ABD Başkanı D.Trump’ın Ortadoğu vizyonu;
1- İslamcı İdeoloji ve IŞİD benzeri İslamcı terör örgütlerini ortadan kaldırmak,
2- “İki Devletli Çözüm” başlığında Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınmasıyla taraflari barışa ivmelemek ve İsrail- Filistin Barışı’nı sağlamak,
3- İran’ın nükleer bomba kullanma olasılığını engellemek üzerinde kuruludur.
*
Trump bu vizyonunu; eski Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey’in, küresel ayaklanma momentumunun devlet adamlığı yeteneğini aştığı bu noktada, ABD’nin dünya polis gücü olabilmesinin stratejik ayrıntıları üzerinde geliştirdiği doktrini ile pekiştiriyor.
Doktrin, ABD ve Rusya’nın birlikte çalışmak gerektiğini anladıklarından hareketle, rekabetin koordinasyonla geliştirilip bir Rus-ABD ortaklığının oluşturulması halinde;
Bölgesel krizlerin daha az tehdit oluşturacağı, bölgesel çalkantıların büyük oranda önleneceğini kurguluyor.
Bugün Ortadoğu Krizinin çözümünde, ABD’nin “Sonsuz Savaş ” doktrini başlığı altında ama rekabet nedeniyle pek samimi olmayan bir diyalog düzleminde ABD ve Rusya ortak çalışıyor…
*
Trump, vizyonunu Mayıs 2017’de Suudi Arabistan/ Riyad ziyaretinde hayata geçirdi.
“Ortadoğu’ya yaptığım seferimde artık radikal ideolojiye yapılan mali yardımın olmaması gerektiğini bildirdim. Ondan sonra bölge rehberleri Katar’ı işaret ederek onu suçladılar. Arabistan’a yaptığım ziyaretim, Kral ve 50 Arap ülkesiyle görüşmem sonuç verdi. Radikalizmin mali kaynaklarını kesme noktasında sert önlemler alacaklarını söylediler. Tüm deliller Katar aleyhineydi. Belki de bu, terörizmin son bulmasının başlangıcıdır” dedi.
Uyguladığı “Sonsuz Savaş” doktrini doğrultusunda bütün ülkelerden destek istedi.
*
Katar’a ambargo konuldu.
Bu noktada Recep Tayyip Erdoğan, “Ben İhvan-ı Müslimin’i bir terör örgütü olarak görmüyorum. Çünkü İhvan-ı Müslimin bir düşünce örgütüdür” dedi.
Ve Türkiye Katar’dan yana tavır aldı.
Böylece Türkiye uluslararası İslamcılık ve terörüyle mücadeleye sırtını döndü ve terörle mücadele koalisyonu önünde bir hedef haline geldi…
*
Sonra birkaç ay içinde Suriye’deki iç savaş dramatik şekilde bölge haritasını değiştirdi.
İŞİD’in çökmesiyle Ortadoğu’da Suriye ve Irak alanında temel çıkarlar üzerinde biri İsrail diğeri İran olmak üzere iki alan ortaya çıktı.
Hem İran hem de İsrail, kendi alanlarında siyasi ve askeri potansiyelerini maksimize etmeye ve bölgeyi karşılıklı tek bir çatışma alanı haline getirmeye başladılar…
*
İsrail;
1- Her zaman HAMAS’la ve İran’la doğrudan bir savaş yaşayabileceği olasılığını dikkate alıyor.
2- Rusya’nın Suriye’deki etkisini ve ittifakın içeriğini İran’a karşı kullanmanın yolunu oluşturmak üzere Rusya ile stratejik ittifak dizayn etmiştir.
3- Karadan işgale maruz kalmamak ve korunmak amacıyla sınırları etrafındaki bölgelere silahtan arındırma stratejisi uyguluyor.
4- Füze tehdidini nötralize etmek için düşman devletler sınırları ötesinde Güney Sudan gibi koruma daireleri oluşturmaya çalışıyor; İşte Kürdistan bu stratejinin ürünüdür.
5- Bölgede konvansiyonel savaşın ötesinde olası bir nükleer savaşı kazanmak için hazırlanıyor.
6- Suudi Arabistan’ın, İran’ın Şii hilâliyle yayılma stratejisine karşı Şiiliğin bulunduğu her yerde etki alanını arttırmasının ve Şiiliğin yayılmasına karşı kalkan oluşturmasının önünü açmıştır, böylece çıkarlarına hizmet eden Sünni Arap ülkelerinin tutum ve politikalarıyla uyum sağlamıştır.
7- Ortadoğu’daki güç merkezi Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtırken, bölgede Sünni Arap ülkeleri ordusunun gerektiğinde doğrudan doğruya Şii İran ordusuyla karşı karşıya kalmasını öngörüyor…
*
İran;
1- Savaşa yaptığı katkıyla Suriye’de karşılığını almanın ve Akdeniz’e kadar genişlemenin peşindedir.
