MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ” Afrin’i yıkın, içindeki teröristlerle birlikte yakın” dedi.
Ağızından köpük köpük kan saçıldı, gözlerimle gördüm…
*
Halbuki General George S.Patton, Amerika’nın II.Dünya Savaşı’ndan muzaffer çıkmasını sağlayan komutanlardan biriydi.
Ailesinden askerliğin “centilmenlik” kodlarını öğrenmişti.
Alman Afrika Kolordusu komutanı “Çöl Tilkisi” Erwin Rommel’i faşist bir barbar olarak değil bir asker olarak değerlendirdi.
Saygıyla Rommel’in tank savaşıyla ilgili kitabını inceledi.
Sonra fildişi kabzalı tabancası ve şövalyevari tutumuyla sanki bir duello yaparcasına onunla savaşa tutuştu.
Önemli olan askerce yaşamak ve ölmekti…
*
Ya da “Centilmenler Savaşı” tabiri daha cok Çanakkale Savaşı icin kullanıldı.
Ama I.Dünya Savaşı’nın bütününü anlatan bir kavramdı.
Çanakkale’de Türkler, Atatürk’ün;
”Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine yüksek sahne oldu.
Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı bir Türk beşiğidir.
Beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı.
Beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı.
O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlardan, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu sonra onlara alıştı.
Onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu.
Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu.
Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir” ifadesiyle tanımladığı bir yüksek seciye idi.
Alman, Fransız, İngiliz ordularına komuta edenlerin önemli bir kısmı da aristokrat kokenli centilmenlerdi.
Bütün orduların komutasında bulunanların büyük kısmı askerliği romantik bir uğraş olarak görüyor;
Kendine has saygi kuralları, ilke ve onur mefhumları içeren bir yaşam tarzı olarak ele alıyorlardı…
Onlar savaşa adeta bir duello gibi yaklaştılar, düşmanlıklarına rağmen birbirlerinin onurunu yücelttiler…
*
Ama ben Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin insanlığın ve Türklüğün binlerce yıllık bu hasletinden habersiz olduğunu gözlerimle gördüm…
*
Çünkü ABD, özellikle George W.Bush ve Barack Obama döneminden bu yana kesintisiz bir savaşı sürüklüyor.
Onlar ABD derin devletinin aldığı, Ortadoğu’nun tüm dost hükümetlerini değiştirmek ve bu bölgede kendilerine direnen hükümetlerle savaşma kararı çerçevesinde,
Afganistan’dan Irak’a, Irak’tan Afrika’ya, Pakistan ve Filipinlere ardından Libya ve Suriye’de ki savaşları yürüttüler.
ABD’nin terörizmle mücadele stratejisini benimseyen Avrupa Birliği ülkeleri de bu savaşlara katkı verdi…
*
Aslında dost rejimlerin değiştirilmelerinin ve kendilerine karşı direnen rejimlere karşı yürütülen savaşların amacı bu ülkeleri fethetmek değil onları yağmalamaktı.
ABD yağmalamayı dünyanın geri kalanına yalan söyleyerek yürüttü.
Suriye’de iki milyondan fazla kişi hayatını kaybetti, Afganistan’da ABD 10 binden fazla yurttaşını kurban verdi.
Düşman olarak tanımladıklarını mahvetmek için 3.5 trilyon dolardan fazlasını harcadı…
*
Bunun gerekçesini, 2017’de Bloomberg Milyarderler Endeksi açıklıyor;
Endeks, Dünya’daki en zengin 500 milyarderin servetlerini yüzde 23 arttırdığını ve 1 trilyon dolar daha zenginleşerek toplam servetlerini 5.3 trilyon dolara çıkardıklarını,
Dünyanın en zengin 500 kişisinin her gün servetlerine ortalama 2.7 milyar dolar eklediklerini bildiriyor…
*
Bu açıklamalara mali oligarşinin serveti hızla büyürken diğer kutupta toplumsal sefaletin arttığına ilişkin göstergeler eşlik ediyor…
Oligarşi dünya çapındaki mali çıkarlarını koruyan askeri makineyi finanse etmek için her yıl yaklaşık 1 trilyon dolar ayırıyor.
Bu muazzam miktar süper zenginlerin banka hesaplarına akıtılıyor.
