ROXANA/HÜRREM’İN HAYALETİ –(2)
Hüseyin MÜMTAZ
Sarhoş/Sarı Selim’in annesi Roxana’nın hayaleti Kıbrıs’ı çok sever. Sık sık gider dolaşır, iç çekerek özlem giderir.
(Bu yazının ilki için bakınız; https://www.turkishnews.com/tr/content/2017/08/10/roxana-hurremin-hayaleti-huseyin-mumtaz/
Geçen hafta da Lefkoşa’daydı. Şehitler Âbidesi’nin üzerinden gazete binasını, Meclis’i seyretti. Çatısına çıkmadıysa bile slogan attı.
(Meclise nasıl girdiler, çatıya nasıl çıktılar? Büyük bakkallara bile girerken öten kapıdan geçiyorsunuz. Serdar Denktaş dedi ki, ’28 yıldır Meclisteyim çatının yolunu bilmem. İçeriden yardım ettiler’. “Yeniler” de bilmez. O halde hangi ‘eski’ler yardım etti?)
Bilinçli yaratılan o “kargaşa”nın devamı olan “karşı kargaşa” 26 Ocak Cuma akşamı yaşandı. Nezaket gösterip 27/28 Ocak’ın yıldönümüne denk getirmemişler, bir gün önce yürümüşlerdi “Citroen ışıkları”ndan Meclis’e kadar.
(“Citroen Işıkları”, “Hirondel Çemberi”!… Başka isim bulamadınız mı birader?)
Yaklaşık 1000 kişi rengârenk şemsiye ve balonlarla yağmur altında “Barış ve Demokrasi” yürüyüşü yaptı.
Hâkim slogan “Faşizme karşı omuz omuza” idi. Hürrem’in ruhu ve duaları üzerlerine olsun, sonuçta Hürrem Rus’tu, ilerde muhtemelen komünist olacaktı ve o da elbette faşizme karşı savaşacaktı.
Yürüyenler arasında Amin Malouf’u aradım, yoktu. Malouf’un kimlik bütünlüğünü teşkil eden kırk çeşit kültürel zenginlikten hiç değilse birine rastlarım diye ümit ettim, o bile yoktu.
Yürüyenler; faşizme karşı birbirlerine omuz verdiklerine göre, onun karşıtı olan “komünistlerdi” elbette.
Ve cümlesi Türkiye’ye karşı idi.
Bu kadar yıldır anlamakta zorlandığım bir ayrıntıda beni aydınlatırlarsa mutlu olacağım; “kuzeykıbrıslıkomünistler” (hepsi küçük ve bitişik)’in tümü Türkiye’ye ve Türklere karşı oldukları halde; “güneykıbrıslıkomünistler”den (hepsi küçük ve bitişik) Yunanlıya ve Yunanistan’a karşı olan bir tek kişi neden yok?
Ben cevap vereyim; çünkü “kuzeyliler” çağın gerisinde kalmışlardır; 90’larda yıkılan soğuk savaş döneminden bile geride, 70’lerde kalmışlardır…
Çünkü dünyada komünizm yoktur, kalmamıştır artık; dolayısı ile onun karşıtı/varlık sebebi olan faşizm de…
İçi boş, eski sloganlarla toplumu uyutmaya çalışmaktadırlar.
Olayın iki ayrı cephesi daha var.
Türkiye’ye kin kusan gazeteye ânında toplumsal/kurumsal/hukuksal yahut bireysel tepki gösterilse idi, sosyal medya aracılığı ile bindirilen güruhların olaya el koymasına lüzum kalır mıydı?
Peki, tam da 4’lü koalisyon yola girmişken gazeteye, çatıya çıkmalar ve vekile hanımın hırçın tavırları; iki vekilli ayırımcı küsurat partisinin ekmeğine yağ sürmez mi?
Ayrıca…
Biz Sarhoş/Sarı diyoruz ama Reşat Ekrem Koçu II’inci Selim için; “Sarı değil kumraldı, sarhoş değil ayyaştı” der…
İşte o Selim’in 447 yıl önceki “Fetih”inin paralel bir başka amacı daha vardı, bir taşla iki kuş vurulmak istenilmişti.
İlk amaç Kıbrıs’ı fethetmek; ikinci amaç ise dedesi Yavuz’dan beri Osmanlı’nın başına belâ olan “isyancı” Yörük ve Türkmenleri mecburî iskân fermanıyla yeni fethedilen adaya sürgün ederek “kurtulmak”.
Öyle bir ferman ki, uymayanın tez boynu vurula!
Şimdi be birader…
447 yıl önce beğenmediğiniz, uyuşamadığınız için sürdüğünüz insanları sürgün ettiğiniz adaya geldiniz…
Madem beğenmiyordunuz neden peşlerine düşüp geldiniz?
447 yıl önce sürdüğünüz bu insanlar kendilerince iyi kötü bir düzen kurdu; geldiniz, azınlıksınız, neden çoğunluğa uymuyorsunuz da kendinize benzetmek istiyorsunuz?
Kendinize benzemedikleri için “yollatmamış” mıydınız?
Nasıl bir devlet paradigması benimsetmek istediğinizi kendiniz biliyor musunuz?
28 Ocak 2018
Bir yanıt yazın