NECDET BULUZ
Birçok yerde kitap fuarları açılıyor. Okuma alışkanlığı edinmemiz açısından bu fuarların faydalı olduğunu da düşünüyoruz. Ancak, bütün bu hareketliliğe rağmen kitap okuma alışkanlığı edinemediğimizi de bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Televizyonlarda dizi izlemekten, elimize aldığımız en gelişmiş telefonlardan internete olan bağımlılığımız kitap okumayı bizim için adete yük haline getiriyor.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in Gaziantep Kitap Fuarı’nda yaptığı açıklama, Türkiye’de kitap okuma alışkanlığının neredeyse sıfıra yakın olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Nedense kitap okumayı sevmiyoruz.
“Türkiye’de kitap okuyanların oranı, bir çalışmaya göre binde bir. Son derece zayıf. İnşallah bu fuar bize kitap okumayı aşılamaya, daha çok kitap okumamıza zaman ayırmamıza vesile olur. Vatandaşlarımız televizyon seyretmeye, internete günde ortalama 8-9 saat ayırıyor, kitap okumaya bir dakika ayırıyormuş. Vahim bir şey. Ben buradan ayrıldıktan sonra fuardan alacağım kitabı arabada okuyacağım. İsterseniz her zaman fırsat var. Batıda metroya, otobüse bindiğiniz zaman insanların harıl harıl kitap okuduğunu görürsünüz. Kitaba da para harcamıyoruz. Norveç’te bir vatandaş yıllık ortalama 137, Almanya 122, dünyada ise 1,3 dolar harcanıyor. Türkiye’de 25 cent. Medeniyetimiz, inancımız okumayı, öğrenmeyi teşvik ve talep ediyorsa da gelin görün ki bizim bu durumu iyileştirmemiz lazım. Hükümetimiz döneminde Türkiye’de kişi başına basılan kitap sayısında çok ciddi bir artış var. Son 10 yılda kişi başına basılan kitap sayısı 4’ten 8’e çıkmış. Hakikaten yoğun bir çaba var. Yazarlarımız iyi bir üretici.”
Gelişmiş ülkelerde okumaya zaman ayrılıyor.
Uzun süre mesleğimiz gereği Japonya’da kaldık. Tokyo’da genelde metro ile seyahat ederdim. Metroya bindiğimde hemen her Japon ya gazete okur, ya da kitabı elinden düşürmezdi. Yanına oturanı dahi fark etmeyen bir okuma alışkanlığını Japonya’da gördüm.
İneceği durağa kadar gazetesini ve kitabını elinden bırakmayan bu nesil bu alışkanlığını yeni nesillere de sıçratmış.
Bir not daha:
Japonya da 5 ulusal gazeteden bir olarak öne çıkan Asahi Shimbun Gazetesi 11 milyon satıyor, her gün 3 ayrı baskı yapıyor.
Türkiye’nin nüfusu 80 milyon olmasına rağmen en büyük gazetelerin tirajı 500 bini bile geçmiyor.
Yine mesleğimiz gereği gezdiğimiz diğer gelişmiş ülkelerde de durumun Japonya’dan farksız olduğunu gördüğümüzün altını çizelim. Parklarda, deniz kenarlarında bile adı geçen ülkelerde gazete ve kitaplar ellerinden düşmüyor.
Bize gelince.
Bodrum’da yaşamaktayız. Sabah yürüyüşlerimiz de genelde deniz kenarında, plaj bölgelerinde yoğunlaşıyor.
Gördüğümüz tablo şu:
Denizde şezlonglarda güneşlenen kimi görsek, genelde gençler ellerinde telefon internetten etraflarını görmüyor.
Gelişmiş ülkelerde insanlar okumaktan etraflarını görmezken, bizdekiler internette olmaktan görmüyor.
Fark burada.
Sonra, bomboş bir nesil yetişmiş oluyor.
Bazı yarışma programlarını da izlediğimizde bu boşluk daha net biçimde ortaya çıkıyor. En kolay yanıtlanabilecek sorulara bile yanıt verilemiyor. Üniversite son sınıfta okuduğunu söyleyenlerin bile bocaladığına çoğumuz şahit olmuyor mu?
Mehmet Şimşek’in açıkladığı gibi televizyon seyretmeye, internete girmeye 8-9 saat ayırabiliyoruz ama kitap okumaya ancak bir dakika ayırabiliyormuşuz.
Gerçekten vahim bir vaka.
“Neden kitap okumayı sevmiyoruz?” Araştırılması, incelenmesi gereken kocaman bir sorun olarak karşımızda duruyor.
Son yapılan araştırmanın sonucuna göre de Türkiye’de kitap okuma sayısı binde bir olarak gösteriliyor.
Üzerinde mutlaka durulmalı.
Necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz