Site icon Turkish Forum

Peki Cumhurbaşkanı ne dedi?

Cumhurbaşkanının, Mimar Sinan'ın mimarlık hayatından esin ile kendi siyasi hayatını acemilik, kalfalık ve ustalık dönemi olarak üçe ayırdığını biliyoruz. Şu anda ustalık döneminin zirvesinde Cumhurbaşkanı. Kendine olan güveni tam. Hatta yanlışlarını, hatalarını görüp, itiraf edecek kadar da güveniyor kendisine. Son birkaç yıldır "yanıldık", "aldatıldık" ve "kandırdılar" fiillerinin bulunduğu cümleleri rahatlıkla kurması da kendisine olan bu yüksek güvenin sonucu zaten. Yanındaki danışmanlarını bile danışma hizmetinden öte yönetim hizmetlerinde kullanıyor artık. Çünkü hariciyeden, dahiliyeye, iktisattan, ticarete ve hukuka kadar açıklama yapıp, görüş bildiren danışmanları var Cumhurbaşkanının... - erdoğan

Cumhurbaşkanının, Mimar Sinan’ın mimarlık hayatından esin ile kendi siyasi hayatını acemilik, kalfalık ve ustalık dönemi olarak üçe ayırdığını biliyoruz. Şu anda ustalık döneminin zirvesinde Cumhurbaşkanı. Kendine olan güveni tam. Hatta yanlışlarını, hatalarını görüp, itiraf edecek kadar da güveniyor kendisine. Son birkaç yıldır “yanıldık”, “aldatıldık” ve “kandırdılar” fiillerinin bulunduğu cümleleri rahatlıkla kurması da kendisine olan bu yüksek güvenin sonucu zaten. Yanındaki danışmanlarını bile danışma hizmetinden öte yönetim hizmetlerinde kullanıyor artık. Çünkü hariciyeden, dahiliyeye, iktisattan, ticarete ve hukuka kadar açıklama yapıp, görüş bildiren danışmanları var Cumhurbaşkanının…

Hatırlanacağı gibi; Başbakan olarak siyasete başladığı yıllarda zaman zaman kamuoyu tarafından tepki çeken konuşmaları ve söylemleri oluyor, ancak bu tür sözleri, danışmanları tarafından hemen tashih, bazen de tevil ediliyordu. O dönemde bu konu gazetecilerin de dikkatini çektiği için tenkit, bazen de hiciv konusu yapılıyordu. Bu konuda gazeteci Bekir Coşkun’un 2005 yılında Hürriyet gazetesindeki köşesinde yazmış olduğu “Peki başbakan ne dedi?” başlıklı yazı hâlâ hafızamdadır.

Dediğimiz gibi Sayın Cumhurbaşkanı artık siyasette ustalık döneminin zirvesinde ve güveni tam. Hatalarını bile artık açık yüreklilikle söyleyecek kadar kendisine güveniyor. Gelin görün ki; onun çevresinde halka halka yuvalanmış bir çıkar grubu var ve bu grup onu, siyasi kaygıları ön plana çıkartarak yanıltmakta ve cesaretini kırmaktadır. Tıpkı bir zamanlar FETÖ’nün yaptığı gibi. Bu sebeple kamuoyu tarafından net olarak anlaşılan mesajlarını bile tashih ve tevil etmeyi kendilerine vazife bilmişler bunlar. Bir önceki yazımızda da dile getirdiğimiz üzere; pürtelaş Cumhurbaşkanının sözlerine şekil ve anlam vermeye, onun sözlerinin gerçek maksadının ne olduğunu açıklamaya çalışıyorlar.

Cumhurbaşkanı, Beştepe’deki Dünya Kadınlar Günü etkinliğinde çıktı açık yüreklilikle dedi ki: “Din adamı olarak ortaya çıkıp da kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup dinimizde kesinlikle yeri olmayan bazı içtihatta bulunan kişiler ortaya çıkıyor. Anlamak mümkün değil. Bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada yaşıyorlar. Çünkü İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. Siz İslam’ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız. Beni birçok hoca efendi tefe koyacak o ayrı mesele. Rabbim bizi tefe koymasın.”

“Beni birçok hoca efendi tefe koyacak o ayrı mesele. Rabbim bizi tefe koymasın.” şeklindeki sözlerinden de anlaşılıyor ki, Cumhurbaşkanı, bu sözleri düşünerek, tasarlayarak ve bilinçli olarak söylemiştir. Bizce de tashihe ve tevile gerek duymayacak derecede doğru ve isabetli sözlerdir “İslam güncellenmeli; 14 asır öncesinin hükümleriyle amel edemeyiz” sözü.

