HOLLANDA TÜRKLERİ KONSEYİ
23.2.2018, Roterdam/Hollanda.
BASIN AÇIKLAMASI
Konu:Hollanda Parlementosundan 143 Parlementerin sözde “ Ermeni Soykırımını Tanıma” kararını HTK olarak esefle kınıyor ve red ediyoruz.
Hollanda, 2004, 2015, ve 2018 yılında sözde “Ermeni Soykırımı” ile aldığı kararlarda, hedeflerini zamana yayarak ve diplomatik denge ve krizleride hesaplayarak kendi açılarından istikrarlı bir yol izlemiş ve “sözde Ermeni Soykırımını” tanımıştır. Ama bu tanıma sorunludur ve hukuksuzdur.
Çünkü, Parlemento hukukun yetki alanındaki olmayan bir konuyu, kendisini mahkeme yerine koyarak, soykırım kararı verme yolunu seçmiştir. Güya aldığı kararlada, siyasi olarak Türkleri ve Türkiyeyi cezalandırımıştır.
Hollanda’nında taraf olduğu, Birleşmiş Milletlerin 1948, Soykırımı Önleme ve Cezalandırma sözleşmesinde, Soykırım bir suç tanımıdır. Bu suç tanımını ve cezalandırmayı sadece, konuyla ilgili yerel yada uluslararası mahkemelerin yapabildiğini bildiği halde, aldığı karar, hukuki olmadığı için esasen bir hükmü yoktur. Bu konuda aşağıdada belirteceğimiz, hukuki düzlemde alınan yakın geçmişteki, uluslararası kararlar bu durumu perçinlemektedir.
Hollanda, kendisininde taraf ve üyesi olduğu ve Hollandayıda bağlayıcı Avrupa Konseyinin bir organı olan, AİHM Doğu Perinçek (Türkiye)- İsviçre ve Ali Mercan-İsviçre davalarında, 17 Aralık 2013 günlü kararı.15 Ekim 2015 günlü kararı, 28 Kasım 2017 tarihli kararda. “1915 olayları “Holocaust” diye anılan Yahudi soykırımından farklıdır, aynı sınıflamaya konamaz” ve ‘Soykırıma hükmedecek yetkili organlar, Uluslararası Ceza Mahkemesi ya da soykırım olduğu iddia edilen eylemin yapıldığı ülkenin yetkili bir yerel mahkemesidir’, kararını. 3. Şubat 2015 de, Hırvatistan-Sırbistan Davasında, Vukovardan tehcir konusunu ele adığı kararda, tehcir soykırım olarak kabul edilemez kararları ortadadır. Danimarka Meclisi, 26 Ocak 2016, yılında parlementoya sunulan konuyla ilgili önergeyi red ederek, konunun hukukla ilgisi olduğu ve parlementoların bu konuda yetkili olmadığı kararı ortadadır..
Nazileri yargılayan, Nürnberg mahkemesine, sözde Ermeni soykırımınıda sokulması önerisini mahkeme red etmiş ve bu konudaki öneriyi dikkate bile almamıştır. Bu karar ortadadır.
Sözde Soykırımdan dolayı, 1,. Dünya savaşında Türk liderlerin sürgün edildiği Maltada , Türk liderlerin yargılanmaları için, işgal altındaki İstanbuldaki, Osmanlı Arşivlerinde ve devlet kurumlarındaki yazışmalarda bir belge bulunamamasından dolayı , İngilterenin Malta Valisi tarafından konu idrak edilerek, kendi Dışişleri Bakanlığına yazdığı yazıda, Amerikalılarada sorun, suçlanacak bir belge yoksa bu liderleri serbest bırakalım yazısı ortadadır.
1915 deki Tehcır sırasında, Osmanlı Hükümetinin, Hollandanında içinde bulunduğu değişik devletlere, tehcir bölgeleriyle ilgili, batılı devletlerde atılan ve yayılan yalanları önlemek için, gözlemcilik yapmaları iiçin yaptığı müracaat ve çağrı ortadadır. Ki buna çağrıya ve müraacata Hollandada yanıt vermemiştir. Bunlar belgelerle ortadadır.
