Washington Suriye’nin kuzeyinde sahip olduğu 30 bin kişilik yerel gücü Türkiye sınırinda ABD üslerinde tutma kararı aldı.
Bu karar, ulusal güvenlik gerekçeleriyle Suriye topraklarında bulunan Erdoğan Türkiye’sinin tezlerini berhava etti.
*
Türkiye, PKK’nın uzantısı olan terör örgütü YPG’nin Suriye’de operasyonel ortak adı altında desteklenmesini,
Bu gücün taşınabilir hava savunma füzeleri gibi Türkiye’yi zorlayacak silahlarla donatılmasını reddediyordu.
Ama bu 30 bin kişilik gücün müttefiki ABD’nin nezaretinde ve Türkiye’nin dış politikasını oluşturan “Yurtta ve Dünya’da Barış” ilkesi doğrultusunda;
Türkiye’nin de ulusal güvenlik gerekçelerini birlikte koruyabilme olasılığını hesaba katmadı.
Doğrudan doğruya ABD’yi Türkiye’yi karşısına almakla itham etti…
*
Erdoğan karara şiddetli tepki gösterdi.
“Kıçı kirli bazıları sınırda bize tehdit sallıyor. Türkiye’yi kendi kabuğuna çekmek istiyor. Topunuz gelin, ne olursanız olun tepenize ineceğiz. Hangi tuzakları kurarlarsa kursunlar 2023 hedeflerimize varmamıza mani olamayacaklar” dedi.
Kullandığı “Kıçı kirli ” gibi islamcı popülist ya da ” Allah’ın tuzağı onların tuzağından büyüktür” iması ya da “2023 hedefleri” gibi islamcı bir vizyonu gösterir söylemi,
Aslında “Ne olup bittiğini ” açıklıyordu…
*
Suriye’de rejim değişikliğinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığı, Esad’ın iktidarını koruma konusunda büyük potansiyele sahip olduğu anlaşılmıştır.
Bu noktada ABD, Askeri Stratejisi doğrultusunda,
Rekabetin koordinasyonla geliştirilip bir Rus-ABD ortaklığının oluşturulması halinde,
Bölgesel krizlerin daha az tehdit oluşturacağı, bölgesel çalkantıların büyük oranda önleneceğini kurgusunu işletmektedir.
*
Nitekim ABD ve Rusya;
Kasım’da Suriye’nin güneydoğusunda çatışmaların durması için ateşkes sağlayan ABD-Rusya-Ürdün Mutabakat Zaptı,
Yine Kasım’da, Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Zirvesi sırasında ABD Başkanı D.Trump ve Rusya Devlet Başkanı V.Putin’in Suriye ihtilafının çözümüne ilişkin imzaladıkları işbirliği tutanağı çerçevesinde,
1- Suriye’de savaş sonrasında mevcut siyasi kilitlenmelerin nasıl ortadan kaldırılabileceği,
2- Suriye’deki yeniden yapılanmanın nasıl sağlanacağı konusunda bir ortaklığı sürdürmektedir.
*
Yani ABD ve Rusya;
1-Ortadoğu istikrarı başlığında Suriye’de ve Doğu İsrail’de İslamcı Cihad’ın savaş kapasitesinin ortadan kaldırılmasında,
2-İran ile Türkiye gibi üçüncü tarafların faaliyetleri ile pozisyonlarının hizalanmasında,
3-Tüm tarafların görüşlerini BM koordinasyonu altında Cenevre barış görüşmelerinde ortaya koymalarının teşvikinde birlikte çalışıyorlar…
*
Bu noktada;
1- ABD, Bölgenin en önemli konusu olan İsrail-Filistin Barış Anlaşmasını bölgenin diğer bütün sorunlarından bağımsızlaştırmıştır.
2- ABD, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasıyla birlikte azınlıkların ve özellikle Kürtlerin kısmi özerkliğini öngörmektedir.
3- ABD, Cumhurbaşkanı B. Esad’ın, ABD ve Rusya arasında müzakere edilecek ara dönemde görevde kalmasını, cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleriyle birlikte görevden ayrılmasını kurguluyor.
4- Ancak Rusya’nın bu akışı keseceğini ve Esad’ın mümkün olduğunca uzun süre görevde kalmasının ısrarında olacağını da düşünüyor.
