Rusya, ABD’ nin hegemonya ve güç siyasetine dayalı eski dünya güvenlik anlayışı yerine karşılıklı güvene, yarara, eşitliğe ve eşgüdüme dayalı sürdürülebilir yeni bir güvenlik anlayışı talebiyle Suriye Savaşına dahil oldu.
B.Esad’ın savaş alanında hakim olmasıyla birlikte iç savaşa siyasal çözüm getirilmesi yoluyla yeni bir Birleşmiş Milletler statüsü oluşturulması düşüncesini izledi.
*
Bu yönde, Şam’ın meşru izni olmadan uluslararası güçlerin Suriye’de bulunmasının hiçbir nedeninin olmadığını,
Suriye krizinin çözümüne yönelik hiçbir siyasi inisiyatifin ülkenin egemenliğini, birliğini ve bütünlüğünü bozmaması gereğini,
Çözüm sürecine ülkedeki iç ve dış muhalefetin ve Kürtlerin de katılımının sağlanması esaslarını “Kırmızı Çizgi” olarak ilan etti.
*
Bugün Türkiye, Erdoğan ve Esad bileşkesindeki dış politikasında en çetin mücadelesini, en büyük daralmasını Suriye’de deneyimliyor.
Erdoğan Soçi Zirvesi’nde Rusya ve İran ile birlikte karar altına aldıkları yukarıdaki esaslar çerçevesinde belirlenen “Kırmızı Çizgilere” imza atmıştır.
Nihayet bölgede ABD ve Rusya’nın etkisinin öteye düştüğü noktayı öne çıkarmış ve “Kırmızı Çizgi” olarak belirlediği;
Türkiye’nin ulusal güvenlik gerekçesi teziyle Suriye topraklarında Kürtlere müdahale etmiştir.
Böylece uluslararası İslamcılık ve terörüyle mücadeleye sırtını dönmüş ve terörle mücadele koalisyonu önünde hedef haline gelmiştir…
*
ABD ise “Kırmızı Çizgileri”ni Ulusal Güvenlik Strateji Belgesinde;
Uluslararası ilişkilerde güvenlik ve refahın lideri olduğu,
Rusya ile olan ilişkilerinde jeopolitik bir zihniyeti benimseyeceği,
Birleşmiş Milletler Örgütündeki sorumluluğunun daha fazla olduğu kaydıyla uluslararası düzeni Birleşmiş Milletler temel statüsüsü ile belirlemiş olduğunu,
Ulusal güvenliği doğrultusunda ekonomik ve siyasi faaliyetlere müdahale edebileceği esaslarında belirlemiştir.
*
Bu belgenin dünyanın geri kalanıyla uyumlu olmadığı ve uygulanırsa herkese zararlı olacağı konusu,
Ya da Rusya ve Türkiye’nin “Kırmızı Çizgileri “nin Ulusal Strateji belgesinin antitezi olduğu açıktır.
Bu noktada Erdoğan retoriğinin ve hazırlıklarının ABD’nin kırmızı çizgileri çerçevesinde oluşturduğu bağları üzerinde gerçek bir önemi olmadığı,
Ancak zararının Türk Milletine dokunacağı da aşikardır…
*
İşbu “Kırmızı Çizgiler” temelinde; Rusya, bütün ülkeleri Suriye’de “kırmızı çizgileri” geçmenin misillemeyi doğuracağı konusunda uyarmıştır.
Ama ABD, Fransa ve İngiltere’nin;
II. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan ve Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte daha da geliştirdikleri kurallara dayalı küresel düzeni kendi lehlerine korumak üzere,
14 Nisan’da Suriye’de Beşar Esad’ın sözde bir çok mahaldeki kimyasal silah potansiyelinin altyapısını vurmasına engel olamamıştır.
*
Üstelik ABD koalisyonu Kuzey Suriye’ye NATO’yu getirmiş,
Ayrıca askeri,ekonomik ve siyasal potansiyelleriyle Fransa; Suriye petrolü, gazı ve taşımacılığı için TOTAL SA şirketini,
İngiltere; Kerkük’te petrol sahalarının geliştirilmesi konusunda Irak hükümeti ile yaptığı anlaşmadan sonra Suriye için British Petroleum şirketini,
ABD ise ExxonMobil şirketini Kuzey Suriye’ye taşımıştır.