Hollanda Parlementosunun aldığı karardan önce ise, Hollanda Hükümetinin Dışişleri Bakan Vekili Sigrid Kaag Hükümet adına: “Uluslararası ceza mahkemesi kararı olmadan soykırım hakkında hüküm vermek mümkün değildir. Soykırımdan bahsedilemez. Soykırım olduğuna dair ancak uluslararası bir mahkeme hüküm verebilir.” diyede bu kararları teyyid eden Hollanda Hükümetinin konu üzerine ” resmi tutumunu” açıklayan bir konuşma ve belge ortadadır.
Tüm bunlara rağmen, bu hukuksuz ve parlemento tarafından Türklere karşı suç işlenen karar alınmıştır. Çünkü uluslararası hukuku çiğnemekte bir suçtur, Başka milletleri ve bireyleri belgesiz soykırımla suçlamakta, ırkçılık , rencide yapma kapsamındada suçtur. Bu anlamda Hollanda Parlementosununve karara lehte oy kullanan parlementerler, uluslararası ve doğrudanda yerel kanunlara görede bir suç işlemiştir. Bu konuda tereddütte gerek yoktur. Parlemento Hukuken karar verilen bir mahkeme değildir. Yetki gaspı yapamaz.
Burada gözlerden kaçmayan bir başka durum ise, Hollanda Parlementosu ve Hükümeti arasındaki farklı sunuşlar ve kararlar çelişkisi ise, diplomatik manevra olarak izah edilmelidir. Çünkü bu kararı onaylayan, partiler ve milletvekilleri, büyük bir iş birliği ve disiplin içindedir ve Hükümeti oluşturan partileride içine kapsayarak bu konudaki bu hukuksuz karar tanınmıştır. Hollanda Hükümetin konu üzerine açıklaması, Türkiyeye koz verirken, bir yandanda uluslararası hukuka ters düşmeme konusunda, Hollandanın bir ön alma manevrası olarak değerlendirilmelidir. Çünkü oylamayı öneren ve destekleyenler Hükümet Partileridir.
Hollandanın aldığı bu hukuksuz ve husumet içeren kararın arkasında bir çok şey belirgindir. Ama arkasında daha neler olduğu tabiki iyi araştırılmalıdır. Yukarıda belirtildiği gibi, soykırım ve tehcir konularında, uluslararası hukukun tüm kararları ortadayken, doğrudan ve dolaylı olarak Hollandanın siyasetini belirleyen partilerin yer aldığı, yasama organı olan parlementodan, Türk kökenlilerin liderliğini yaptığı DENK partisi hariç, diğer tüm partiler ve içinde Türk kökenli parlementerler tarafındanda desteklenerek kararın alınması, hukukun parlemento tarafından ötelenerek, uluslararası hukukun yetkisini gaspetmesi anlamını taşımaktadır.
Alınan karar, Türkiye ve Türklere karşı, siyasi, diplomatik ve psikolojik savaştan ve düşmanlık serpiştirmekten başka bir anlama gelmemektedir. Bu Hollandadaki sayıları yaklaşık 500.000 olan Türklerin hassasiyetlerine rağmende yapılmış ve Hollanda milletinin ayrılmaz bir parçası olan Türkleride siyaseten rencide edilmiş ve aşağılanmıştır. Çünkü alınan karar, belgelere dayanan tarihi gerçeklerden ve uluslarası hukuktan tamamen kopuktur. Siyasi husumet içermektedir.
