TÜRKİYE’DE GÜÇ KİMDE ?

Geçmişte kör topal da olsa demokrasi vardı. Her kesim demokrasinin nimetlerinden yararlandı. Zaten demokrasi olmasa idi tüm Cumhuriyet değerlerine karşı çıkan ve bu değerleri toprağa gömen mevcut siyasi parti olamazdı. Ama açıktan, ama takiye ile iktidara talip oldu ve Türkiye’yi yönetmeye başladı.18 senedir de tek parti olarak yönetiyor. Girdiği seçimleri kazanıyor sürekli güven tazeliyor. Denilecek ki seçimlerde hep şaibeli. Trafoya kedi giriyor, Yüksek Seçim Kurulu manipülasyon yapıyor. Bunların hepsi doğru olabilir. Şu soruyu sormak lazım bu kadar batağa batmış siyasetçi her kim olursa olsun iktidarı kaptırmamak için elindeki tüm imkanları kullanır, Nitekim kullanmaktadırlar. Metal yorgunluğuna bahsediliyor. Açıkçası bitmiş tükenmişlik anlatılmaya çalışılıyor. Makinanın eskiyen  (yolsuzluk yapan, baş kaldıran, kontrolden çıkan ) parçaların değişimi ile yola devam etme başarısı gösterilebiliyor.  İktidarı sürdürebilmek için taviz ise taviz, baskı ise baskı ne gerekiyorsa yapılıyor. Yıpranmasına, hatalı uygulamalarına rağmen iktidarını sürdürüyor. Kendi alternatifini kendi yaratıyor. Din istismarını en üst seviyede kullanıyor. Cumhuriyete, lakliğe, özgürlüklere, hukuka kafa tutuyor. Bütün bunlara rağmen seçmenin en az yarısının oyunu alıyor. İktidar partisinin tüm kötü uygulamaları, enflasyon, işsizlik gibi konular aleyhine gelişmesi gerekirken, iktidar bunu kendi lehine çeviriyor.Her seçimden zaferle çıkıyor, çıkmayı bir şekilde legal veya illegal olarak başarıyor. - TOKMAKGeçmişte kör topal da olsa demokrasi vardı. Her kesim demokrasinin nimetlerinden yararlandı. Zaten demokrasi olmasa idi tüm Cumhuriyet değerlerine karşı çıkan ve bu değerleri toprağa gömen mevcut siyasi parti olamazdı. Ama açıktan, ama takiye ile iktidara talip oldu ve Türkiye’yi yönetmeye başladı.18 senedir de tek parti olarak yönetiyor. Girdiği seçimleri kazanıyor sürekli güven tazeliyor. Denilecek ki seçimlerde hep şaibeli. Trafoya kedi giriyor, Yüksek Seçim Kurulu manipülasyon yapıyor. Bunların hepsi doğru olabilir. Şu soruyu sormak lazım bu kadar batağa batmış siyasetçi her kim olursa olsun iktidarı kaptırmamak için elindeki tüm imkanları kullanır, Nitekim kullanmaktadırlar. Metal yorgunluğuna bahsediliyor. Açıkçası bitmiş tükenmişlik anlatılmaya çalışılıyor. Makinanın eskiyen  (yolsuzluk yapan, baş kaldıran, kontrolden çıkan ) parçaların değişimi ile yola devam etme başarısı gösterilebiliyor.  İktidarı sürdürebilmek için taviz ise taviz, baskı ise baskı ne gerekiyorsa yapılıyor. Yıpranmasına, hatalı uygulamalarına rağmen iktidarını sürdürüyor. Kendi alternatifini kendi yaratıyor. Din istismarını en üst seviyede kullanıyor. Cumhuriyete, lakliğe, özgürlüklere, hukuka kafa tutuyor. Bütün bunlara rağmen seçmenin en az yarısının oyunu alıyor. İktidar partisinin tüm kötü uygulamaları, enflasyon, işsizlik gibi konular aleyhine gelişmesi gerekirken, iktidar bunu kendi lehine çeviriyor.Her seçimden zaferle çıkıyor, çıkmayı bir şekilde legal veya illegal olarak başarıyor.

