İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Trabzon mitinginde sarf etmiş olduğu “Rahmetli İsmet İnönü’nün ruhuna Fatiha okunur hale getirdiniz milleti. Öyle yasakçı bir zihniyetle yönetiyorsunuz ki utanmasanız teyzelerin kısır ve altın günlerine dinleme memuru gönderecekseniz”(1) şeklindeki sözlerine, CHP Engin Altay’ın ağzından şöyle cevap vermiş:
“İnönü üzerinden AK Parti’ye yöneltilen bu eleştiriyi bir yol kazası olarak görüyorum. Bu millet gerek Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e gerek İsmet İnönü’ye şükran borçludur. Umarım kendisi de yakın zamanda açıklama yaparak kastının İnönü’yü incitmek, İnönü dönemini karalamak olmadığını söyleyecektir.”(2)
CHP’nin cevabındaki yumuşaklığı, biz de CHP’nin, İYİ Parti ile kuracağı olası ittifak için kapıları açık tutma stratejisi olarak yorumluyoruz. CHP’nin davranışı gerçekten de olgun bir davranış. Öte yandan Sayın Akşener de “Rahmetli İsmet İnönü” diyerek son derece saygılı bir üslup kullanmış İsmet Paşa için. Özetle; mevzu o kadar da büyütülecek bir mevzu değil bize göre. Üstelik İsmet Paşa’ya sahip çıkma görevi sadece CHP’nin de değil, bütün milletin görevidir. Ancak ortada sahip çıkacak bir konu yok.
Öte yandan İsmet Paşa dönemi tenkit edilmez de değildir ki; esasen merhum, iktidarı döneminde, özellikle de İkinci Dünya Savaşı yıllarında halka getirilen ilave yükümlülüklerden dolayı yaşanan sıkıntıların kendisi de farkındadır.
“Yıl 1969…İsmet Paşa seçim propagandası için Bursa’da. Meydan dolu. Paşa konuşmasını yaptı, kürsüden iniyor. Bir genç bağırdı:
-Ama sen bizi aç bıraktın!
İsmet Paşa döndü, o gencin yanına gitti, elini omzuna koydu:
-Ben sizi aç bıraktım ama babasız bırakmadım!
İşte sözün bittiği yer”(3)
…
CHP’nin Akşener’e cevabı oldukça ölçülü, ölçülü olmasına da gelin görün ki; fitne iş başında. Mal bulmuş mağribi gibi balıklama atladılar mevzunun üzerine. Olası CHP-İYİ Parti ittifakını engellemek için ha bire kaşıyorlar konuyu. Bekliyorlardı ki; CHP ile İYİ Parti birbirine girsin, ortalık yine kendilerine kalsın. Bu sebeple olacak pek bir hayıflanmış yandaşlar. Türkiye gazetesi konuya ilişkin haberin başlığını “CHP, İnönü’ye hakaret eden Akşener’e tepki göstermedi”(4) şeklinde atarken, Yeni Akit gazetesi haberinin başlığını “CHP’de seçim çıkarları İnönü’nün önüne geçti.”(5) şeklinde atmış. Siz dersiniz her iki gazete de İsmet Paşa’ya sürekli rahmet okuyorlar!
Başkaları hadi neyse de tarafsızlığı az çok tescil edilen ve bazı şeyleri açıkça dile getirdiği için en azından birkaç gün öncesine kadar hemen her kesim tarafından itibar edilen Hürriyet Yazarı Ahmet Hakan’ın yaptığı affedilir gibi değildir kendi adına. Ahmet Hakan’ın mahalle değiştirdiğini ve adeta sınıf atladığını biliyoruz. Hürriyet gibi liberal görüşlü bir gazetede İmam-Hatipli bir yazarın yazı yazmasını da oldukça önemsiyoruz biz İmam-Hatipliler olarak. Ancak Meral Akşener’in Ak Parti iktidarını İsmet Paşa iktidarı ile kıyaslamasından hareketle söyledikleri yenir yutulur bir herze değildir Ahmet Hakan’ın. Umarım bu davranışının Hürriyet’in el değiştirmesiyle alakası yoktur ve sergilediği bu tavır, gazetenin iktidara yakın yeni sahiplerinin tutumuna ayak uydurma çabası değildir. Umarım onun ki de bir yol kazasıdır!
Ahmet Hakan yazısında Meral Akşener’in AKP iktidarını tenkit ederken kullandığı “Rahmetli İsmet İnönü’nün ruhuna Fatiha okunur hale getirdiniz milleti.” şeklindeki sözlerini “Bunlar milleti İsmet Paşa’ya Fatiha okutacak hale getirdiler.” şekline soktuktan sonra, yani cümlenin başındaki “Rahmetli”, “İnönü” ve “Ruhuna” kelimelerini filan attıktan sonra devamla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Meral Akşener’e oy verecek olası CHP’lilere ve olası CHP-İYİ Parti ittifakına destek veren CHP’lilere hitaben şöyle demiş:
“Bizi kurtarsa kurtarsa Meral Akşener kurtarır” diye Meral Akşener’in peşine düşen ne kadar CHP kaçkını varsa…
Başladılar söylenmeye:
– Biz Meral Hanım’ı böyle bilmezdik.