Kararın alınmasında, Türkiye-Hollanda arasında uzun süredir eğreti giden ve büyük krizler oluşturan diplomasinin devrilmesi, Hollanda üzerinde çok büyük nüfuzu olan ABD nin-Türkiye ile ilgili olumsuz stratejileri ve Hollandayı yönlendirmesi, Hollandada, ASALA kafalı Ermeni lobisi, PKK ve FETO nun aktif etkisi ve bunları destekleyen güçlerin olması, Türkiyenin, Kuzey Suriye ve Irak cephesinde Batılı emperyalistlerin oyunlarını bozan askeri, siyasi ve diplomatik hareketleri, Hollandada ve dolayı olarak tüm Avrupada, Türk kökenli sivil toplum kuruluşlarının işlevsizliği ve etkisizliği, Hollandada yaşayan Türk kökenli sivil tolum kuruluşlarının, 12, Eylül 1980 Amerikancı Askeri darbesi ile birlikte, sistematik olarak dinci grupların esas olarak örgütlenmelerinin, hem Avrupalı hemde Türk yetkililer tarafından desteklenerek, içerik olarak türk kimliğinden uzaklaştırılması ve Milli kültür ve ruhtan uzak ümmetçi dahada ilerisi dinci-tarikatçı bir yapıya monte edilmesi, Hollanda ve Avrupadaki Türklerin, Avrupadaki devletlerin ve Türkiye devletinin iki devlet politikalarınn arasında kalarak yorulması, sinmesi ve bıkkınlık oluşturması, Hollanda ve diğer Avrupa hükümetlerinin ve Türkiye hükümetinin, Türk kimliğine karşı, Atatürk ve TC kuruluş ilkelerini desteklemeyen, TSK düşmanı, Türklük düşmanı, biatçı, etnik ve dinci bölücü gruplar yaratmaları ve sınırsız destekleri, Avrupalı değerlerle uyumlu ve dialog ve etkilemek için kanalları açabilecek olan Atatatürkçü ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilkelerini destekleyenlere karşı her anlamda izole edici, sınırlayıcı, fiili, finansal ve psikolojik istihbarat ve devlet operasyonları. Malesef bu sonucu doğuran belli başlı sepepler olarak sayılmalıdır.
Bu konuda yapılması gereken ise bu sepleri ortadan kaldıracak tedbirlerin bu konuda şimdiden alınması gereklidir.
Türkiye ve Hollanda ve diğer Avrupa ülkeleinde yaşayan Türkler bu ve buna benzer konularda eğer iyi neticeler almak istiyorlarsa, ki alınmalıdır, Türkiye ve Türkiyedeki siyasi güçler, Hollanda ve diğer Avrupadaki Türklerin örgütlenmesine uzaktan kumanda etmeyi durdurmalı, yüzde yüz biatçı zihniyeti terk etmelidir. Bilgiye dayanan ve Türk, milli kimliğini koruyucu, ama Hollanda yada Avrupadaki diğer devletlerin milletlerinin ayrılmaz bir parçası olarak içselleşen, günlük dialog oluşturan, demokrasiyi hazmetmiş, modern, sonuç alıcı, devamiliği olan bir Avrupa tipi örgütlenme, bilgiye dayanan, akıllı ve stratejik bir taarruz politikası ve diplomasisi yürütmelidir.
Türkiye ve Hollanda ve Avrupadaki Türkler, Batının Ermeni iddaları konusunda, parlementolar, belediyeler vs. alınan hukuksuz kararları, bireysel ve devlet olarak hukuka taşımalı ve tazminat davaları açmalıdır. Çünkü, suçlanan bir millettir ve bireyleridir. Milletin ve onun bireylerinin, hukuksuz yere suçlanması ve soykırım teriminin suçlarda kullanılması, ırkçı, rencide edicidir. Türk Devleti ve Türk Milletinin bireyleri olarak kendini kabul edenler, bu konuda, hukuku gaspemek, uluslararası hukuku çiğnemekten, ırkçılık ve rencide edicilik yaparak suç işlediklerinden dolayı 143 parlementeri ve parlementoyu tazminata mahkum etmek için, tüm Hollanda yerel ve Uluslarası hukuk yollarını bu konuda kullanılmalıdır.
Konu tarihçilere havale edilmeyecek kadar önemli ve elzemdir. Tarihçilere havale etmek esasen konuyu bilmemektir. Cahilliktir. Çünkü konu hukukidir. Çünkü Soykırım konusu sadece tarihçilerin işi değildir. Bunu ikide bir ortaya sürmek, milleti ve bireyi pasifleştirir. Bu kaçak dövüşmektir. Yada dövüşmemektir.
Soykırım konusunda, bilimsel bilgi verecekler, sadece tarihçiler değil, demograflar, psikologlar, askeri stratejistler, siyaset bilimcileri, hukukçular, toplum coğrafyacılar, antropolog ve etnograflar, sosyologlar, dil bilimcilerdşr. Bu konu çok disiplinli çalışılanı olan, araştırmalarla belirlenen ve raporları hazırlanan bir konudur. Bu konuda ve terörizm de dahil, bilimsel olarak değişik mesleki bilimsel disiplinler den oluşan mesleklerdeki bilim adamları tarafından , konu üzerine bilimsel verileri, sivil toplumların ve diplomatların, hükümetlerin kullanabileceği bilgileri üretmeli, yetkili kişiler ve bireyler bu bilgileride öğrenerek ve içselleştirerek, muhattap oldukları alanlarda kullanmalıdır.