Sayın Cumhurbaşkanı bütün gücü elinde bulunduruyor. Yasama, yargı, icra, basın özetle devletin bütün gücünü tek elde toplamış yani kendinde toplamış bulunuyor. Devletin hakimi, partisinin hakimi. Adı tek kişi yönetimi, Krallık,  tiranlık ne derseniz deyin ama demokrasi demeyin. Demokrasi Türkiye için çok gerilerde kaldı. Bu kadar yetki ister istemez iktidar sarhoşluğunu, güç zehirlenmesini de beraberinde getiriyor. Her konuda bir dediğini iki etmeyen çevrenin içinde bulunuyor. İster istemez psikolojik gerilim yaşıyor. Muhalefetle kedinin fareye oynadığı gibi oynuyor. Gündemi kendi belirliyor, her konuda kararları kendi veriyor. Bu böyle gider mi? Bu tip yönetimlerin böyle devam etmediği tarih kitaplarının sarı yaprakları arasında yer almaktadır.

Yedi Sekiz Hasan Paşa
Hasan Paşa okuma yazması zayıftır, alaylı olup paşa rütbesine kadar yükselmiştir. Alaylı olmasına rağmen görgü ve nezakette kimse eline su dökememiştir. Çok iyi bir vatanseverdir. Çekemeyenler her devirde olduğu gibi Osmanlının son döneminde Hasan Paşanın aleyhinde çalışırlar ve paşa görevinden azledilir. Unvanından  işinden olur. Deyim yerinde ise tüyleri yolunmuş ördek gibi cascavlak ortada kalır. Hayat devam etmektedir. Aşsız ve İşsiz kalır. Adapazarı civarındaki çiftliklerden birinde iş bulur ve ailesi ile çiftlikte çalışmaya başlar.

Çiftliği sahibi İstanbullu zenginlerin biridir. Gün gelir öteki aleme göçer. Çiftlik mirasçı oğluna kalır. Çiftliği yeni sahibi Osmanlı hariciyesinde çalışmaktadır, yani diplomattır ( monşer).  Çiftlikte ata binerken üstünü kirletir ve çamurlu elbiselerini bahçıvan hanımın götürür. Bahçıvan hanımı elbiseyi yıkar ütüler, katlar ve kızıyla beye gönderir. Diplomat bohçayı açar, bohçanın şekli elbiselerin katlanma biçimi dikkatini çeker. Hasan Paşanın umur görmüş, Saray terbiyesi almış biri olduğunu fark eder. Diplomat, Hasan Paşanın kızına aşık olur ve evlenirler. Evlilik gizli tutulur, artık damat sık sık çiftlige gelir.

Diplomat bir gün sıkıntılı bir şekilde Çiftliği gelir ve odasından çıkmaz. Hasan Paşa da damadın sıkıntılı bir durumunun olduğunu fark eder. Odasına gider. Ortalık dağınıktır, kâğıtlara etrafta uçuşmaktadır. Hasan Paşa damadına sıkıntısının nedenini sorar. O da baba bu devlet işidir sen alamazsınız,  izin verde biraz çalışayım diyerek, yalnız kalmak istediğini belirtir. Buna rağmen Hasan Paşa ısrar eder. Bunun üzerine damat derdini anlatır. Padişah kendisini Rus çarının savaşı göze alamayacağı bir mektup yazmakla görevlendirmiştir. Hasan Paşa ben olsam diyerek söze başlar. Damat yazmaya başlar ama hayretler içindedir. O zaman babasına kim olduğunu sorar. Hasan Paşa açık vermez.

Damat ve kayın Peder doğruca sarayın yolunu tutarlar. Mektubu okuyan padişah bunu kim yazdı doğruyu söyle der. Bunun üzerine monşer de durumu anlatır. Padişah ta o senin bahçıvan dediğin adam bizim yedi sekiz Hasan paşamız, gelsin görevine başlasın der. Damat makamda ayrılır ve koşarak kayınpederine gider durumu anlatır. Padişahın huzuruna çıkan Hasan Paşa işe geri dönme şartını açıklar. Padişah Paşanın şartını kabul eder.

Planlamaya göre üst düzey Paşalar ve yöneticiler toplantıya çağrılır. Padişah, sizi buraya sadakatınızı ölçmek için çağırdım. Bana sadık olanlar şu tabağına içindeki b..tan biraz alıp yiyecek. Yağcı, yalama gevşekler tabakta b…ku yerler. İçlerinden on kişi ise yemez. Bunun üzerine padişah hiddetlenir bana karşı mı geliyorsunuz, itibarım yok mu diye kükrer. Ölümü göze alan bu mert adamlar, padişahın hatır için b..k yenilmez. Derler. O sırada gizlediği yerden çıkan Hasan paşa: işte padişahım senin ve devletin gerçek sadık adamları bunlar der.

Burada verilmek istenen ders ise Allah devleti yönetenlere hatır için b..k yemeyecek yardımcılar nasip etsin. Ne geliyorsa başımıza bu b…k yiyen kendini bilmezlerden geliyor.

Bahattin Ayhan

27.02.2018


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir