Avrupa’nın medeniyeti nereye kadar
Mart 2016’da, Ankara ve Brüksel arasında imzalanan ve Ege’deki insan kaçakçılığına son vermek için imzalanan anlaşma, birçok AB üyesi ülkenin kendi paylarına düşen miktarı ödemeyi reddetmesi nedeni ile sıkıntıya girdi. Bu ülkeler Türkiye’ye ödeme sözü veren Avrupa Komisyonu’nun bir sonraki 3 milyar avroluk fonun finansmanını sağlayacağına inandıklarından ellerini ceplerine atmıyorlar.
Almanya, Fransa, Avusturya, İsveç, Danimarka ve Finlandiya’dan yetkililer Avrupa Komisyonuna gönderdikleri resmi mektupta daha fazla kaynak sağlamaya karşı olduklarını ifade ettiler. Etmesine ettiler ama Başkan Jean-Claude Juncker anında reddetti bu talebi. Türkiye’den fazlasıyla gıcık almış durumda olan Almanya hükümeti, Türkiye’nin, sınırları içinde yaşamlarını sürdüren milyonlarca Suriye’linin insani yaşam için gerekli her tür gereksinimini karşıladığını görmezlikten gelerek, bu paranın verilmesini, alt yapı çalışmalarını tamamlanmasına bağlamak istiyor.
Açıkça “ipe un serdim, yardım parası vermek istemiyorum”a getirmek istiyor konuyu. İşte Batı denilen, Ulusal şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşımızda “medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” diye tanımladığı ve son yüzyıldır bize medeni insanlar ve medeniyet diye kakalanmaya çalışılan Avrupa böyle bir yer, böylesi bir insan topluluğu. Demokrasi anlayışı da hep kendilerine. Türk askerinin başarısını perdeye aksettiren Can Feda filmini, içinde savaş sahneleri var diye sadece gece geç saatlerde yayınlanmasına izin verir ama Rambo benzeri filmlere hiç ses çıkarmaz.
Yunanistan, tembel insanların ülkesi olduğundan, kendileri bir elleri yağda, diğeri balda AB’den iç ettikleri paralarla rahat rahat yaşamak ve Orta Doğu’dan gelecek mültecilere kucak açmak istemiyor. Midilli (Lesvos), Sakız (Chios), ve Sisam (Samos) adalarındaki mülteci kamplarındaki yaşam koşulları, IIci Dünya Savaşındaki Nazi Esir Kamplarından daha kötü. Mültecilerin sağlık koşulları yok. Mülteciler ve özellikle de kadınlar geceleri kendilerini konteynerlerine kilitliyorlar. Kadınlar geceleri tecavüze uğramaktan korktukları için tuvalete gitmeye çekinip altlarını bağlıyorlar. Tecavüz, soygun, yaralama almış başını gitmiş bu kamplarda.
Türkiye ve AB arasında imzalanan ve Türkiye üzerinden AB’ye yapılan insan kaçakçılığına son vermek için imzalanan anlaşmanın çöküşü, 2016 yılında Avrupa’ya seyahat etmek isteyen yüz binlerce mültecinin yaşadığı Yunanistan için korkulu bir rüya, adeta kabus haline geldi.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginlik, hafta içinde yaşanan Kardak krizi benzeri, Didim açıklarındaki kayalığa Yunan bayrağının dikilmesi, Edirne’de iki Yunan askerinin tutuklanması, göç krizi ve Kıbrıs gibi kangrenleşmiş diğer konulardaki gerginlik gün geçtikçe artma eğilimine girmiş durumda.
Türkiye ile baş edemeyeceğinin bilincinde olan ve neredeyse 2 asırdır sırtını Avrupa Devletlerine ve 20 yüzyıl itibarı ile de ABD’ye de yaslayarak Türkiye’ye kafa tutmaya çalışan Yunanistan, Türkiye konusunda artık ABD ve AB’nin pek bir şey yapamayacağını anlamış olmalı ki, çareyi devreye Rusya’yı sokmakta görüyor. Yunanistan Başbakanı Çipras (Tsipras) geçen hafta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i telefonla arayarak Türkiye ile aralarında sürmekte olan gerginliğin yumuşatılması konusunda Başkan Putin’den yardım istemesi, bir AB ve NATO üyesi ülkenin yapabileceği iş değil. Belli ki, Yunanistan fena sıkışmış…
Prof. Dr. Ata ATUN
KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı
e-mail: [email protected] veya [email protected]
Facebook: AtaAtun1
Bir yanıt yazın