MÜSLÜMAN BİR ÜLKE MİYİZ ?
16 yıldan bu tarafa Müslüman ülkeler liderliğine oynamakta olan bir ülkeyiz. Aynı şekilde Sudi Arabistan, Mısır, İran’da liderliğe oynayan ülkeler arasında bulunuyor. Her dört ülkenin de Müslümanlık anlayışı bir biri ile örtüşmüyor. Türkiye ise diğer Müslüman ülkelere, Müslümanlık öğretmeye çalışıyor. Taraftar buluyor mu dersiniz? Bu konuda Türkiye önce kendi yaşadığı Müslümanlığı yargılamalı. Müslümanım diyen siyasiler acaba Müslümanlığı gerektiği gibi anlıyorlar mı? Yoksa biat ettikleri şeyhin, şıhın, hocanın, ulemanın! söylediklerine ve yönlendirmesine göre mi ülkeyi yönetiyorlar. Sıkıştıkça dine sarılıyorlar, din sömürüsü yapıyorlar, dinden nemalanıp oy devşiriyorlar. Ama Müslümanlığın gereklerini yerine getirmiyorlar. Bu durum hem ülkeye hem de Müslümanlığa zarar veriyor. Diyanetten sorumlu bakan : Çok talihsiz ve tartışmalı bir söylemde bulunuyor. Kıblemiz de, Kabe’miz de Aksaray olacak diyor. 1500 yıldır var olan İslami değerleri alt üst ederek, insanların insana (puta) tapacağının müjdesini veriyor. Yeni Türkiye’nin yeni Müslümanlığını ifade ediyor. Kabe’yi ve kıbleyi değiştirmeye çalışıyor. Böylece Türkiye’de yaşanan Müslümanlığı tartışmaya açıyor. Çok ilginç din konusunu kimseye kaptırmayanlar bu konuda tek kelime etmiyor. Soruyoruz: Türkiye Müslümanlığı nereye gidiyor.?
G.Washington Üniversitesi’nin 2010 yılında yapmış olduğu bir araştırmada Müslüman ülkelerin değil de Müslüman olmayan ülkelerin Kur’an’ın ortaya koyduğu kurallara göre yaşayan ülkelerin ilk sıralarda yer aldığının tespitini yapıyor. Çok düşündürücü bir durumdur. Araştırmada, ekonomik kalkınma, devlet yönetimi, insan hakları, uluslararası ilişkiler Kur’an’ın emirleri doğrultusunda analiz edilerek çarpıcı sonuçlar ortaya konmuştur. 208 Müslüman ülkenin içinde İslami değerlere göre yaşayan ülkeler sıralamasında hiçbir ülke ilk elliye dahi girememiştir. Türkiye’nin durumu diğer Müslüman ülkelere nazaran biraz daha iyidir. Bu yeterli midir? Asla. Kur’an’ın emirlerine göre Müslümanlığı yaşayan ülkeler arasında ki sıralamada Türkiye 71. Suudi Arabistan 91. İran 139. Pakistan 145. Sırada yer alıyor. Diğer taraftan Kur’an’ın emrettiği şekilde yaşayan ülkeler arasında ilk sırayı İrlanda ve İrlanda’nın arkasından Danimarka ve Lüxemburg takip ediyor. Her üç ülkede Hıristiyan ülke olup Kur’an emirlerine göre yaşam sürüyorlar. Farklı inançta ve Müslüman olmasalar da.
Kur’an’ın emrettiği gibi yaşamak ne demek? Halkımız buna kulak vermek zorundadır. Öncelikle ülke yönetimi baskıdan uzak, hak ve hukuka inanmış yöneticiler tarafından yönetilmeli. Yasalar önünde tüm vatandaşlar eşit olmalı ve hakkını savunabilmeli. Din başta olmak üzere her konuda düşünce özgürlüğü olmalı, herkes düşüncesini serbestçe ifade edebilmelidir. Yolsuzluk, hırsızlık, adam kayırma, ötekileştirme, ayrımcılık olmamalıdır. Gelir dağılımında eşitlik, zengin-fakir uçurumu olmamalıdır. Birisi lüks içinde yaşarken diğeri çöpten yiyecek toplamamalıdır. Komşun açken sen tok yatamazsın denir ama hep sözde kalır. Halka şiddet ve baskı uygulanmamalıdır. Halkın sorunları halkla birlikte diyalog ile çözülmelidir. Tepeden inme, baskıcı olunmamalı, ben istedim böyle olacak dayatması yapılmamalıdır. Ülkede adalet tarafsız uygulanırken, liyakat öne çıkmalıdır. Yukardaki kriterlerin yerine getirilmesi ile Müslüman ülkenin Ku’ran esaslarına uygun yönetilmediği ortaya çıkmaktadır. Yukarda belirtilen bütün hususlar Benelux ülkeleri İrlanda’da olumlu yönde harfiyen uygulanmaktadır.