– İsmet Paşa’ya Erdoğan gibi yüklenmesi kabul edilemez.
– Hayal kırıklığına uğradık.
*
E siz Meral Akşener’in peşine sırf “Tayyip Erdoğan’ı yenebilir” diye şuursuzca takılırsanız…
Tabii ki hayal kırıklığına uğrarsınız.
*
Meral Akşener’in içinden geldiği gelenek, yaslandığı siyasi çizgi, dayandığı ideolojik taban…
İsmet Paşa’yı hayırla yâd etmez ki!
*
“İsmet Paşa’ya laf söyletmem arkadaşım” havasındaki bir CHP kaçkınına söylenmesi gereken tek şey var:
“Senin ne işin var bin yıllık sağcı Meral Hanım’ın partisinde? Yallah CHP’ye!”(6)
…
Yav Ahmet Hakan, madem evli evine köylü köyüne gidecek, bin yıllık İmam-Hatipli olarak senin ne işin var Hürriyet, CNN-TÜRK ve Kanal D’de; yallah Yeni Akit’e ve Kanal-7’ye!
Dinime Dahleden Bari Müselman Olsa
Ahmet Hakan, Meral Akşener’in, Ak Parti İktidarını, İsmet Paşa iktidarı ile kıyaslamasını, olası CHP-İYİ Parti ittifakını bozmak için fırsat bilmiş bilmesine de aynı şeyi kendisi de yapmış geçmişte. Gelin isterseniz, bu konuda Ahmet Hakan’la kısa bir zaman yolculuğuna çıkalım hep birlikte. Bakalım Ahmet Hakan nasıl kıyaslamış İsmet Paşa dönemi ile Ak Parti dönemini:
Ahmet Hakan/Varan-1
“Rivayet edilir ki İsmet Paşa’nın ‘Milli Şef’ olduğu dönemlerde Ankara şehrimizi Nevzat Tandoğan diye bir vali yönetirmiş.
Nevzat Tandoğan deyip geçmeyin!
Maraza çıkaran taksicileri, kavga eden delikanlıları, karısını döven adamları makam odasına çekip bir güzel sopalayan, kılıksızların ana caddelerde yürümelerine yasak getiren kudretli mi kudretli bir validen söz ediyoruz.
İşte bu Vali Bey’imiz, bir gün siyasal olaylara karışmış üç beş solcu delikanlıyı makamına çekip şu tarihi nutku söylemiş:
‘Gençler… Siz bu işlere karışmayın! Eğer memlekete komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Siz işinize gücünüze bakın.’
Adına kısaca ‘Tandoğan kompleksi’ diyebileceğimiz bu yaklaşım tarzı, bu memlekette 40’lı yıllardan beri sık sık gündeme gelir.
Başbakan Erdoğan’ın geçen gün AKP’lilere yaptığı bir konuşmada söylediklerini duyunca benim aklıma da ‘Tandoğan kompleksi’ geliverdi.
Şöyle demiş Başbakan Erdoğan:
‘Asıl sosyal demokrat biziz. Sosyalist Enternasyonal’e girmemize ramak kaldı. Ama önce CHP’nin oradan çıkarılması lazım.’
Bu cümlelerin tercümesi şudur:
CHP solculuk yapamıyor. Ya da yapmak istemiyor. Merak etmeyin solcular! O zaman solculuğu da Tayyip Erdoğan yapar.”(7)
Ahmet Hakan/Varan-2
“Nevzat Tandoğan diye bir vali vardı Ankara’da…
Tek parti döneminde…
Eylem yapan komünist gençlere, ‘Bu memlekete komünizm gerekirse onu da biz getiririz, size ne oluyor’ diye çıkışmasıyla maruftur.
Devletin azametini, halkın sinikliğini kanıtlamaya çalışan bir adamdı vesselam.
Alaattin Yüksel diye bir vali var Ankara’da…
AK Parti döneminin valilerinden…
28 Şubat döneminde askere dinciler ile ilgili istihbarat taşırdı, şimdi hükümete Kemalistlerle ilgili istihbarat taşıyor.
Ayrıca…
‘Bu memlekette Cumhuriyet Bayramı kutlanacaksa Hipodrom’da kutlanır, Ulus’ta tantana çıkarmakta neyin nesi’ tavrı koyarak Nevzat Tandoğan’a selam gönderiyor.
Her şey değişiyor.
Ancak Tandoğan’dan Yüksel’e…
Hiç değişmiyor Ankara valileri…”(8)
Ahmet Hakan/Varan-3
“Bir Nevzat Tandoğan vardı.
Tek Parti döneminde Ankara’da valilik yapmıştı.
Solculuk yapmaya kalkışan bir grup genci, polis marifetiyle odasına çekmiş ve şöyle demişti:
‘Komünistlik bu memleketin hayrınaysa biz getiririz… Size ne oluyor.’
Vali Nevzat Tandoğan, sırf bu anekdot nedeniyle 70 senedir dilimizden düşmez.
‘Valiye bak… Zihniyete bak…’ deyip dururuz yıllardır.
Hatta literatüre ‘Tandoğan kompleksi’ diye bir niteleme bile girmiştir sırf bu anekdottan dolayı…
Günümüzde de bir Hüseyin Avni Coş var…
Adana’da valilik yapıyor.
Kendisini protesto eden vatandaşa ‘gavat’ diyor.
Görüntüleri izledik:
Bir hışımla makam arabasından iniyor, korumalarına talimat veriyor: ‘Alın hemen o gavatı… Allah belanı versin diyen o gavatı getirin buraya.’
‘Bu memlekete komünizm gerekirse onu da biz getiririz’ diyen valiyi 70 senedir tartıştık, tartışıyoruz.
O validen hareketle dönemin demokrasi ve özgürlük anlayışını sorguluyoruz.
Peki ‘gavat’ diyen valiyle
ne yapacağız?
Bu valinin nesini tartışıp sorgulayacağız?
Bu validen nasıl bir sonuç çıkaracağız?
Ya da şöyle soralım:
Bu validen yola çıkarak dönemin hangi niteliklerini sorgulayacağız?
Hükümet adamlarımızın, devlet büyüklerimizin ‘Ahlak… Ahlak… Ahlak…’ diye inlediği bir dönemde, ‘Ahlak için gerekirse ev basarız’ diyebildikleri bir dönemde devletin bir valisi sokak ortasında ‘Gavat… Gavat…’diye bağırıyor, bağırabiliyor.
Ve bakıyoruz ‘Ahlak… Ahlak…’ diye tutturanlara…
Suspuslar.
Gözleri var görmüyorlar, kulakları var işitmiyorlar.
Geçiştirmeye falan çalışıyorlar.
Ne yani?
Bir valinin, sokak ortasında bir vatandaşa ‘gavat’ demesi, ‘muhafazakâr’ ve ‘demokrat”’değerlere ters düşmüyor mu?
Yoksa ‘muhafazakâr’ ve ‘demokrat’ değerlerin akla gelebilmesi için ille de ‘kızlı/erkekli’ meselelerin mi söz konusu olması gerekiyor?”(9)
…
Ahmet Hakan, biz seni dağınık saçlarınla, ağzına doluşan bıyıklarında, bakımsız sakalınla, ceket içi kravatsız gömleklerinle, Ertuğrul Özkök’ü umreye götürüp ona namaz kıldırmanla sevdik. Hele bi de Kanal-D Ana Haberi sunarken jilet gibi giyinişin yok mu öldürüyor bizi! Lütfen değişme, hep böyle kal. İsmet Paşa dönemi ile Erdoğan dönemini sen kıyaslayınca bir şey yok, başkası kıyaslayınca neden atarlanıyorsun ve olmadık şeyler söylüyorsun. Şimdi Sayın Akşener kalkıp senin bu ikircikli tutumun karşısında XVII. yüzyılda yaşamış Osmanlı şeyhülislamlarından Mehmet Bahaî Efendi’nin şu şiirini okusa haklı olmaz mı?
“Zahidin her ne kadar ta’nı firavan olsa
Ana gam yemez idik zerrece irfan olsa
Sıdk ile mezheb-i İslâm’da pûyan olsa
Bize mülhid diyenin kendüde îman olsa
Dahleden dinimize bari müselman olsa.
Gerçi kim nefse uyup itmedeyüz sehv ü hata
Bilürüz cürmümüzi itmeyiz inkâr asla
Gam değil aybımızı söylese dâim âda
Kâilüz hak söze biz gerçi Bahaî amma
Bize mülhid diyenin kendüde îman olsa
Dahleden dinimize bari müselman olsa.”
28.03.2018/Ömer Sağlam
__________________
1-http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/947930/Meral_Aksener__Bizden_korkuyorlar.html,
2-
3-Tanju Cılızoğlu’nun “Güzel Yaşadım” kitabından aktaran Rahmi Turan, “Ama sizi babasız bırakmadım” başlıklı yazısı, ,
4-
5-https://www.yeniakit.com.tr/haber/chpde-secim-cikarlari-inonunun-onune-gecti-aksenerden-olay-sozler-440700.html
6-
7- ,
8- ,
9-
Bir yanıt yazın