Bu düzlemde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye’nin yedi yıllık iç savaşını sona erdirme amaçlı barış sürecini yoğun bir şekilde yürütüyor…
*
Bütün bu gelişmeler;
AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın, Türkiye’yi bir zaman Selçuklu’nun, Osmanlı’nın egemen olduğu İslam toplumlarındaki siyasal kültürün kadim kurumları ve kültürel kodları yönünde değişiminden yana olan politikalarında sona geldiğini gösteriyor…
*
Böylece;
1- Osmanlı zımnî sözleşmesini bir demokrasi kuramı haline getirmek,
2- Osmanlı liberalizminin felsefi dayanaklarını sürdürmek,
3- İslami lehçenin siyasallaşma ve örgütlenme potansiyelini arttırmak,
4- Sosyal seferberlik ile İslamcı kodları bütünleştirmek,
5- Osmanlı Devletinin yıkılması ve halifeliğin kaldırılmasıyla başsız ve karmakarışık kaldığı düşünülen İslam ülkelerini ümmetçi anlayışla güçlü kentler üzerinden devletler konfederasyonu oluşturmak hedefi tüketilecektir…
*
Kısacası Erdoğan ve çevresinin kutsallaştırdığı fikirler ve metinlerin yani “İslamcı İdeolojisi”nin giderek “İslam Dini’ne” meydan okumasına,
Bu suretle İslam toplumlarından çağdaş toplumlara tehlikeler saçılmasına, cinayetler ve yıkımlara neden olunmasına son verilecektir…
*
Türkiye’nin mevcut bütünlüğünü, ulusal birliği ve tam bağımsızlığını belirleyen, bunlarla bağdaşmayan ödünlerde bulunulmasını engelleyen Türkiye 1.Meclisinin Misak-ı Milli’si değil; Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin ülke sınırlarını Suriye ve Irak’ın kimi bölgelerini de kapsar biçimde belirlediği Misak-ı Milli çerçevesinde,
Ya da farklı kimliklerin ve farklı inançların bir ulus devletle değil Ortadoğu’da devletler konfederasyonu sistemi içinde bir arada yaşayabilecekleri,
Bu suretle bölgenin ekonomik kaynakları su, tarım toprağı ve petrolün araştırma-üretim aşamasında kullanımında egemen olunacağı hayali söndürülecektir.
*
Nitekim, Rusya Dışişleri Bakanı S. Lavrov, ABD’nin Suriye’de ‘Sınır Güvenlik Güçleri’ kurma kararını;
Rusya’nın Suriye çıkarları doğrultusunda ve ABD ile ortaklığı esasında ama Batı’ya karşı kullanmakta olduğu Türkiye’yi de ürkütmeyen bir uslupla savuşturuyor.
Lavrov, ABD’nin bu kararının Suriye’nin bölünmesine yol açabileceği konusunda uyarıyor.
Türkiye’ye İdlib’de gözlem noktaları yerleştirme sürecini hızlandırma çağrısı yapıyor.
Ama Afrin’de de ateşkesin gerekliliğine dikkat çekiyor…
*
Çünkü Rusya, Suriye’de bir federasyon oluşturulması konusunu Suriye halkının bir tercihi olarak görüyor.
Daha iki hafta önce Suriye yönetiminin Şam’da Rusya’nın garantörlüğünde Suriyeli Kürtlerle federasyonu tartıştığı,
Bu konuda Rusya’nın Lazkiye’deki Hmeymim Askeri üssünde aralarında PYD ve Suriye Kürtleri Ulusal Konseyi’nin de olduğu 24 Kürt partisi ile görüştüğü de biliniyor…
*
Rusya, Suriye’de geniş çaplı bir anlaşma sağlanması umuduyla yerel gruplarla bağlarını geliştiriyor.
Bu politika bir yanda Esad’ın cumhurbaşkanlığını kalıcı şekilde konsolide etmeyi öngörürken,
Diğer yanda Türkiye’nin Suriye’de himayesinde tuttuğu Özgür Suriye Ordusu’na bağlı birer İslamcı Cihad örgütü olarak damgaladığı Ahrar’ uş Şam, Şam’ın Fethi, Nurettin Zengi Hareketi gibi örgütleri de,
İşte, Türkiye’nin liderliğinde Afrin’e ve Menbıc’e saldırmalarına ve ABD’nin önünde yem olmalarına göz yumuyor…
*
Meselenin aslı ise Suriye trajedisinden sonra barışa kavuşma yolunda bir hukuka dayanmaktır.
Mesele kaybolan yüzbinlerce hayatın, yokedilen onca servetin bedelini kimlerin ödeyeceğidir.
Esad üzerindeki tartışmalar süredursun, Erdoğan’da ödenecek bedelin bir diğer adayıdır…
17. 1. 2018
Bir yanıt yazın