TÜRK’ÜN GEOMETRİ İLE İMTİHANI
Hüseyin MÜMTAZ
Rüyamızda herhalde Barbaros’u veya Piri Reis’i gördük ki, birden uzak coğrafyalardaki uzak adalarla uğraşmaya başladık.
Sevakin Adası, Man Adasına “Şah” dedi.
“Bre bu Sevakin Adası da neydi, neredeydi, nereden çıktı?” diye kendi kendimize sormaya kalmadan, yine her zaman olduğu gibi kıymetli basınımız yardımımıza yetişti.
Vatan Gazetesinin büyük bir ihtimalle; her Bayram ve Cuma namazını her ne hikmetse Viyana’dan, Malezya’ya kadar bütün Müslümanların temsilcilerinin teşkil ettiği kalabalık bir cemaatle kılmayı âdet edinen, derin âlim, mütefekkir ve büyük strateji üstadı Dâvutoğlu’nun muhibbi olan acar bir muhabiri de hiç gecikmeden olaya akıllara ziyan bir isim taktı.
TÜRK ÜÇGENİ dedi.
gazetevatan.com/turk-ucgeni–1129823-gundem/
Efendim Sudan Afrika’da imiş, Sevakin Adası Sudan’daymış; bu son hamlesiyle Türkiye Kızıldeniz, Basra Körfezi ve Hint Okyanusu’nda stratejik bir üçgen oluşturmuş.
Kızıldeniz’in kapısı olarak bilinen Sevakin adası, Osmanlı’nın Kızıldeniz ve Hicaz’a denizden gelecek tehlikelere karşı güvenliği sağladığı noktaymış. Ticari ve ekonomik öneminden dolayı ‘Afrika’ya açılan kapı’ olarak tanımlanan ada, 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’yla İngiliz işgalindeki Mısır’a bırakılmış, 1956’da İngilizlere karşı bağımsızlığını kazanan Sudan’ın olan adada 40 binden fazla Sudanlı yaşıyormuş.
Bir kere acar muhabirin ifade şeklinden ada’nın; sanki 1923’e kadar, Musul-Kerkük yahut Erzurum-Muğla gibi bizimmiş de, Lozan ile İngiliz hâkimiyetindeki Mısır’a bırakıldığı gibi bir anlam çıkıyor.
Oysa gerçek “biraz” farklıdır.
Her şey “93 Harbi” (1877-78) ile başlar. Osmanlı yenilince, İngiltere “yardım” aldatmacası ile Kıbrıs (1878) ve Mısır’a (1882) girer. Güya Rus çekilince o da çıkacaktır.
Çıkmaz… Geleneksel İngiliz politikası.
Kıbrıs’ta kaldığı gibi Mısır’da (Sevakin) da kalır. 1922’de Mısır, 1956’da da Sudan bağımsızlığını kazanınca ada Sudan’a verilir.
Demek ki ada Lozan’da verilmemiş; zaten ve fiilen, cebren ve hile ile 1882’den beri Türk hâkimiyetinde değilmiş,.
Dönelim haritaya…
“Türk Üçgeni”nin üç köşesi bizim muhabire göre; Katar-Somali ve Sudan… (Katar ve Somali’deki üslerimizde bir miktar askerimiz bulunuyor).
Katar, Basra Körfezi’nin güney ucunda; Somali, Afrika Boynuzu’nun güney ucunda, Sudan da Kızıldeniz’in ortasında…
Yâni bu “üçgen” Müslüman ve Arap ülkelerinin ortasında ve üçgenin üç köşesinin Türkiye’ye uzaklıkları sırasıyla Sudan 4700, Katar 3200 ve Somali 6750 km.dir.
Osmanlı’nın “o zaman” Kızıldeniz ve Hicaz’ı denizden gelecek tehditlere karşı Sevakin’den başlayarak korumasını bir ölçüde anladık da 2020’de 5000 km uzaklıktaki Türkiye’ye Hint Okyanusu, Kızıl Deniz ve Basra Körfezi’nden hangi tehdidin, nasıl geleceğini ve o kadar uzaktan neyle, nasıl korunabileceğimizi anlayamadık.
Acar muhabirin o üçgene “Arap Üçgeni” yahut “Müslüman üçgeni” ismini takması, fıtratına daha uygun olmaz mıydı?