Ama kimsenin ABD’nin parçalanan sosyal ve fiziksel altyapısı üzerinde yaşayan Amerikalılardan haberi olmuyor.
İnsanlık kaderine terkedilmiştir, kimse kimseyi ilgilendirmiyor…
*
Alman sosyolog Robert Michels’in “Siyasi Partiler-Modern Demokrasi- Oligarşik Eğilimler Üzerine Sosyolojik Araştırma”sında geliştirdiği;
Herhangi bir politik sistemde örgütlerin tamamının kural olarak oligarşi tarafından yönetileceği tezine dayanan “Oligarşinin Demir Kanunu” teorisi işliyor.
Bu noktada dünyanın en güçlü, yaygın ve başarılı ekonomisine ve en yüksek yaşama standartlarına sahip ülkesi ABD oligarşisi küresel oligarşi olmak iddiasındadır.
Bütün ülkelerden kurallarına uyum istiyor…
*
Üstelik ABD savaştığı ülkelerde İslamcılık İdeolojisi’ni de körüklemiştir, “İslam Dini’ne” meydan okunuyor…
İşte Türkiye’de aklın ve ilmin rehberliğinde vicdan ve düşünce özgürlüğünde, Türk kültürünün çağdaş uygarlıklar düzeyine çıkarılması, bağımsız, ulusal birlik ve bütünlükle, millet egemenliğinde huzur ve refah için toplumun temel kurumlarından devletin rejimi ve işleyişinde oluşturulan sistematikte millete ve insanlığa adanmış özgür bireyler olmak hedefi saptırılmıştır.
İş; Türk vatandaşlığının sosyolojik tanımlanmasına, devletin “Türk” olan üst kimliğine geçit verilmemiştir.
Bunun yerine Türkiye’de de aklı tutulmuş yöneticiler marifetiyle bireyler ve toplumsal hafıza; hissen, fikren, fiilen zarar görmeye yönelik yalan, tezvir, aldatma ve sansasyon içeren bilgi, haber, polemik, sahte hayatlar, oyunlarla bombardımana tutularak zayıflatılmıştır.
*
Nitekim 2011’de Beşar Esad’ın baskıcı rejimine karşı tetiklenen ayaklanma;
Suriye’yi stratejik nüfuz, toprak ve güç mücadelesinde büyük güçlerin, bölgesel komşuların, ulusüstü etnik ve dini güçlerin birbirlerine karşı çatıştığı uluslararası bir savaş alanı haline getirmiştir.
Yarım milyon insan yaşamını kaybetmiş, 6.1 milyon insan yerinden edilmiş, 5.4 milyondan fazla insan mülteci olmuştur.
Ne ki, hâlâ kesin sonuç elde edilmemiş üstelik savaş daha da tehlikeli bir aşamaya girme potansiyelindedir…
Şimdi sürmekte olan Suriye felaketinde kimin sorumlu olacağının savaşı veriliyor.
*
Honoré De Balzac, ”Köylüler” eserinde toprak aristokrasisi- burjuva ile köylüler arasındaki çatışmayı işlemişti.
”Köylüler bir karış toprakları olsun, eksinler, biçsinler ve emeklerinin karşılığını almak isterler.
Giderek burjuvaziyi etkilerler ve burjuvalar çevirdikleri sayısız entrikalarla, hilelerle yasaları uygulanamaz duruma sokar ve toprak
aristokrasinin gücünü zayıflatırlar…
Ama emekçilere övgüler dizen burjuvazi, köylere gidip hala güçsüz olarak adlandırdıkları köylülerin elini sıkma yürekliliğini göstermez” demişti.
Sonsöz olarak “Burjuvazinin soylular sınıfını yuttuğu gibi sosyal olmayan bir unsur olan köylülerinde bir gün burjuvaziyi yıkacağını ” tespit etmişti.
*
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ” Afrin’i yıkın, içindeki teröristlerle birlikte yakın” derken ağzından köpük köpük kan saçıyordu…
Gözlerimle gördüm…
Halbuki İmam Şafii “Şeriatın herhangi bir hükmünde hiddeti gerektirecek durum karşısında, gazap eseri göstermeyen eşektir” diyordu.
Bu yüzden de yazdım…
23. 1. 2018
Bir yanıt yazın