Gelin görün ki; dini istismar alanı olarak kullanmaya alışmış bazı çıkar grupları, Cumhurbaşkanının son derece açık ve sarih olan bu sözlerini bile “toplumda yanlış anlaşılır” kaygısıyla düzeltme yoluna gittiler. Hatta Cumhurbaşkanının bir sonraki gün partisinin Siyaset Akademisi’nin açılışında yapmış olduğu konuşmada kullanmış olduğu bir sözden hareketle “Erdoğan: Dinde reform haddimize mi?” manşetleri atarak, bu cümleyi özellikle ön plana çıkartarak sevinçlerini izhar ettiler. Cumhurbaşkanı bu sözüyle, tavır değiştirerek menfaat çevrelerinin yüreklerine sanki su serpmişti! Onlara göre; sanki bir önceki gün kırmış olduğu potu, yapmış olduğu gafı düzeltmişti Cumhurbaşkanı!

Manşetin altına koydukları şu vurgulu cümleden anlaşılıyor duydukları bu sevinç: “Erdoğan, ‘İslam’ın güncellenmesi’ sözüne açıklık getirdi; ‘Biz dinde reform aramıyoruz. Böyle bir derdimiz de yok. Haddimize mi? Asla…’ dedi.” Bazı medya organları da Cumhurbaşkanının bir önceki sözünden döndüğünü vurgulamak için attılar aynı manşeti.

Peki Cumhurbaşkanı, 9 Mart’ta partisinin siyaset akademisinde yapmış olduğu konuşmada tam olarak ne demişti de yandaş medya bu sözlerden sevinç duymuştu? Konuya ilişkin sözleri şöyle Cumhurbaşkanının:

“Asla değişmeyecek kurallar da vardır. Mesela İslam’ın son din olduğu asla değişmeyecek bir hakikattir. Mesela Allah’ın yüce kitabı Kuran’ı Kerim’de bize açıkça ifade ettiği hükümler yani asla değişmemiştir, değişmeyecektir. Dinimiz İslam ve Kuran Rabbimizin emri gereği kıyamete kadar caridir. Bu da dinimiz ve kitabımızın bundan sonra da söyleyecek sözü olduğu anlamına gelir. Ama bunlardan hareketle yapılan içtihatla ve uygulamadaki karşılıklar elbette zamana göre değişecektir. Mecelle kaidesidir. Zamanın değişmesi ile ahkâmın da değişeceği inkâr edilemez. Kurallar bunlar bunlarla hareket ediyoruz. Eğer biz içtihatları değiştirmezsek. Yani uygulamaya ilişkin kurallar içinde bulunduğumuz naslar uygun şekilde yenilemezsek kendi kendimizi kandırmış oluruz.

Müslümanlar sürekli olarak kendilerini geliştirmek durumundadır. Peygamber Efendimiz kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz buyuruyorlar. Birilerinin çıkıp hayatın gerçekleriyle ilgili olmayan sözler etmesi kafaları karıştırması yanlıştır. Kimse bizim dinimize fatura kesme hakkına sahip değildir. Bu tartışmanın en çarpıcı örnekleri ise son günlerde kadınlar konusunda yaşanıyor. Üzerinde sorumluluğu olan bir insan olarak dinimize getirilen bu zafiyete de bizim tahammülümüz yok, bildiğimizi söylemek zorundayız. Temenni ediyorum ki inşallah Din İşleri Yüksek Kurulumuz Diyanet İşleri Başkanımız alanı boş bırakmaması lazım. Bu tür adamlara alan bırakılırsa işte böyle zaaflar ortaya çıkar. Bu konularda tavır koyması gereken hocalarımızın ilahiyatçılarımızın ise ya sesleri çıkmıyor ya da sesleri duyulmuyor. Ya da korkuyorlar. Neden korkuyorsun be kardeşim. İslam ilmiyle mücehhez olan biri korkar mı. Çıkacaksın söyleyeceksin.

Hiç kimsenin böyle bir kafa karışıklığı yaratmaya dinimizi karikatürize etmeye hakkı yoktur. Bizim isyanımız işte bu hadsizlikleredir. Biz dinde reform aramıyoruz ama önüne gelen böyle çıkıp da kadınlarla ilgili genç-yaşlı bunlarla ilgili ileri geri bu tür konuşmaların İslam’a getirdiği lekeyi görmezden gelemeyiz. İslam’ı değişime kapalı bir din gibi göstermeye çalışan zihniyet ile İslam’la uzaktan yakından alakası olmayan zihniyet aynı gayeye hizmet etmektedir. Her iki yanlışın önüne geçmek için Türkiye’de din eğitiminin sağlıklı bir temelde yaygınlaştırılmasına ihtiyaç vardır. İşte bizim ilahiyatçılarımız, Din İşleri Yüksek Kurulumuz, Diyanet İşleri Başkanlığımız, bunlar meydanı bu FETÖ gibi alçaklara bıraktılar ve toplum bu hâle geldi. Bu bize örnek olmayacak da hangisi bize örnek olacak. El-Kaide, DEAŞ, Boko Haram gibi terör örgütleri sahih İslam’ın öğretilmesi konusundaki eksikliği kullanarak ortaya çıkmış ve palazlanmıştır. Ömrünü İslam’a, İslam’ı anlamaya, anlatmaya adamış ilim adamlarımızın da yardımıyla bu meselenin üstesinden geleceğimize inanıyorum. Bu konuda ilgili kurumlarımızın ve muteber ilim adamlarımızın daha cesur davranmasını, daha aktif olmasını özellikle rica ediyorum. Aksi takdirde hep birlikte çok büyük bir vebal altında kalacağımız açıktır.”(1)

Cumhurbaşkanı aynı konuşmasında, bir önceki konuşmasından hareketle sözlerini tashih ve tevile çalışanlarla tenkit eden tutucu çevrelere de şöyle seslenerek gerekli cevabı vermiş oldu aslında. “Dünkü yaptığım konuşmadan sonra birileri konuşmaya başladı. Siz bu fakiri korkutamayacaksınız hak ne ise ben onu söylemeye devam edeceğim. Kitabımızın İslam’ın hükümlerini sağa sola evirip çevirmeye hakkınız yok. Bu tür gözlüklerle bakarak dinimize fatura kestirmeye hakkınız yok…”(2)

Bize göre de İslam mutlaka güncellenmelidir. Bundan maksat elbette ayetlerin hükmünün ortadan kaldırılması değildir. Sadece ilmin ve gelişen bilgi teknolojilerinin ışığında Kur’an ayetlerini yeniden anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmak, kendilerinden hüküm çıkarılan Kur’an’a aykırı hadisleri tespit etmek ve kaldırıp atmaktır. Özetle; dinin içine karışmış çer çöpü ayıklamaktır. Aksi takdirde biriken çöplük bir gün infilak edecek ve bütün Müslümanlar bunun altında kalacaktır. Hatta kalmaya da başlamışlardır. EL-KAİDE, DAEŞ, BOKO HARAM, EL-ŞABAP, EL-NUSRA ve FETÖ gibi terör örgütleri de zaten bu tür çöplüklerden neşet eden ve beslenen yapılanmalardır.

Bu güncelleme işini yaparken elbette Nuh Tufanı’nı dijital haberleşme aygıtlarıyla, internetle ve cep telefonuyla açıklamaya çalışanların komikliğine de düşmemek gerekiyor.

Dün Bolu’da yapmış olduğu konuşmada söylediği şu sözleri de dinin güncellenmesi açısından yerinde buluyoruz: “Din adına konuşmak belki bana yakışmayabilir. Ama bir Müslüman olarak dinime zaafiyet getirenler hakkında konuşmak hakkımdır. Bu ilhamla konuşmam gerekir elbet. Dolayısıyla da ilahiyatçılarımız ve fakültelerimizin de bu konudaki eleştirilerini söylemeleri gerekir. Dinimize karşı yapılan saldırılara karşı birlikte olmalıyız. FETÖ dinimize saldırmadı mı? O da kürsülerden din adına konuşuyordu. Bunlar din düşmanı…”(3)

Cumhurbaşkanına bu konuda destek verilmeli ve kendisi kesinlikle cesaretlendirilmelidir. Üstelik bu ülkenin laik bir ülke olduğu da asla hatırdan çıkarılmamalıdır…

12 Mart 2018
____________
1- &
2-
3-https://www.sabah.com.tr/gundem/2018/03/11/cumhurbaskani-erdogan-boluda-canli

Exit mobile version