Ayrıca koalisyon Kuzey Suriye’de görev yapmak üzere Suudi Arabistan ve Mısır’dan askeri birlik talep etmiştir.
*
Daha da önemlisi Trump yönetimi, Kuzey Suriye ve Kuzey Irak dışında Suriye ve Irak’ı;
1618 ile 1648 arasındaki orta Avrupa’da milyonlarca insanın ölümüne neden olan yeni bir Otuz Yıl Savaşına sürüklediğinin işaretlerini veriyor.
*
Bütün bunlar Rusya ve koalisyonunu teşkil eden Türkiye, İran ve Suriye “Kırmızı çizgilerinin “silindiğini gösteriyor..
*
Şimdi Rusya ve ABD;
Rusya’nın “Saldırı gecesinde toplam 105 Amerikan Tomahawk füzesinin 71 adedi, Rusya üretimi hava savunma komplekslerinden oluşan Suriye hava savunma sistemleri tarafından imha edildi” iddiası üzerinden bir bilek güreşindedirler…
*
ABD’li Orgeneral Kenneth McKenzie,”Hiçbir Suriye savunma füzesi bizim fırlattığımız füzelere bir şey yapamadı.
Koalisyonun füzeleri hedeflerini yerle bir ettikten sonra ancak Rus yapısı Suriye hava savunma sistemi aktive olabildi.
Ayrıca detayları gizli olan radyo frekans enerjisi kullanarak hava savunma sistemlerinin radarlarını kör eden manyetik yanıltıcılar ve şimdiye kadar hiç kullanılmamış radara görünmeyen Tomahawk füzeleri kullandık” derken,
*
Rusya Dışişleri Bakanı S.Lavrov, ” Amerikalılar tüm füzelerin ve Fransa’nında füzelerinin hedeflere ulaştığını söylüyor.
Genelkurmayımız olayla ilgili net bir tabloya sahiptir.
Olanları canlı görüntüledik. Askerlerimiz bununla ilgili istatistikler sağladı.
Eğer birileri 105 füzenin hedefe ulaştığını söylüyorsa, istatistiklerini göstermelidir.
Bizim kanıtlarımız, iddialarımız en azından asılsız değil ve yakında ordumuz tarafından sunulacak ” diyor…
*
Bu sırada İsrail istihbaratından, ülkenin kuzeyinde Suriye’de konuşlanmış İran Devrim Muhafızları’nın İsrail’e bir misillemeye hazırlandığı,
Bir Rus yük gemisinin B. Esad’a destek olması için Tartus’taki Suriye limanına S-300 hava savunma füzeleri indirdiği bilgisi geçiliyor…
*
Türk halkı ile Erdoğan’ı birbirinden ayırt eden şimdinin Batı vizyonunun,
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise ABD, Fransa ve İngiltere’nin Suriye’ye düzenlediği hava operasyonuyla ilgili,
“Esad rejimi ve destekçileri Rusya ve İran’a verilen açık mesajdı.
Operasyon uluslararası kamuoyunun kenarda sessizce oturmadığını gösterdi.
Türkiye’nin operasyona desteği de memnuniyet vericidir” derken,
Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemleri alma isteğini “Türkiye’nin ulusal kararı ” olarak niteliyor …
*
Rusya, İran ve Erdoğan’ın kırmızı çizgileri flulaşmıştır, belirginleştirmek üzere çizgilerin üzerinden geçmek zorlaşmıştır.
Rusya’nın askeri yetenekleri ve siyasi onuru ciddi bir yara almıştır.
Başkan Trump,bir öğrenciyi azarlar gibi dünyanın en önde gelen nükleer güçlerinden biri olan Rusya’nın “Kırmızı çizgilerini ” karalamış, Rusya’yı alay konusu yapmıştır
Üstelik Batı’nın yaptırımları ve stratejik alanları sıkıştırmasıyla karşı karşıya olan Rusya’nın yıkıcı bir misillemede bulunmasının da önüne geçilmiş gibidir.
*
Erdoğan ise Türkiye’yi 24 Haziran baskın seçimleriyle “gasp etmenin “gayretindedir.
21.4.2014