1920-1941 yılları. Sovyetler Birliği’ne zorla bağlanılmış Türklere olmayacak zulümler ediyorlardı. Sadece Azerbaycan’dan 100 bin insan sürgüne gönderildi. Bir o kadar insanda kurşunlanarak katledildi. Halkın 27 bin düşünen beyni 1920-37 yılları arasında yok edildi. Ehmet Cavat, Hüseyin Cavit, Müşvik ve yüzlerle yazar, şair yok edildi. Kaça bilen aydınlarımız Türkiye’ye sığınmış, ailelerini ise Ruslar öldürmüş yada hapse göndermiş. Revan topraklarındaki tüm Türkler zorla Azerbaycan’a ve Türkiye’ye göçmek zorunda bırakılmış. Göçmek istemeyenlerse zorla Kazakistan’ın Karakanda eyaletindeki çöllere sürgün edilmişlerdi. Toprakları üzerinde Ermenilere, Ermenistan Devleti kurulmuştu. Bendenizin ataları o topraklardandır ve bu zulümleri yaşamış bir ailenin torunuyum. Yıl 1941-45. İkinci cihan savaşı artık Almanlarla Ruslar arasında devam ediyordu. Ve bir gün Sovyetler Birliği’nin Merkezi radyosundan Liviton’un sesi duyuluyor: “Vatan zordadır! Alman Faşizmi devletimize karşı savaş başlattı . Kendi devleti Rus’un işgalinde olmasını ve Stalin zulmünü Vatan sevgisi halkımıza unutturur. Herkes bir nefer gibi katil, zalim Türk düşmanı olan rejimi bir kenara bırakıp, tam Türk’e yakışan bir davranışla savaştılar. Azerbaycan’dan yarım milyon insan o savaşta yok edildi. 100 binlerle aile babasız, oğulsuz, eşsiz kaldı. Ama zorla da olsa bağlandıkları devleti Almanlara satmadılar. Bu Rusları ve o rejimi sevdikleri için değildi. Sadece Türk’ten hain çıkmazdı. Aynı şeyi bir ay önce 200 senedir İran’ın zulmünde yaşayan 40 milyon Türk yaptı. ABD’nin İran içindeki ajanlarının bir hamlesiyle Arap, Kürt, hatta Farslar bile devlete karşı isyan çıkardı. ABD kışkırtmasına 200 senedir Fars’ın her zulmünü gören, tüm hakları elinden alınan, kendi dilinde okuma, yazma hakkı olmayan, her ay onlarca oğlu sebepsiz yere idam edilen, zindanlarda çürütülen Türk milleti yine gelmedi. Ve tüm dünyaya gösterdi ki, Türk kimsenin mendili olmaz. Ve kimseden de yardım beklemez. Kendi göbeğini kendi keser. Binlerce böyle örnek yazabilirim. Ama her kesin bildiğini yazıp zaman kaybına yol açmak istemiyorum. Bu gün Türk dünyasına, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyyeti’ne karşı ABD ve onun taraftarları savaş açtılar ama Türk’ün Vatan, millet, devlet aşkını unutuyorlar. Anlamıyorlar ki, iktidarda kim olur olsun söz konusu Vatan ve Devletse gerisi teferruattır. Bu devleti herhangi siyasi parti değil Türk halkı kurmuştur. Bu günde onu korumak için on binlerce askerin sınırlarını temizlemeye gönderir. Şu an normal olarak Türk halkını herhangi siyasi parti liderleri değil Devlet ve TSK ilgilendirir. Siyasi partiler gelirler ve giderler. Hiç bir parti, rejim ebedi değildir. Ve tarihe de onlar sadece iç siyasetle geçeceklerdir. Ve zamanla da unutulacaklar… Devlet, Vatan için tüm siyasi kaygıların, kinin, ideloji bakışların bir kenara koyup milli birlik göstererek 7 den 70 e Türk milletinin Ordusu, Devleti yanında olması tarihe yazılarak, unutulmayacaktır. Aynı İstiklâl savaşı gibi… “Vefalı Türk”ün devlet, Vatan, millet aşkının karşısında duracak hiç bir gücü tanımıyorum. Bunu o boş kafalı düşmanlarımızda iyi bilsin. Aksi takdirde ataları gibi Türk halkı onları da gömecek. Çünkü “Vefalı Türk” bu güne kadar çok hainleri, onu yok etmek isteyenleri gömmüştür. “Delinse yer, çökse gök,yansa, kül olsa dört yan, Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.” Sözleri eşliğinde hedefimize kilitleniriz ve Kızıl Elma’ya doğru yol açan yiğitlerimiz göğsünü siper ederek, şehadet şerbetini içerek, ölüme meydan okuyorlar. Çünkü biz; “Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan, Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz”
Yazıları posta kutunda oku