Onlar,
Köy çocuklarıydı.
Kurumuş çalılar gibiydiler bozkırda.
Kavrulmuş ekinler gibiydiler.
Geldiler,
Yalın ayakları
Ve
Yırtık mintanlarıyla geldiler,
Gönen’e, Aksu’ya, Kepirtepe’ye.
Ezilmiş, sömürülmüş, horlanmış
Ve
Unutulmuştular bin yıldır.
Ferhat oldular,
Yardılar İdris Dağını.
Gürül gürül akıttılar suyunu,
Hasanoğlan’a.
Evet onlar, Köy Enstitülü öğrenciler, onlar Anadolu’nun bağrından kopan toprağın çocuklarıydı, onlar köy çocuklarıydı, onların her biri Anadolu’nun bir parçasıydı…
Tarıma, üretime en çok da bağımsızlıklarına düşkündüler..
Şöyle diyorlardı, hep bir ağızdan;
Sürer, eker, biçeriz güvenip ötesine,
Milletin her kazancı, milletin kesesine,
Toplandık baş çiftçinin Atatürk’ün sesine,
Toprakla savaş için ziraat cephesine.
Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz.
Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.
17 Nisan 1940 yılında kurulan, Köy Enstitüleri’nin 78. kuruluş yıl dönümündeyiz.
Fethiye’de bu yıl yapılan etkinliğin adı ve anlamı ‘’KADIN’’
Ne yazık ki Kadın dendiğinde, son zamanlarda aklımıza şiddet, taciz, ölüm ve yoksulluk geliyor.
Oysa, KADIN hayatın ta kendisidir.
Türk kadını, insan olma değerini Cumhuriyet’le birlikte kazandı.
Ve kadın vatandaş oldu, seçmen oldu, söz sahibi oldu, birey oldu.
Kadın; anadır, bacıdır, yardır.
Kadın; topraktır, emektir, çiledir.
Kadın; Vatan’a evlat veren, düşmana göğüs geren, haksızlığa baş kaldırandır..
Köy Enstitülerinde, cinsiyet ayrımcılığı yoktu.
Hep birlikte, omuz omuza mücadele ederken, tek ses oluyorlardı;
İnsanı insan eden, ilkin bu soy, bu toprak
En yeni aletlerle, en içten çalışarak
Türk için, yine yakın dünyaya örnek olmak,
Kafa dinç, el nasırlı, gönül rahat, alın ak
Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz.
Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.
Köy Enstitülerinde görüyoruz ki, kadının güçlü olmasının, özgür olmasının, kadının kimliğine saygı göstermenin tek yolu Laik eğitim ve Cumhuriyet devrimleridir.
Kadınlarımıza, Emperyal güçlerin destekleriyle değil, Köy enstitüleri kültürüyle, geleneklerimizle, öğrendiğimiz değeri ve eğitimi vermek zorundayız.
Türk kadını egemenliğini, bağımsızlığını Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e borçludur.
Köy Enstitüleri, Milli kalkınmanın ve eğitimin yanında, Cumhuriyet Devrimleri’nin,
Atatürk ilkelerinin, Anadolu’nun en ücra köylerine kadar yayılmasında büyük rol oynamıştır.
Toplumda, cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında da çok önemli görev üstlenmiştir.
Köy Enstitüleri uyguladığı eğitimle, daha çok kadınlar aracılığıyla, toplumu eğitirken, kadını toplumsal yaşamın bir parçası haline getirmenin önünü açmıştır.
Köylerde, ilkokulu bitiren yoksul çocukların beş yıllık yatılı okullarda okumalarının imkanı yaratılmış, okulda uygulamalı eğitim almalarına öncülük edilmiştir.
Köy Enstitüleri, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmeyi, bağımsızlığına düşkün, sorgulayan toplum olmayı, akla ve bilime dayanmayı öğretmiştir.
Şöyle haykırıyorlardı;
Kuracağız öz yurtta dirliği, düzenliği,
Yıkıyor engelleri ulus egemenliği,
Görsün köyler bolluğu, rahatlığı, şenliği,
Bizimdir o yenilmek bilmeyen Türk benliği.
Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz.
Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.
“Cumhuriyetimizin ilk ve en önemli eğitim modeli olan, Köy Enstitüleri’ni İlkokul öğretmeni yetiştirmek için hayata geçiren, dönemin Milli Eğitim Bakanı; Hasan Ali Yücel, İlk öğretim Müdürü; İsmail Hakkı Tonguç ve tüm Köy Enstitülü eğitimcilerimizi saygıyla anıyoruz.
Kaynak//-ZİRAAT MARŞI ; (köy enstitülerinin ortak marşı) A.Adnan Saygun-ŞİİR ; Özbek İncebayraktar