Bir kırılma noktasına daha geldik
Ulusların, kurumların ve kişilerin birbirleri ile yürüttükleri ilişkilerde dönüm noktaları vardır.
Kişisel ilişkilerde, kişiler birbirlerine davranışında yeterince dürüst değilse, ilişki eninde sonunda kopmaya mahkumdur. Bu kural uluslar ve kurumlar için de geçerlidir.
Amerikan Türk ilişkilerinde, Amerika bize karşı hep dürüst olmayan yerde konumlandı.
Komünizme karşı sizi koruyorum diye soğuk savaşın getirdiği sonuçlardan hep ABD karlı çıktı. Soğuk Savaşta ülkemiz içinde elde ettiği mevzilerden hep bize ateş etti.
Ülkemiz yönetimlerini, hep kendilerinin istediği şekilde belirlediler. Hangi tip ekonomi ile yaşayacağımıza, hangi yaşam tarzını benimseyeceğimize, kültürümüzün hangi yönde değişeceğine hep ABD karar verdi.
Amerika bu sonucu almak için darbeler düzenledi, hükümet formülleri icat etti, hükümetler kurdu, hükümetler yıktı.
En sonunda ülkemizi bölme planını önümüze koydu. Ülkemizi bölmek ve parçalamak için her türlü yalanı bize söyledi.
Biz birçoğunu kabul etmediğimiz halde, kabul ediyormuşuz gibi yaptık. Irak’ın bölünmesinde Çelik Kuvvetin Irak’taki ABD gücünün kalmasını her altı ayda bir Meclisimizden geçirerek, Irak’ta Kürdistan kurulmasına göz yumduk.
Türkiye’de Açılım Sürecinin asıl yapımcısı ABD idi.
Açılım Sürecinin sonunda hendek savaşlarına geldik. Açılımı bitirmemiz ve ülkemizi böldürmeyeceğimize dair irade beyan ettiğimiz günden beri, ABD ile aramız açıldı.
ABD Kürdistan projesini Suriye’yi parçalayarak yürütmek istedi. Önce aldandık evet dedik. Şimdi üstüne üstlük bir de bu “evet” dememizin ceremesini ödedik.
Amerika, bölgedeki üniter yapıları parçalamakta öyle kararlı, öyle irade sahibi ki, artık açıktan parçalama iradesini ortaya koyuyor. Yalanlarla gizlemeye de ihtiyacı kalmadığını, CIA’nın PYD PKK’dır, diye hazırladığı raporlardan anlıyoruz.
Senatosunda 550 milyon dolarlık ödenek ayıracak kadar kurumsallaşmış bir irade ile karşı karşıyayız. Kurumsallaşmış çatışma hali ile karşı karşıyayız.
Karşımızda bu kadar kararlı bir irade dururken, bizim hala, ABD ile teröre karşı birlikte çalışalım gibi ifadelerimiz de aynı ABD’nin bizi kandırmak için kullandığı yalanlara benziyor.
Bizi bölme iradesini koymuş bir ABD ile bizim bölgede ne işimiz olabilir ki…
Gerek Erdoğan gerekse danışmanları veya bakanlar zaman zaman “biz Bölgede ABD ile birlikte çalışmak istiyoruz” gibi sözler ediliyor. Ya da stratejik ortağımız. Model ortalık gibi yalanlar söylüyoruz.
Oysa geldiğimiz yer: Suriye’nin kuzeyinde Amerikan silahlarının Mehmetçiği katlettiği yerdir.
Karşımızdaki Kürdistan kurma iradesinin, ne güçlü bir irade olduğunu görüp, ona göre kararlar üretmemiz gerekir.
Kafamızın arkasında hala Amerika ile birlikte hareket edebileceğimiz düşüncesi var olduğu sürece, savaş alanında doğru kararlar almamız mümkün olamaz.
Artık bizim de irademizi açıktan beyan etme zamanı gelmiştir. Önemli bir karar arifesinde olduğumuzu herkes bilmelidir. Bundan sonraki kararlarımızı belirleyecek olan husus; ordumuzun Suriye’nin kuzeyinde yürüttüğü savaşın kendisidir.
Amerika ile mi savaşacağız, yoksa ABD’nin maşalarıyla mı savaşacağız, buna sahadaki durum karar verecektir.
Rusya İran Türkiye ittifakı şimdi eskisinden daha önemlidir. Savaşlar ittifaklarla kazanılır. Artık yalan dinlemek değil, gerçeği karşı tarafa beyan etme zamanıdır.
Rusya ve İran’ı düşman gibi yapılan analizlerin hepsi, ABD çıkarının bölgede sürmesini isteyenlerin analizidir. Türk ordusunun arkasında olmayan tavırlardır.
15.2.2018
Bir yanıt yazın