24 Haziran’da hem Cumhurbaşkanını hem de Meclisin Milletvekillerini seçmek için seçim yapacağız.
Ülke ekonomisinin çok kötü olduğu ve bu sebepten daha köktenci ekonomik kararlar almak gerektiği yönünde yorumlar yapılıyor.
Tam seçim kararının alındığı gün, Borsa İstanbul’un yükseldiğini gördük. Borsa konusunda uzman olanların piyasanın seçim kararını olumlu yorumladığı ve bu sebepten yükseldiği ifade ettiler. Aslında birileri hükmettiler.
Piyasa ekonomisi ya da çok uluslu şirketler, milli devletlerin yetkilerini elinden almak ya da milli devleti de piyasaya hizmet eden bir sivil toplum şekline dönüştürmek için akla gelmeyen araçları devreye sokarlar.
Siyasetin alanını daralmak ve ekonomik olsun veya olmasın her konuyu ekonomikleştirmek, finansallaştırmak ve özelleştirmek için siyasi risk ve jeopolitik risk diye iki önemli aracı kullanırlar.
Bir olay olur olmaz, şu soru ile devreye girilir. Piyasa bunu nasıl algılar? Aslında piyasa dedikleri ekonomik ve siyasi kararları verenler, arkadaki çok uluslu şirketlerin kendisidir.
PİYASA NASIL ALGILAR?
Bu piyasa sözcüğü öyle ele avuca sığmaz bir sözcüktür ki, halkın yararına bir olay gelişirse piyasa kötü algılar. Ama büyük sermayenin ve çok uluslu şirketlerin yararına bir durum olursa iyi algılar. Emperyalizmin en keskin propagandası piyasa sözcüğü üzerinden yürütülür. İsim zikredilmeden sömürücülerin saldırısının ve savunmasının yapıldığı alan piyasadır. Menfaatlerin siyasete dönüştürüldüğü hükümetlerin ve yöneticilerin talimatlandırıldığı bir merkez halindedir, piyasa. Ülkenin güvenliğini ilgilendiren konularda bile piyasa kötü algılayabilir.
İran ve Rusya ile yapılan iş birliğini piyasa kötü algılar. Üçlü Çetenin Suriye’ye füze saldırısı yapmasını olumlu algılar.
Televizyonlarda ekonomi programlarını izlediğinizde, vay be… eğer Kıbrıs’tan vazgeçmez isek piyasa bunu kötü algılar diye düşünürüz. Şeker Fabrikalarını satmazsak batarız sanırız.
- Kemal’in resimlerini resmi dairelerden indirirsek piyasa bunu iyi algılar. Ne hikmet ise, bağımsızlığımız üzerinde bir eksilmeye sebep olacak bir olay gelişirse, piyasa iyi algılar.
Eğer Türk Milleti savunmaya geçer ise ırkçılık başladı, toplum faşizme kayıyor, diye piyasa ile ilişkilendirilerek, siyasi riskler artı diye yorumlar yapılır. Bu ekonomi programlarında Halk ve Çalışanlar yoktur. Sadece beylerin hisse senedi, tahvil ve bonoları vardır.
Bugün İngiltere’de, iki büyük şirket birleşmesi oldu. Yani yeni, büyük bir çok uluslu şirket daha (oligopol)meydana geldi.
Londra Borsası yükseldi. Altı trilyon dolarlık bir şirket birleşmesi oluyor, yani kendi aralarındaki yarım yamalak rekabeti de kenara bırakarak, halkların zarına şirket birleşmesi yapıyorlar.
Aynı gün bizim borsamızda %3,55 düşme oldu. Piyasa bunu Kabine Değişikliği konusuna bağlayarak izah etti. Tabi o piyasa adına Türkiye’de yorum yapanlar.
Finans terörü veya mali terör, ülkemiz ve milli devletimiz üzerine, bir kâbus gibi çökmüştür. Milli devlet savunmaya geçtikçe, siyasi risk, jeopolitik risk artı diye, hop oturup, hop kalkıyorlar.
Oysa ekonomik zorluğumuzun nedeni; piyasayı elinde tutan ve ülkemizi aşırı borçlandıran çok uluslu şirketlerin kendisidir. Sistemi kendilerinin istediği gibi kurmuşlar, borç vermezlerse yaşayamaz duruma sokmuşlar, şimdi de kalkmışlar ekonomi kötü diyorlar.
Özetle sıcak para bağımlısı yapmışlar, faizleri artırmazsanız borç vermeyiz diyorlar. Ülkeyi bu hale sokan siyasi işbirlikçiler utansın. Borsa ve dolar vurguncuları utansın.
1.5.2018