Allah’ını seven dur desin!
Yazı yazmayı çat-pat öğrenip, okumayı bilmeyen kitap yazıyor.
Ticaretten anlamayan, iş adamı oluyor,
Yönetmeyi bilmeyen, kör-topal idare ediyor,
Top oynamayı bilmeyen- sanatçı oluyor.
Öğretmen-polis, mühendis-iş güvenliği uzmanı, bakıcı-tercüman oluyor.
Allah’tan, başka bir şeyden ‘’doktor’’ olmuyor da; sağlığımız yerinde…
Şarkıcının sanatçı, futbolcunun sporcu olduğu bir dönemdeyiz.
Allah’ını seven dur desin!
Açım, yoksulum ama şükretmeliyim…
Televizyonum var, üç adet kanal çekiyor ya bir tane olsaydı!
Evimde bir çuval un, bir kiloda yağ olsun aç kalmam.
Hep bu mantıkla sömürdüler bizi…
Daha kötüsü ne olabilir ki?
Ahhh!! Bu insanlar!
Sistemi adileştiren yine insanlar, toprak bizim gibi bellemişiz, şehirler kurmuşuz, Dünya’nın diğer sahibi olan sokak hayvanlarına şehir bizim, sizi sahiplenelim muamelesi yapmışız.
Merhamet duygumuzu, yoksullara odaklamışız.
Onları fakirleştirip, kendimize acıma duygusu yaratmışız,
Acı duygumuzu, kadınlarımıza yüklemişiz. Onlara yapılan şiddet ve tacizle acıma duygularımızı depreştirmişiz.
Aslında bu duygular bize ait değil!
Ne yoksulluk, ne işkence, ne ay sonu telaşı…
Birileri bu duyguları belleğimize yüklemiş, fakat beynimize format atamıyoruz.
Hakkımız olan bir şeyi, başkasına hak etmişiz.
Borcumuz olan can borcumuzu, birilerine vermişiz.
Kader bile bizim değil biliyor musunuz?
Kaderimiz bile trafik ışıklarına bağlı, sen kırmızı ışıkta karşıya geçersin bir arabanın altında can verirsin, sana kader derler…
Hal böyle ki o ışık olmasaydı senin kaderindi yaşamak.
Doğarken kordonumuzu borçlu kesmişler, sütümüzü hakka bağlamışlar, derdi boynumuza halka etmişler de altmış yıllık yaşamında kendi rahatına erişememişsin.
Allah’ını seven dur desin!!!
Taksitle borç ödemeyip, hacizle faiz ödettiriyorlar,
Televizyondaki reklamlarda açken sen, sen değilsin diyerek, seni markaya tutuşturuyorlar.
Yarışma programlarında asil bir kadın veya erkek nasıl öğrenir diye öğretiyorlar, fakat öğrendiğimiz o dersler bizim yaşam biçimimize uygun değil.
Dizilerle mafya olup, sinemalarda robin-hood kesiliyoruz.
Ocaklarda bilgi yerine takım elbise ve tesbih öğretiyorlar.
Köylü çocuğuyum, toprağa ellemedim.
Hayvan severim, koyun güdmedim.
Polisim, askere gitmedim.
Eeee!
Dedim işte! Al bu kayayı nereye dayarsan daya.
Doğru şeyler yapıp ta yanlış şeyler öğreniyoruz. İlginç olanda o…
Bu işte bir terslik var.
O yüzden!!!
Allah’ını seven dur desin, ya da…
Metin Tapmaz