Hakki Keskin [hakki@keskin.de]
Lütfen okuyunuz ve çevrenize yayınız! Teşekkürler.
Prof. Dr. Hakkı Keskin, Siyaset Bilimci, Almanya Parlamentosu eski Milletvekili
hakki; www.keskin.de; 15.2.2018
ABD Emperyalizmine karşı olanlar komünist değil miydi ?
ABD’nin hegemonyasına ve sömürü sistemine karşı çıkanlar komünist değil miydi?
ABD’nin Altıncı Filosu’nun Türkiye’ye gelmesine karşı çıkan gençler komünist, vatan haini suçlamasıyla sopalarla dövülmüyor muydu?
ABD Emperyalizminin ve hegemonya politikasının aracı olarak kullandığı Truman Doktrinine ve Marşal “Yardım” planına karşı çıkan yurtsever aydınlar, gençler, komünistlik, vatan hainliğiyle suçlanıp hapse atılmıyor muydu?
ABD’nin Truman Doktrini ve sözde Marşal Yardımıyla başlayan emperyalist politikalarıyla;
- Türkiye’de orduya, önemli bakanlıklara danışman adı altında ABD ajanlarının girmesi kabul edildi.
- Türkiye’ye sanayileşme yerine tarım ülkesi olma politikası kabul ettirildi ve hatta tarım için gererli olan traktör ve tarım araçlarını üretecek fabrikanın kurulması on-yıllarca engellendi.
- Üretimine başlanan araba ve uçak fabrikaların kapatılması kabul edildi.
- Eğitimde, Türkiye’yi hızla çağdaş ülkeler düzeyine çıkaracak olan Köy Enstitüleri kapatıldı.
- Türkiye’nin savunma politikası tamamen ABD güdümlü duruma getirilerek, hibe edilen silahların parça alımı veya satın alınan silahlar için dış ticaret açığı ve giderek diş borçlanma yıldan yıla artırıldı.
- Ekonomik ve siyasi krizleri kullanılarak, Türkiye’de ABD kontrollü askeri darbeler yaptırıldı ve Türkiye ABD çıkarlarına göre yeniden dizayn edildi.
- Türkiye’nin başta Sovyetler Birliği/Rusya, İran, Yunanistan olmak üzere, komşu ülkelerle kalıcı dostane ilişkiler geliştirmesi, yapay sorunlar yaratılarak olabildiğince engellendi.
- İç politikada etnisiteye dayalı Kürt sorunu yaratarak ve terör örgütü PKK’yı başından beri destekleyerek, on-binlerce insanımızın ölümüne ve 150 milyar Dolar zarar verilerek, ülkenin kalkınmasına büyük darbe vuruldu.
Atatürk’ün en temel ilke olarak kabul ettiği “Türkiye’nin tam bağımsızlığını”
savunan, bu nedenle de hangi ülkeden gelirse gelsin emperyalizme ve politikalarına karşı kararlı ve inançlı tavır sergileyen yurtsever aydınlar ve gençler, 1950’lerden günümüze her zaman emperyalizme karşı oldular. Bunu zindana atılma, baskı görme ve hatta bazıları canları pahasına, yayınlarıyla, konuşmalarıyla, örgütleriyle açıkladılar, eylemler, direnişler gösterdiler.
Şubat 1969’da Altıncı Filo’yu, protesto etmek isteyen üniversiteli gençler,
“Emperyalizme Karşı Mustafa Kemal Yürüyüşü” düzenlediler. Amerikancı-dinci basın ise: “Müslüman Türkiye, komünistlere ölüm”, “memlekete ihanet eden bu hainleri toprağa gömme vakti gelmiştir” manşetleriyle yayın yaparak, değişik şehirlerden otobüslerle getirilen eli sopalı, bıçaklı saldırganlarla, ABD emperyalizmini protesto eden gençlere saldırıldı. İki genç öldürüldü, 200 ü yaralandı. ABD’yi savunan örgüt “Milli Türk Talebe Birliği” idi ve lideri de ikinci defa Meclis başkanlığına getirilen mumya görünümlü, İsmail Kahramandı (Yılmaz Özdil, 16.11.2017).
Ne acıdır ki, ABD Emperyalizmini savunanlar, tam bağımsız Türkiye’yi savunanlara, “komünist, vatan haini, din düşmanı” suçlamaları yaparak kariyer yaptılar ve Türkiye`yi yönetir konuma geldiler.
ABD Emperyalizmi Dünya için her zaman büyük tehdittir
ABD Türkiye’de uyguladığı bu emperyalist hegemonyacı politikasını, etkili olabildiği tüm ülkelerde de uygulamaktadır. ABD 1950’den günümüze 50 den fazla ülkede silahlı saldırı ve askeri darbeler yapmış veya işbirlikçilerine yaptırmıştır.
2003 yılında Georg W. Bush tarafından başlatılan Irak`in parçalanma projesi, ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Rice’in tarafından İsrail ziyaretinde, “Yeni Ortadoğu ve Merkez Asya” için hazırlanan ve bölgede yeni ülkelerin ve sınırların oluşacağı görüşünü, Dünya Kamuoyuyla paylaşmıştı. Bu projede özellikle Irak`ta Kürdistan’ın, Ortadoğu’nun “Balkanlaştırılması” (parçalanması) ve Kürdistan`ın özgürleşmesindeki önemine vurgu yapılıyordu. Sonuçta İrak gerçektende Arap, Kürt, Sünni ve Şii olmak üzere parçalandı. Savaş ülkede milyondan faza insanın ölümüne ve ABD tarafından organize edilen IŞİD terörüyle bitmeyen bir kaosa sokuldu. Tarihi eserlerle birlikte şehirler tanınamaz hale getirildi
Irak’tan sonra 2011’de de Suriye’nin aynı şekilde Arap, Kürt, Sünni, Şii olarak parçalanması ve böylece Türkiye/İran sınırında, ABD-İsrail güdümlü bir Kürt devleti kurulmasına başlandı. AKP ve Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanı kimliğiyle övünen Erdoğan, ne yazık ki, kısa bir süre öncesine değin bu politikayı desteklediler.
ABD’nin, PKK’nın Suriye kanadı PYD’yi 5500 TIR silahla donatması ve Türkiye sınırında 30 bin kişilik bir “sınır güvenliği ordusu” kurma girişimi, ABD Emperyalizmini anlama ve tanıma özürlü olanlar için bile, her şeyin tam olarak gün ışığına çıkmasını sağladı.
Irak ve Suriye’den sonra sıranın Türkiye ve İran’ın bölünmesine geleceği, artık her kesin görebileceği bir açıklık kazandı. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, başbakan Yıldırım’ın ve Dışişleri bakanı Çavuşoğlu’nun çok geç de olsa anlamış olmaları ve söylemeleri sevindiricidir.
Ancak tam bağımsız Türkiye`yi savunan ve ABD emperyalizmine karşı 70 yıldır uğraş veren yurtsever yazarlara, gazetecilere, bilim insanlarına, sanatçılara ve gençlere haksız suçlama ve karalama propagandası yapanların, en azından özür dileyerek, bu yanlış politikalarını kabul etmeleri gerekir!