Tutarsızlığı tarafsızlık sanmak…
Yazımın başlığını “Bugün Suriye Yarın Türkiye” şeklinde ifade edecektim.
Lakin, siyasi iktidarın Suriye’nin vurulması konusunda, kendi Amerikancılığını Türk halkına, tarafsızlık gibi sunması tavrı, işin esasını teşkil ediyor.
Bir önceki yazımda, siyasi iktidarın Abdülhamit hayranlığının ve onun siyasetlerine düşkünlüğünü açıklamaya çalışmıştım.
Abdülhamit’in güttüğü denge siyasetin, Batılı emperyalistlerce nasıl da Osmanlının bölüşülmesine sebep olduğunu yazmıştım.
Tarihimizde Osmanlı yönetimlerinin “Şark Kurnazlığı” yöntemleriyle Batı saldırganlığını durduracaklarını sanması; Osmanlının sonunu getirmişti.
Amerika ve İngiltere’ye, Suriye konusunda, Osmanlının Şark kurnazlığı ile davranarak, “Ben sizin yanınızdayım” siyaseti kaderinizi Abdülhamit’in kaderinden farklı kılmaz.
Bir hafta önce, Rusya ve İran ile Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliği konusunda ortak bildiriye imza atacaksın, bir hafta sonra “Şark Kurnazlığı” ile keskin dönüş yapacaksın. Senin bu “oynak siyasetini” Rusya ve İran memnuniyetle karşılayacak!
Ben buna Siyasal İslam’ın Amerikancı Ayarlarına Geri Döşünü diyorum. Fabrika Ayarlarına geri dönüş diyebilirsiniz.
Zaten “iktidar olma histerileri” de, sıcak para ile devlet yönetme alışkanlıkları da, eninde sonunda Amerikancılığa mecbur kalacaklarını anlatıyordu.
Lakin bölgemize ve ülkemize saldıranın Haçlılar olduğunu bildiğimizden, Siyasal İslam’ın da Astana Sürecine mecbur olduğunu da görmezden gelemezdik.
Siyasi iktidarın mezhepçi iradesinin ağır basması; bölgeye saldıran güçlerin yanında yer almasını gerektiriyor.
Muhalefetin de iyi bir sınav verdiğini söyleyemeyiz. Vatan Partisi dışında tüm muhalefet kimyasal masalına inanmış görünüyordu.
Son saldırıda, çıkarlarımız ve Türkiye’nin bekası açısından büyük bir kırılmadan geçtiğimizi görmek gerek.
Siyasal İslam’a güvenilemeyeceğini, tarafsızlık adına hemen cephe değiştireceğini bilmemiz gerekir.
Oysa bölgeyi silah deposuna döndüren, PKK’yı eğitip örgütleyenin ABD olduğunu söyleyen de Siyasal İslam’ın kendisidir.
ABD ve Rusya’yı, Suriye’deki işlevleri bakımından, aynı kefeye koyarak akıl yürütmenin; aslında Amerika’dan yana akıl yürütmek olduğu, son ABD’nin Suriye saldırısıyla net bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Ve biz, ABD saldırganlığına alkış tutarak, siyasal İslam’ın, Türkiye için bir güvenlik sorunu olduğunu, bir kez daha görmüş olduk.
NATO gelsin diye çağrılar yapıyorduk. Şimdi hepsi geldiler. Suriye’yi bombaladılar. Astana Sürecinin bileşenlerinden Türkiye’yi kopardılar.
Şimdi bize kimse, ABD’nin yanında kalarak, güvende olduğumuzu söyleyemez. İran ve Rusya’nın güvenini de kaybetmiş olmamız da cabası…
15.4.2018
Yazıları posta kutunda oku