Değişmekte olan dünya dengesi ve ulus-devletimiz
Mustafa Kemal’in vefatından sonra, biz Küçük Amerika olacağız diye uğraşırken, Büyük Amerika’nın kendisi de, dünyanın tek egemeni olmak için uğraşıyordu.
Birbiri ile bağlantılı olan bu iki plan, tam olacak denirken, birdenbire dünya başka bir istikamete yöneldi.
Elbette bu yönelişin birçok sebebi vardı. Lakin asıl sebebin, Amerika’nın getireceği düzenin, savaşlar ve bölünmelerle sağlanabileceği, sonunda gelen düzenin de, çok uluslu şirketler egemenliği olduğu ortaya çıktıkça, Batının medeniyet değerleri eziyet değerlerine dönüştü.
Uzatmayalım, milli devlet emperyalizm çelişkisi, ana çelişki haline gelince, Amerika’nın egemen olduğu ülkelerde, hatta Amerika’nın kendisinde de temsiliyet krizleri ortaya çıktı.
Mevcut siyasi partilerin programları ve kadroları, milli devleti savunmaya göre oluşmadığından, partiler de bir amaç değil bir araç olduğundan, yenilerinin ortaya çıkması, gelişen dünya ve yurt koşullarının gereği oldu.
Şimdilerde, partilerde yaşanan mecburiyetler bu ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Güvenlik ve var olma mecburiyeti partilerin yapılarını da derinden etkilemektedir.
Çıkara göre organize olmuş partilerin, dışarıdan gelen saldırıya göre (emperyalizm) yeniden yapılanmaları gerekmektedir.
Bu konuda en büyük zorluk, Batı değerlerine sıkı sıkıya bağlı olan ve programlarının tamamı, Batı değerlerine göre inşa edilmiş olan partilerde olacaktır.
Kendini Batı, NATO, OECD, DB, GB gibi kurumlarla tanımlayan partiler, dünya ile bütünleşme adına emperyalizmle bütünleştiği için, emperyalizm karşıtı konumlanamayacaktır.
Mesela Devlet Bahçelinin kadroları için söylersek; solcularla savaşmanın milliyetçilik olmadığını, olsa bile böyle bir milliyetçiliğin, Amerikan milliyetçiliği olacağı artık herkesin malumu haline gelmiştir.
Bahçelinin kadrolarının artık bir arada kalma koşulları kalmamıştır.
İktidar partisi için de durum bir başka şekliyle aynıdır. Amerika’nın BOP tutkalıyla bir araya getirilen “kutsal ittifak” zaten dağılmıştır.
Kutsal İttifakı unutanlar vardır. Hatırlatalım. Neo liberaller, Kürtçüler, Fethullahçılar ve Siyasal İslamcılar.
Türkiye’yi bölmek üzere Amerika’nın bir iktidar formülü ile iktidara gelenler, şimdi Amerika ile cephe cepheye gelmişlerdir.
Uzatmayalım. Kuzey Suriye’de namlularını Türkiye’ye yönelten Amerika ile hesaplaşmak, iktidarda kim olursa olsun temel mecburiyetidir.
Dolayısıyla iktidar kadroları da, bu mücadelenin gereğine göre yapılanmak zorundadır. Tüm partiler, Dağılıp, ABD ile savaşa göre yeniden yapılanacaktır. Veya Amerika’ya karşı konumlanan başka bir parti kurulacaktır.
Artık milli devleti emperyalizme karşı savunmayan hiçbir siyasi parti ve iktidar ayakta kalamaz.
Sosyal demokratların durumu ise hepten çok zordur. Batı değerlerini varlık değeri haline getirmiş olmak, Batı’dan hiçbir şartta ayrı olamamak anlayışı, onları daha da, darma dağınık hale getirecektir.
Atatürk’ün, sosyal demokrat olmadığını öğrenmeleri mecburidir.
Tek birleştirici unsurun, Atatürk olduğunu, Altı Ok’a dönüşten başka çarelerinin olmadığını bilmeleri gerekir. Mevcut kadrolar bunu ret ettiği için tasfiye olacaklardır. Hayatın şartları onları tasfiye edecektir.
Milli devleti savunma mevzilerinde olanlar, kendilerini Türk halkına daha kolay anlatabilirler.
Not; Bu yazıyı, bir yıl önce 6.5.2017 tarihinde yazmıştım. Seçimden önce bu yazıyı tekrarlamanın yurtseverlik görevi olduğuna inanıyorum. 24 Haziran seçimlerinden sonra bu yazıyı yeniden okumanızı dilerim.
6.5.2018