Bilim adamları ancak bu şekilde yararlı olabilir. Birde bilim adamları, konferanslar vererek, salon toplantılarında, derslerde, tartışma programlarında konuyu işleyerek, kamuoyu oluşturmak için çok dilde yayın yapan medyayada bilgi verek, bu konuda, çok dilli bilgiye vakıf insan yetiştirerek yararlı olabilir.
Türkiyedeki, üniversiteler, Soykırımlar ve Terörizm konusunun işlenmesi için ve uzmanlaşan kişiler yetiştirilmesi için kurumsallaşmalı, kürsüler ve bölümler oluşturmalıdır. Üniversiteler Soykırım, İnsan Hakları, Terörizm konularında, çok dilli çalışan doğrudan araştırma merkezleri kurmalıdır. Çünkü bu konular çağımızın yakıcı konularıdır. Ancak uzmanlaşarak ve insan yetiştirerek bilgiye dönük bir müdahalede bulunma durumu vardır. Bunun dışındaki çalışmalar, konjektürel demeçler savurcudur, toparlayıcı, sonuç alıcı değildir ve bilindiği gibi de etkisiz kalmaktadır.
Esas olarak Hollandada genelde ise Avrupada yaşayan ve kendini Türk olarak yada sadece ümmet-dini kimliği ile değil aynı zamanda Türk kimliği ile tanıtan kişi ve kuruluşlar insiyatif almalı, kabuklarını kırmalı, bıkkınlığı bırakmalı, bulunduğu ülkelerdeki kamuoyu ve kaanaat önderlerini bilgilendirerek, iletişim ve dialog alanlarını etkili kullanarak ve etkilemek için, sivil toplum diplomasisini geliştirmelidir. Bu konuda rutinleşmelidir.
Batının Ermeni iddaları/Ermeni yalanları konusunda elimizdeki belgeler ve bilgiler yeterlidir. Türkiye ve Türkler kendilerine güvenmelidir.
Biz Hollanda Türkleri Konseyi (HTK) olarak, bu hukuki süreçlerin başlaması ve Hollandada ve Avrupada bu konuda gerçekleri anlatmak ve Sivil Toplum diplomasisi için insiyatif alacağız. Bu konuda, bizimle birlikte hareket etmek isteyen, çocuklarına ve kendilerine bugün ve yarın, siz soykırımcı bir milletin çocuklarısınız demeyi red eden herkese kapımız açıktır. Bu konuda, bizimle beraber hareket edemek isteyenlerle hukuk, siyasi ve sivil toplum diplomasi için bir komisyon kurmaya hazırız, Çünkü sorun ortaktır. Hedef biz ve Türkiyedir. Bu kabul edilemez.
Hollandada yaşayan ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan Türklerin ve örgütlenmelerinin, Avrupada barış içerisinde, bilinçli, onurlu bir yaşam sürmesi için, suskunluku bırakmaları, ölü toprağını üzerlerinden atmaları, bu konuda işleyen demir olmaları için, demokratik ve hukuki haklarını kullanmaları çağrısı yapıyoruz .
Hollandalılara ve Hollanda Devletinede, bilgiye dayanmayan, hukuk dışı, cahilce alınan bu mesnetsiz ve Hollanda için suç oluşturan bu kararı tanımama ve Parlementonunda bu kararı tekrar değerlendirerek geri çekmesi kararı almasını ve bu konuda bizlerle dialoğa girmesini talep ediyoruz.
Çünkü tehditle, şantajla, mesnetsiz kararlarla, hukuka karşı alınan kararla suç işlenerek milletler ve devletlere diz çöktürülemez.
Tarih ve belgeler bizim tanığımızdır.
Saygılarımızla,
Hollanda Türkleri Konseyi Adına,
Sefa Yürükel, Başkan
Soykırımlar ve terörizm Araştırmacısı.
Etnograf Sosyal Antropolog.
Epost:[email protected]
Tel. 0031634371012.
Bir yanıt yazın