Özelleştirmeler ve Çokuluslu Tekeller
1980 yılından sonra, çokuluslu şirketler, ulusal devletlerin denetiminde olan ulusal pazarları tam olarak denetim altına almak üzere karara vardılar.
Bu kararı uygulamak üzere, bir araya gelen, büyük dünya zenginleri Küreselleşme Saldırısını başlattılar.
Bu saldırının silahları şu şekilde tespit edilmişti.
1-Ulus devletler tarafından, ulus devlet halklarını koruma altına alan tüm yasaların kaldırılması gerekir.
Emeği ve ulus devleti güvence altına alan, tüm yasalar kalkmalıydı. Zaten Küresel Saldırının asıl amacı da ulus devletleri parçalamaktı.
Bunun açılımı şuydu; büyük sermayenin önündeki tüm engeller kalkacak, kuralsızlaştırma uygulanacaktı.
Ulus devlet adına ne kadar kural varsa, kuralsızlaştırmaya tabi tutulacaktı. Bu saldırının o zaman ki adı, Yeniden Yapılanma olarak belirlendi.
Kuralsızlaşan her notada, büyük sermayenin koyduğu kurallar geçerli olacaktı.
Bunun için birinci kural, milli devlet üretimden ve ekonomiden çekilecekti. Öyle oldu.
Dolayısıyla milli olan ve halka ait olan ne varsa bunların özelleştirilmesi gerekiyordu. Öyle oldu.
Ulusal pazarları ele geçirmek isteyen çokuluslu şirketler, öncelikle milli olan her şeyin özel olmasını sağlamalıydı ki, ulus devleti parçalamanın ilk aşamasını sağlamış olsun.
Bu içinde yaşadığımız “Beka Sorunu” nereden çıktığını sanıyoruz ki…
Cumhuriyete ait tüm varlıklar ve onların toprakları milli olmaktan çıkarıldı.
Özelleştirmenin hitamında, ortaya çıkan zararlar halka bölüştürüldü. Halk fakirleşirken, yağmadan kazanan milyarderlerimizin adedi artmış oldu.
Bir başka deyişle, zararlar sosyalize edilmiş, karlar özelleştirilmiş oldu.
Soğuk Savaşın ardından gelen küreselleşme saldırısının özeti; zaralar halka bölüştürülür, karlar özelleştirilir kuralı uygun olmalıdır.
Küreselleşme Saldırısının halklara vaatleri de vardı.
Bu vaatler şunlardı; Sermaye tabana yayılacak, verimlilik artacak, yani teknoloji üretebileceğiz, ürünler ucuzlayacak, refah artacaktı.
Küreselleşme saldırısı başladığında üç dolar milyarderimiz vardı. Şimdi 53 dolar milyarderi adediyle, dünya sıralamasına girdik.
Ürünler ucuzlamadı. Tarımda kendine yeten yedi ülkeden biriydik. Şimdi gıda terörüyle karşı karşıyayız.
Büyük Sermayenin önündeki tüm kuralları kaldırdığımız için “finans terörü” ile karşı karşıyayız.
Gıda terörünü daha da derinleştirmek için, son elimizde kalan milli varlıklardan olan, Şeker Fabrikalarını da özelleştireceğiz.
Çok uluslu şirketler tarafından alınan KİT’lerimizin çoğu kapatıldı. Çünkü o ürünü getiren çokuluslu şirket öyle istedi.
Özelleştirmeleri yapan siyasi iktidar, şu benim anlattıklarımı bilmez mi? Elbet bilir. Lakin kararı veren artık onlar değil ki…
Cargil gibi bir tekelin sözünden çıkabilirler mi?
Şeker Fabrikalarını yabanın eline telim etmek, gıda terörünü uygulayanlarla birlik olmak demektir.
1.3.2018
Yazıları posta kutunda oku