2- Lübnan Hizbullah’ı ile hem Suriye’de hem de Lübnan’da kendine bir güç dinamiği oluşturuyor.
3- Üstelik HAMAS’ın da Hizbullah eliyle Lübnan’a yerleşmesine çaba gösteriyor.
4- Şam’ın güneyinde daimi bir üs kurmayı hedefliyor.
5- Lübnan Hizbullah’ı ile birlikte Suriye’deki çıkarlarını üst düzeye çıkarmak için Mavi Hat’ta yerleşmeye yani Golan’ın karşısındaki Suriye’deki Hizbullah- İran eksenini oluşturmaya çalışıyor.
6- İran askerleri, vekil militanları ve Hizbullah kuvvetleri Güneydoğu Suriye’dedirler.
7- Yemen’de Suudi Arabistan ile savaşıyor, savaş gemileri Yemen Körfezinde bayrak gösteriyor.
*
Rusya;
1- Bugüne kadar Suriye’nin her bölgesindeki savaşı ayrı şartlarda sürdürmüştür.
2- Her bölgede ayrı bir grupla anlaşma ya da ateşkese ulaşmak üzere o bölgenin sivil otoritesini oluşturan isyancıların, Suriyeli muhaliflerinin ve Kürtlerin amaçlarını paralelinde,Esad’ın yönetiminde görev yapacak geçici hükümetin yapısıyla ilgilenmiştir.
3- Bu noktada Rusya; Esad ve Nasturilerin Suriye’de tek egemen olmasının katlanılamaz bir durum olarak görüyor.
4- Suriye’nin kuzeyinde ABD desteğinden uzak durmaları halinde Kürtlerden yanadır.
5- Rusya ve İran; ortak askeri operasyonlar ile bölgede siyasi ve diplomatik ilişkilerini güçlendirmek amacındadır. Bu birleşik amaç, Ortadoğu’nun ötesine geçen bir iddiayı gizliyor…
Moskova için önemli olan varlığı, gücünü yansıtması, askeri satışı ve bölgede ABD varlığının zayıflatılmasıdır ki, İran ile tüm bunları paylaşıyor.
İki ülke Akdeniz’e doğrudan erişim ve bölge ülkeleri ile ilişkilerinde birbirlerine kaldıraç görevi yapıyor. İki ülke, ortak zemini kolayca buldukları Suriye’de marjinal ya da taktiksel farklılıklar üzerinden birbirleriyle çatışmıyor. İkisinin de Suriye’de istediği şeyde uzlaşmaz bir şeyi görünmüyor.
6- Ama Rusya, mesela Tartus’ta Rus donanma üssü gibi İran’ın da bir deniz üssü kurmasını ya da Suriye’nin petrol endüstrisinn yeniden inşa edilmesini İran ile paylaşmayı istemiyor.
*
Çin;
1- Hidrokarbon ithalat hacmının önemli ölçüde artmasıyla kendi enerji güvenliğini sağlamak zorundadır.
2- Bu yüzden Hazar bölgesi ve Ortadoğu hidrokarbon rezervlerine olan ilgisini bölge ülkeleriyle geliştirdiği ekonomik ve siyasi ilişkilerde göstermeye azim ediyor.
3- Orta Asya ve Rusya üzerinden geçerek Avrupa’ya ulaşan İpek Yolu’nun yeniden canlandırılmasını öngörüyor.
4- İpek Yolu Orta Asya’yı aştıktan sonra Tahran- Bağdat- Şam karayolundan geçiyor.
5- Suriye Rakka’da birlikte yaşayan El Kaide daha sonra da IŞİD saflarına katılan Türkistan İslam Partisi’ne ya da Uygurlara karşı mücadele etmek zorundadır.
*
Bu çerçevede Başkan Trump, 21 Ekim 2017’de Rakka’nın İŞİD’ten temizlendiğini bildiren açıklamasında;
“SDG (PKK/PYD) ve Suriye’de İŞİD’e karşı savaşan müttefiklerimiz, terör grubunun başkenti olarak ilan ettiği Rakka’yı başarılı bir şekilde geri aldı. Yakında yeni bir evreye geçerek Suriye’deki tansiyonu düşürmek için yerel güçleri destekleyeceğiz, kalıcı barışın sağlanması için şartları genişleterek terör güçlerinin geri dönerek ortak güvenliği tehdit etmesine son vereceğiz. Şiddetin son bulması için müttefiklerimizle diplomatik süreçleri destekleyerek mültecilerin evlerine geri dönmesini sağlayacağız ve Suriye halkının dehşetine son verecek siyasi geçiş sürecini sağlayacağız “ açıklamasında bulunuyor.
*
Nitekim Başkan Trump, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasıyla birlikte azınlıkların ve özellikle Kürtlerin kısmi özerkliğini öngörmektedir.
