Türk seçmenlerin nitelik ve nicelik verileri vatandaşların siyasi görüşlerini, gerçeklik ve çevrelerindeki dünyaya karşı anlayışlarını büyük oranda tanımlıyor.
Vatandaşların dünya görüşü ” İslamcı ideolojik muhafazakârlık” ya da “Kemalist” gibi Türk siyasetinin gözlemcilerine aşina olan siyasi kimlik gruplarına bağlılıkla şekilleniyor.
Bu siyasi kimlik gruplarına bağlılık ilgi odaklı değildir, özdeki kimlik özelliklerini yansıtıyor.
Ya da siyasi yönelim, doğasında varoluşçu hissi oluşturan ilkel bağlanma-aidiyet kavramlarını yakından takip ediyor…
*
Sağı temsil eden AKP, MHP ; İslamcı ideolojik muhafazakârlığı ve Türk milliyetçisi kampını oluşturuyor.
Her biri Batı karşıtı yönelimleri ve Kürt karşıtı politikaları paylaşıyor.
Batı karşıtı yönelimler ve Kürt karşıtı politikaların yakın gelecekte Türk siyasetinin kalıcı özelliklerinden biri olması çok muhtemel görülüyor.
Bu Türkiye’nin Batı mimarisindeki yeri için iyi bir sonuca işaret etmiyor…
*
O yüzden ülkenin Batı ile olan ilişkilerinde iyi bir uyum sağlanamıyor ve Türkiye demokrasisinin geleceği tartışılıyor.
Nitekim siyasi partiler, güçlü olmak için kendi politik kimlik çizgilerine göre seçim bölgeleri kurarlarken,
Ülkedeki ideolojik mücadele; yargı, eğitim, çevre gibi ekonomik ve sosyal sorunlarla ilgili çözüm çabalarını giderek daha fazla çarpıtıyor ya da yok ediyor.
*
AKP; demokratikleşme, hukukun üstünlüğü, kültürel çoğulculuk ve Avrupa üyelik yolundaki çabalarını geride bırakmış üstelik otoriterleşmiştir.
Özellikle Avrupa, Türkiye için hem ekonomik hem de normatif bir model olarak eski önemini kaybetmiştir.
Ancak hem Türk toplumunun en az yarısı, hem ABD ve Avrupa;
AKP’nin Batı ve Türkiye’ye ilişkin niyetlerine karşı derin şüpheleri paylaşıyor ve bu niyetleri bir tehdit olarak algılıyor …
*
Bu çerçevede Avrupa, binlerce göçmen ve mültecinin gelişiyle aşırı sağcı ve yabancı düşmanı tarafların yükselmesiyle karşı karşıyadır.
Orada da tartışmalı politikacılar bu fenomeni kendi siyasi gündemlerini ilerletmek için kullandı.
Almanya’nın Sosyal Demokratları gibi köklü partiler, siyasi güçlerinin azaldığını gördü.
Orta Avrupa’daki ülkelerin hükümetleri çok çalkantılı dönemleri hatırlatıyor.
İngiltere’de popülistler Brexit’i yönetiyor.
Avrupa’nın güneyi, göçmen kitleleri ve sığınmacılar için bir depolama alanı olmasa da bir bekleme odası haline gelmiştir.
Bu noktada transit bir ülke olan Türkiye’den göçmen akıntılarında Avrupa kendisini AKP’nin merhametinde buluyor…
*
Üstelik Ortadoğu’daki savaşlarda işler her geçen gün daha da kötüleşiyor…
Tehlikeli olan şey, taraflar arasında başka çatışmaların gerçekleşme ihtimalinin giderek yükselmekte oluşudur.
İsrail ve İran askeri kuvvetlerinin karşı karşıya gelebilecek olması konuşuluyor…
*
Bu durumda özellikle Suriye İç Savaşının çözülmesi asla kolay değildir.
İşte, Suriye her geçen gün bir çok dış aktörün katılımıyla gerçekleşen daha geniş bir uluslararası çatışma alanı haline geliyor.
Bu yüzden çözümleme imkansızlaşıyor ve Ortadoğu hızla tükeniyor…
*
En kötüsü geçen hafta sonu Münih Güvenlik Konferansı sırasında İsrail ve İran’ın gösterdiği retoriktir ki; iki ülkenin askeri bir çatışmadan uzakta bulunmadığı anlaşılmıştır.
Sadece endişe değil, barış için birlikte yaşama şansının azaldığı yönündeki korkular haklı çıkmaya yazmıştır.
Bu durumda dünya bir olayla karşı karşıya kalmayacak, aynı zamanda bir çok farklı tarafı içeren acımasız bir çatışma ile karşı karşıya kalınacaktır.
Üstelik Avrupa yeni bir mülteci dalgasıyla boğulurken, siyasi sahne kökten değişecektir...
.*
Şimdilerde Türkiye’nin Suriye’deki operasyonları, yaşanan karmaşıklığa kolay analiz ve öngörülere meydan okuyan yeni bir boyut kazandırmıştır.
Bölgedeki gelişmeler ortalama bir Avrupalı’nın bu çatışmanın niçin yapıldığını anlamasını imkansız kılıyor.
.
*
Şu dakikada Batı kendini AKP Genel Başkanı ve Müslüman Kardeşler Örgütünün hamisi R.T.Erdoğan’ın,
“Bizi vururlarsa sert karşılık veririz diyenlerin ömürlerinde hiç Osmanlı tokadı yememiş oldukları çok açıktır. Türkiye’yi canlarının istediği gibi girip çıktıkları, her türlü hoyratlığı yapıp hesap vermedikleri yerlerle karıştırıyorlarsa çok yakında öyle olmadığını görecekler ” tehditi altında olduğunu sayıyor.
Osmanlı tokadı; Avrupa’ya çıkarma yapacak, aralarına AKP’nin 15 Temmuz sonrasında iyice güçlendirdiği Halk Özel Hareket Birlikleri, Osmanlı Ocakları, SADAT paramiliter güçlerinin karıştırıldığı Avrupa’yı boğacak bir mülteci akımıdır…
*
Bu yüzden Batı; Türkiye ve Suriye arasında parlatılan savaşla, çıkarları çoğunlukla birbirleriyle farklı ülkelerin Suriye’yi geniş bir uluslararası çatışma ortamı haline getirmesinin önüne geçmeyi ve siyasi çözüm arayışlarını Türkiye-Suriye savaşı başlığı altında kristalize etmeyi öngörüyor.
Ve başlangıç olarak Almanya’da iktidardaki Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) ile Sosyal Demokrat Parti’den (SPD), Türkiye’nin ” Zeytin Dalı” operasyonuna yöneltilen eleştiriler tırmandırılıyor.
*
Alman Meclisi’nden ” Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrin kentinin kuşatılması operasyonu, teröristlere karşı düzenlenen meşru bir harekâttan daha fazladır”,
Ya da Türkiye’ye “Uluslararası hukuka saygılı olma ve Suriye’nin egemenliğini koruma” çağrıları yükseliyor…
24. 2. 2018
Bir yanıt yazın