‘’Tanrının Türk Milletine en büyük hediyesi ATATÜRK’tür.
Bu sözleri söyleyen, Küba’nın devrimci lideri Fidel Castro, Devrimciliği Türk Devletinin devrimcisinden öğrendiğini söylerken, Türk Devriminin sadece Küba için değil dünyanın bir çok mazlum devletleri için de esin kaynağı olduğunu, tarihin sayfalarına ve hafızalara yazdırdı.
Çok az lider yüreklere gömülür, Fidel Castro’da yüreklere gömülen bir lider olarak anılacaktır.
Türk Devrimi, kendisini koruyacak, devam ettirecek olan kadroları ve yeni nesilleri yetiştiremeden Devrim Liderimiz; GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK hayatını kaybetti.
Devrimler öksüz, Türk Milleti yetim kaldı.
Bu süreci Metin Aydoğan kitabında şöyle anlatıyor ;
‘’Atatürk’ün ölümünden yalnızca altı ay sonra Türkiye; 12 Mayıs 1939’da İngiltere, 23 Haziran’da Fransa ile iki ayrı deklerasyona imza attı. Dışişleri bakanı Şükrü Saraçoğlu İngiltere Büyükelçisine, bu anlaşmalarla ilgili olarak, ‘’ Türkiye ‘nin bütün nüfuzunu Batı devletlerinin hizmetine verdiğini’’ söyledi.
Kemalist politikalardan ilk ödün, Atatürk’ün üzerinde en çok durduğu konulardan biri olan dış siyaset konusunda verilmiş, 15 yıl önce savaşılan Batıyla bağlaşma içine girilmişti.
Oysa Atatürk bağımsızlığa büyük önem vermiş, ama ölümünden sonra yerine geçenler Batıyla anlaşmalar imzalamaya başlamışlardı.
İngiltere ve Fransa ile yapılan 1939 üçlü bağlaşma anlaşması , gerek anti-Kemalist sürecin başlangıcı, gerekse Türkiye’nin yeniden Batı’nın etkisine girmesi anlamına geliyordu.
Türkiye çok sayıda ikili anlaşmaya imza attı. Gümrük Birliği Protokolü ile kapılarını AB’ne açtı. İMF ve Dünya Bankası ile bütünleşti. Tüm bu anlaşmalar Batı’ya bağımlılığı arttırdı.
Kemalist uygulamanın Türkiye’de ki başarısı, açık ve kesindir. Uluslararası yarış ve paylaşım gerilimleri, silahlanma yarışı ve aşırı güç kullanımı, gelişmiş-az gelişmiş ayrımları kişi ve ülke sömürüsü, yüz yıl öncesindeki niteliğiyle sürüyor. Kemalizm bu yüzden günceldir. Emperyalizm var oldukça güncelliği sürecek. Üstelik yalnızca Türkiye için değil, dünyanın tüm ezilen ulusları için de günceldir. Bu nedenle Kemalizmi öğrenip ilkelerini günümüze uyarlamak geçmişle uğraşmak değil, günümüz sorunlarını çözme ve geleceğe yön verme girişimidir.’’
İşte, Metin Aydoğan, Kemalizmi ve yarım kalan devrimleri böyle anlatıyor. Daha fazlası ‘’Türkiye Üzerine Notlar’’ ve diğer kitaplarında.
Türk Devrimini devam ettirmeyenler, Batı ile ilişkilerini ülke çıkarlarının üstünde görenlerin devamı olan yöneticilerle bu günlere geldik.
Ülke olarak yeniden ayağa kalkıp, Ulusça tüm güçlerimizi birleştirip en başta Tam bağımsızlığımız olmak üzere Atatürk İlke ve Devrimleri’ne sahip çıkmalıyız.
AB-D gerçeğini, bizi aydınlatan gerçek tarihçilerden, aydınlardan, kaynaklardan öğrenerek emperyalizme karşı örgütlenmeliyiz.
Ayrı ayrı yumaklar olup uçuruma yuvarlanmak kolaydır. Tek yumak olup birlikte atılan ilmeklerle güçlü olacağımızın farkına varmalıyız.
Ulusal haklarımıza, kültürümüze, dilimize, inançlarımıza ve geleceğimize, ancak Ulus olarak birlikte sahip çıkabiliriz.
Umutsuz, mutsuz, kaygılı, kavgacı, endişeli bir toplum olduk. Başarmak için, örgütlü olmanın gücüne inanmalı ve Atatürk’ün şu sözlerini iyi okumalıyız;
‘’Bir milletin yüzü gülüyorsa o millet mutludur. Bir ülkede yüzü gülmeyen insanlar çoğunlukta ise, o ülkenin yöneticilerini değiştirmek gerekli olmuş demektir.’’
Kaynak// Metin Aydoğan