Bu vizyonu doğrultusunda hızla İsrail’e karşı füze tehdidini nötralize etmek için İsrail sınırları ötesinde koruma görevi üstlenecek bir Kürdistan Devleti için girişimlere yol verilmiş;
Bu noktada ABD, Suriye’nin kuzeyinde sahip olduğu 30 bin kişilik yerel gücü Türkiye sınırinda ABD üslerinde tutma kararı alınca, Recep Tayyip Erdoğan iki alternatifle karşı karşıya kalmıştır.
1- Türkiye sınırlarını korumanın ve beka sorunu yaşamamanın en iyi yolu, Türkiye’nin dış politikasını oluşturan “Yurtta ve Dünya’da Barış” ilkesi doğrultusunda karşılıklı dostluk ve iyi komşuluk bağlarını güçlendirmek,
Türkiye’nin güvenliğini milyarlara mâl olan silahlanmayla, gencecik insanların yaşamı pahasına ve on binlerce aileyi yersiz yurtsuz bırakacak bir savaşla değil karşılıklı müzakere ve işbirlikleri üzerinden sağlamak.
2- 2016’dan beri ABD’nin çok miktarda çoklu roketatar, füze rampası, 80 ve 120 mm. havan, MK19 bombaatar, BGM-71 TOW antitank füzeler, keşif araçları, FGM-148 antitank füzeleri ve FIM-92 Stinger füzeleriyle donattığı Cezire, Kobani ve Afrin kantonlarındaki PYD/ PKK güçleriyle savaşmak.
*
Şimdi Türkiye, Afrin’e yönelik askeri operasyonunu sürdürürken , ABD ve Batılı ülkelerden çok sert bir tepki gelmiyor.
Ama bir zaman Ortadoğu’da İslam’ı kullanmak için hazırlık yapanlar, bugün hesaplayamadıkları sonuçlarla karşıyadır.
İslam’ın hiç bir toplumsal ve siyasi yapı için kullanılamaz olduğu ortaya çıkmıştır.
Sistemin bu zorlaması karşısında İslamcılar “Milli emperyalist “olmaktan medet umuyor.
Bunlar Ergenekoncular ile Gülencilerin olduğu derinlerin arasındaki darbe savaşları bileşkesinin yarattığı Erdoğan’ın liderliği altındakilerdir.
Ergenekoncuları CHP, Gülencileri AKP ve MHP temsil ediyor ve bütünüyle “Milli İttifakı” oluşturuyorlar…
*
Bu ittifak Kürtlerin tasfiyesini gerçekleştirmeden iktidarlarını tamamlayamayacakları bir noktadadırlar.
Bir taraftan Suriye ve Irak’ta devam eden savaş Kürtlerin besleneceği koşulları sağlıyor.
Devlet ile sürdürdüğü savaşın zayıf tarafı olan PKK; mücadelesinde asimetrik yaklaşım sergiliyor.
Üstün olan devletin zayıf taraflarından yararlanarak onun devasa gücünü alt etmek için beklenmeyen, önlenemeyen ya da tercih edilmeyen yöntemler, silahlar ve teknolojiler kullanıyor.
Nitekim PKK, geniş bir coğrafyanın dağında, kırında, şehirinde eylem yapma kapasitesiyle bu mücadelenin uzun ve yıpratıcı olacağını gösteriyor.
Üstelik devletin terörle mücadeleye tahsis edebileceği kaynakları da sınırsız değildir…
*
Halbuki hegemonya sadece devletin kaba kuvvetiyle değil,bu gücün kabullenilmesini öngören ahlakî ve entelektüel argümanlarla beraber vücud buluyor.
Bu devlet gücünün hayatiyetini sürdürebilmesi için sadece top, tank ve tüfeğe değil meşru gerekçelere de ihtiyacı bulunduğu anlamına geliyor.
Yani kaba kuvvetin yanı sıra devletin ince gücünü de harekete geçirmesi gerekiyor…
*
Bu noktaki soru; Türkiye’nin ABD ile çatışıp- çatışmayacağı, bir çatışmanın küresel bir savaşa neden olup- olmayacağıdır.
Recep Tayyip Erdoğan’ın dış politika alanındaki başdanışmanlarından Gülnur Aybet, Türkiye’nin Suriye’de Afrin operasyonunu başlatarak bölgede askeri gücünü kullanmaya başlamasının ardından ABD’nin önümüzdeki günlerde Türkiye’nin güvenlik endişeleri konusunda tatmin edici bazı alternatif çözümleri gündeme getirebileceğini belirtiyor…
*
Bu sorunun yanıtını en çok Direniş Başkanları, Halk Özel Harekatı Derneği, Ak Ocaklar, SADAT gibi memleket evlatları bekliyor…
Mehmetçik Allah’a emanettir…
27. 1. 2018