşkular uyandırmayı amaçladığı bir dünyada;
Erdoğan’ın Suriye ve Irak’ta Rusya’nın yanında olmasının karşılığını bizzat Rusya’dan beklemesi, Suriye’de kaybetmeye yazan pozisyonuyla Rusya’nın da 24 Haziran seçimlerini manipüle etmesi olasıdır.
Bu nedenle Türk seçmeninin kendisini güvende hissetmesi ve özgür iradesini ifade etmesiyle oluşacak tarafsız bir seçimden ya da Seçim Güvenliği’nden bahsetmek çok zordur.
9.5.2018
Bir yanıt yazın