Türkiye, diğer Müslüman ülkelere nazaran Kur’an’ın emrettiği şekilde ki yaşamda önde olsa da asla ve asla Kur’an emirlerine uygun olarak yaşamamaktadır. Ön yargılı olmadan, elimizi vicdanımıza koyalım ve kendimize soralım: İyi ve adil yönetim daha doğrusu adalet var mıdır? Türkiye’de ki devlet işleyişi iyi ve adil midir? Siyasiler ve vatandaşlar yasalar ve gelir paylaşımında vatandaş ile eşit seviyede midir? Vatandaş olarak ekonomik ve düşünsel özgürlüğe sahip miyiz? Yolsuzluk, liyakatsizlik, hukuksuzluk, israf ve fakirliğin olduğu Müslüman bir ülkede Kur’an’ın emirlerine uygun yaşanıyor demek imkansızdır.
İslamiyet’in insanlara tebliği üzerinden on beş yüz yıl geçmiş olmasına rağmen günümüzde buna Türkiye’de dahil yukardaki sorunların hiç biri, kendini Müslüman kabul eden ülkelerde çözüme kavuşmamıştır. Tam aksine Hıristiyan ülkelerde Kur’an’ın emrettiği devlet ve halk düzeni hakimdir ve bunlar gelişmiş ülkelerdir. Ayrıca teknolojik ve hukuksal alanda ileri, örnek gösterilebilecek Müslüman ülke maalesef bulunmamaktadır. Türkiye’de de dahil olmak üzere hangi Müslüman ülkede toplumsal adalet, sosyal devlet, temel haklar olan hukuk, eğitim ve sağlıkta eşitlik, özgürlük vardır?.
Türkiye’ye gelince: Maalesef hak, hukuk yara almıştır. Halk bölünmüştür. Kin, öfke, kibir, dayatma, zulüm, cehalet, kadınların katledilmesi, çocuk tecavüzleri, şiddet ‘’ vakay-i adiyeden’’ olmuştur. İhtiyacımız olan nedir? Öncelikle Ku’an’ın emirlerini , Kuran’ın özüne göre yerine getirmekle işe başlanması kaçınılmaz. Sonradan Ku’ran’ farklı yorumlanması, olmayan hadislerin var gibi gösterilmeleri, devlet işlerine tarikatların, hacıların, hocaların, pirlerin karışmasının engellenmesi gerekiyor. İç barışın kısa zamanda sağlanması, dayatmaların sona ermesi, herkesin mahalle baskısından uzak dinin vecibelerini yerine getirmesini kendi iradesi ile sağlanmasına çok ama çok ihtiyacımız vardır. Din baskısı ve suiistimali artık okullarda, sınıflarda diyanetin temsilci seçmesine kadar indirgenmiştir. Farklı inançlıların ve tarikat üyesi olmayanların okullardan dışlanması, eğitimden fırsat eşitliğine uyulmamasını gündeme getirmiş durumdadır. Otokrasinin ve teokrasinin tipik örnekleri sergilenmeye çalışılmaktadır.
Bu kadar olumsuzluk içinde yaşarken şimdide halkımızın Kabe’sini ve Kıblesini değiştirmeye çalışan, insana (puta) tapmayı öngören din anlayışına HAYIR diyoruz. Kabe’miz de, Kıblemizde bellidir. Değişmez, değiştirilemez. Bırakın insanları inançlarını ve vecibelerini kendileri, gönüllerince yapsın, inanç dayatılmasına gidilmesin. İsteyen biat etmek üzere şıhına, şeyhine, pirine, mirine gitsin.
Bahattin Ayhan
09.02.2018
Bir yanıt yazın