Türkiye, Afrin kanalı ile AB ve ABD’ye son mesajını verdi.
Mesaj çok açık ve Türkçe. “Ben bu bölgede söz sahibiyim ve sınırsız destek verdiğiniz Kürtlerin yönetimi ve denetimi altında hiçbir oluşuma, idareye veya da yapılaşmaya asla izin vermeyeceğim” dedi Türkiye. Tabii anlayana…
ABD’nin ve AB’nin bu mesajı anladığından son derece eminim ama ilk başlarda anlamamış gözükecekleri ve bildiklerini okumak isteyecekleri kesin. Sonrası hüsran olacak ama hala geçmişte yaşadıkları için şimdilik bunu düşünmek bile istemiyorlar.
FETÖ kalkışma girişiminden sonra sayısal anlamla eksilen Türk Hava Kuvvetleri, bir buçuk yıl gibi kısacık bir dönem içinde tekrardan toparlanıp yapılandı. Sonrasında da Afrin’de Cumhuriyet tarihinin en büyük hava harekâtını başarı ile gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti’nin Batı dünyasına vermek istediği mesajın altına Kara kuvvetleri ile birlikte imzasını attı.
Türkiye, ABD ile yaşanacak askeri veya da ekonomik bir krizi göze almış durumda ve an itibarı ile jeopolitik konumunun avantajının, jeostratejik öneminin farkında. Buna ilaveten sanayisinin gelişmişliğinin özellikle de silah sanayisinin son teknolojiyi yakalamış olmasının ve yaratıcılığının bilincinde olmasından ötürü, krizden artık korkmuyor. Bu nedenle de Batı ile ilişkilerinin kopmasından veya zayıflamasından pek çekinmiyor.
AB’nin geçmişte, Rusya’ya karşı hayata geçirdiği yaptırımların hiçbir olumsuz etki yaratmamasından dolayı, bu sefer Türkiye’ye Kıbrıs Rum Yönetiminin aklı ile yaptırım uygulaması söz konusu değil. Yirminci Yüzyılının ilk çeyreğindeki Osmanlı Devleti ve son çeyreğindeki “Evet efendimci” Türkiye yok artık Batı dünyasının karşısında. Dolayısıyla Brüksel akıllı ise Türkiye ile olan ilişkilerini koparmak veya da yaptırımlar uygulamak yerine geliştirmek için kafa patlatmalı, yollar ve çözümler aramalı.
AB’nin lokomotifi Almanya, PKK’yı şantaj ve tehditle para toplaması, özellikle Suriye’de onbinlerce dönümlük arazilerin içinde uyuşturucu bitkiler yetiştirerek uyuşturucu üretip satması ve uyuşturucu etki yaratan kimyasal hapları üreten fabrikalar kurarak elde ettiği gelirle silah kaçakçılığı yapması nedeni ile “Terör Örgütü” sınıfına sokup Almanya’daki faaliyetlerini yasaklaması, PKK gerçeğini gözler önüne sermekte.
Türkiye’nin, PKK içeriğinde bir terör örgütünün yönetimi ve idaresi altında sınırlarına komşu bir Kürt devletinin kurulmasına izin vermek istemediğini ABD’nin ve AB’nin çok iyi anlaması gerekmekte. Bu anlayış fiiliyatta gerçekleşmediği sürece Türkiye’nin Rusya ve İran ile birlikte bölgede, üstesinden gelinmesi ve alt edilmesi çok zor bir güç oluşturacağı kesin. Zaten gidişat da onu göstermekte.
Türkiye’nin Rusya’dan S400 füzelerini almak kararına karşın ABD’nin en gelişmiş savaş uçağı olan F-35’leri vermemek tehdidi çok da etkili olmadı. Proje başladığından bu yana Türkiye’nin üretimine ortak olduğu beşinci nesil F-35 uçaklarının verilmemesi halinde T.C. Hükümeti bir dizi karşı hamleyi gündeme getirmeye hazırlanıyor. Bunların başında ABD’nin bölgede gözü ve kulağı olan bir dizi tesisin kapatılması geliyor. Zaten Türkiye’nin kendi üreteceği savaş uçağının tasarımları da bitmiş durumda. ABD’nin uçak satmama şantajının süresinin geçerliliği bugünden itibaren sadece beş yıl. Sonra herkes yoluna. Dahası an itibarı ile Türkiye Rusya ile silahlanma işbirliğini gündeme almış durumda.
Zamanı gelince, ABD, İngiltere ve AB’deki yöneticilerin gözlerindeki perdeyi ve kafalarındaki “dünyayı biz yönetiriz” kavramını kaldırabildiklerinde, bambaşka bir dünyayı görecekleri kesin. Özellikle de Türkiye’nin Batı’dan ve ABD ile NATO’dan kopmasının yaratacağı olumsuzlukların boyutunu ancak o vakit görebilecek ve anlayabilecekler.
Umarım erken uyanırlar megalomani rüyalarından…
Prof. Dr. Ata ATUN
KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı
e-mail: ata.atun@atun.com veya ata.atun@gmail.com
Facebook: AtaAtun1
Bir yanıt yazın