O kadar çok şey diyerek tarif edebilirsiniz ki tanımlayabilirsiniz ki Türk kelimesini…kitaplar yetmez. Ama kısaca şudur anlamı : Kudret ve Adalet.
Kudret kelimesi içinde Kuvvet / Güç / Başarabilirlilik – Yapabilirlilik ve Ces’aret vardır. Atatürk’ün ifadesi ile Çalışkanlık da elbette. Adalet de bütün bunların sonucu olarak ve elbette kendi güç ve kudretinden emin olmakla beliren bir ilâhî duygudur, insandan yansıyan. Kendi güç ve kuvvetinden, ces’aretinden emin olan canlı aynı zamanda âdildir çünkü dengelidir. Denge tabiatın, doğanın bir olmazsa olmaz kuralıdır. Mevcudat hep bir denge üzerine kurulu ve sürmektedir. Ne doğanın dengesi ile uğraşmalı ne de Türk’ün. Her ikisinin de bu durumda ne yapacağını kimse bilemez.
Türk her ne kadar bir ırk ismi gibi gösteriliyorsa da ırk denen şey ile Dünya insan topluluklarının, yani millet dediğimiz toplulukların hiçbir ilgisi yoktur. Dünya üzerinde ırk diye yapılan ayrım esasen kendini belli eden şeydir. Yani şudur : Sarı ırk (Asya) Siyah ırk (Afrika) Beyaz ırk (Avrupa) ve Kızıl(derili) ırk Amerika…Bunlara bağlı olarak Eskimo’lar / Laponlar ve diğer kimi topluluklar bu ırklara katılabilir.Yani ne Türk ne Cermen ne Slav ne bir başka ad ile bir ırk tanımı yapılamaz, onlara belki sadece dil birliğine bakılarak eğer dil birliği de var ise millet denebilir. Millet diye adlandırılan insan topluluğunun bazı ama en az bir ortak noktası olması gerek, dil gibi / kültür gibi / tarih gibi.
Şimdi gelelim Türk kelimesinin bir kere daha anlamına. Bunu bir başka açıdan şöyle ele alabiliriz. (Dil/Tarih/Kültür vb. bağlılıklar olmadan) kendini Türk hisseden ve Türk sayan Türk’tür. Olur mu? Elbette olur. İnsanların kafa taslarına kan değerlerine vücut yapılarına ya da zekâ düzeylerine bakarak şu’sun bu’sun diye ayırmak mümkün değil ki. Hele bu kadar yüz yıl sonra insanlar evlilik ve bir takım diğer etkenlerle karışmış iken. Yapan var ise yanlış yapmış. Yani şu; bir aidiyet duygusu insanı mutlu ediyorsa ki eder, bir GS kulübü taraftarları ya da bir FB kulübü taraftarları bu bağlılıkları ile mes’ut ve mutludurlar. Bunu duymak hissetmek ve yaşamak için de taraftardırlar. Bir tarafı seçip benimseyip ona bağlı kalmak aidiyet duygusu gereği olup, bu aynı zamanda mutluluk hissini yaşamak için de bir tercihtir. O zaman kim kendini ne hissediyorsa o’dur.
Bu yüzden de Atatürk Ne mutlu Türk olana dememiş Ne mutlu Türk’üm diyene demiştir.
Şimdi sen gel bu mutluluğu bu saadet duygusunu elimden al. Al al ama bari yerine bişey koy aynı ortak duyguyu yaşatacak bişey. Ne diyorsun efendi demeyin, olay açık seçik ortada. Adında Türk olan ki önce adında TC olanlar sırada idi, onlar sıralarını savdılar şimdi sıra açık seçik olarak adında Türk kelimesi (adı) olanlarda. Bir anlaşılmaz davranış. Adında Türk kelimesi olan bütün kurum ve kuruluşlardan bu kelimeyi sil. Türk Tabipler Birliği ,Türk Metal İş Sendikası, Türkiye Futbol Federasyonu ve benze neler var ise. Ama dur dur, asıl olan ve balık baştan kokar misali en başta ele alınması gereken şu; Türkiye B. M. M.
Evet evet T.B.M.M.’nden başlayın ve devam edin, edin dicem deee e kurum ve kuruluşların dışında insan ad ve soyadlarında da var bu kelime. İsim olarak Türker var soyad Öztürk var. Ha, bunları n’apıcaz ki?
Hadiii bütün bunlara birer bahane birer kılıf buldunuz diyeliiim. Pekiii ya Mustafa Kemâl’in soyadının yani Atatürk’ün sonundaki Türk kelimesi nasıl kalkacak?
Ha? Bi deyin bakalım…Ama haberiniz ola buna tevessül ettiğinizde yani Ata’nın Türk’ünü kaldırılmaya kalkıştığınızda, Atatürk ayağa kalkacaktır, bilesiniz. Ama öyle ama böyle bir şekilde kalkacaktır, sonrası size kalmış. Nasıl olsa mehter yürüyüşünü çok iyi biliyorsunuz 2 ileri 1 geri…
Atakan KARTALTEPE
Bir yanıt yazın