İlle ada, uygun geometrik şekil ve ille TÜRK’lü bir isim mi arıyorsunuz?
Hazır, kaldırılan her taşın altından TÜRK çıkarken, yakışır doğrusu.
Örnek mi?
1.Aya Androniko Balbalları;
bilimdili.com/toplum/dil/aya-andronikonun-islami-alballari/
2.Kars’ın 5000 yıllık Türkleri;
hurriyet.com.tr/karsin-5-bin-yillik-turkleri-40701245
3.Moğolistan’da Göktürk Anıtı;
qha.com.ua/tr/turk-dunyasi/mogolistan-da-gokturk-kaganligi-na-ait-etrafi-yazili-anit-bulundu/163295/
4.Hatay’da Kayı Boyu damgalı mezar taşları;
m.hurriyet.com.tr/hatayda-kayi-boyu-damgali-mezar-taslari-bulundu-40651713
5.Beşiktaş’ta eski Türk ve Altay kültürüne ait 3500 yıllık kurgan tipi mezar.
www.hurriyet.com.tr/istanbulda-turklerin-ilk-izleri-40622781
Şimdilik yeter mi?
Bence yetmesi lâzım.
Benim bu kadar lâftan sonra isim teklifim; TÜRK DÖRTGENİ…
Dörtgenin köşesindeki adaları merak edeceksiniz;
1)Kıbrıs, 2)Kardak (Yahut Keçi Adası), 3)Heybeli ve 4)Giresun Adası.
1.Kıbrıs; madem eski defterleri karıştırmaya Sudan’ın 1882’de elimizden çıkan Sevakin adası ile başladık; 1571’de tamamını aldığımız çok daha yakınımızdaki Kıbrıs’ın şu anda ancak 3’te 1’i Türklerindir ve o üçte bir de de AB aracılığı ile Rumların gözü vardır.
2.Ege’deki EGAYDAAK (Egemenliği Antlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş ada, adacık ve kayalıklar); “Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Ege’de 16 Türk adasına Yunanlıların hakim oldukları ve bayrak astıkları yönündeki iddialara cevap vererek, Ege’de bulunan adacık ve kayalıkların egemenliğinin Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne halefiyet yoluyla intikal ettiğini, hukuken EGAYDAAK’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin hâkimiyetinde olduğunu söyledi”.
Burnumuzun dibindeki bu ada ve kayalıklar şu an ne yazık ki Yunan işgalindedir. Belediye Başkanı seçmekte, asker bulundurmakta, bakanlarıyla mangal yakıp Türkiye’ye el sallamaktadırlar.
3.Heybeli; fazla söze hâcet yoktur, meraklısı “Google amca/dayı”dan her türlü ayrıntıyı kolaylıkla öğrenebilir.
4.Ve Giresun Adası; Arganot, Altın Post, Amazon ayağıyla Yunanlılar yıllardır buraya da göz dikmişlerdir. Asıl amaçları Pontus’tur. İşin kötüsü son yıllarda büyük bir gayretle ve kendi elimizle yaptığımız(!) arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkardığımız (!) kilise kalıntıları, rahip ve oğlan çocuğu mezarları, şarap testileri, küpleri bu adanın da lüzumsuz bir şekilde şüpheli/şaibeli duruma gelmesine yol açmaktadır. Bir adım sonrası Ada’nın Heybeli’ye bağlanması ve bir papaz tayin edilmesidir.
“Dışarıdan gelecek” her türlü tehdide karşı kendimizi koruyacak bütün üçgen, dörtgen, beşgen tekliflerine açığız da çok derin düşünmemizi gerektiren bir başka noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Yukarıda, Kars’taki 5000 yıllık Türk izlerinden bahsetmiştik.
20 yıldır 1071 öncesi dönemlere ait Anadolu’da Türk izlerini araştıran Atatürk Üniversitesi Eski Çağ Tarihi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Alpaslan Ceylan; daha önce bulunan Erzurum Cunni mağara resimlerinin tahrip edildiğine dikkat çekerek bu nedenle yeni buluntuların koordinatlarını vermekten çekindiğini söylemiş. Gerekli koruma önlemleri alınıncaya kadar Kars’takilerin yerini gizli tutulacağını söyleyen Ceylan, “Anadolu’da Türk izlerini yok etmeye çalışanlar var. Boynuna fotoğraf makinası asıp kendisine araştırmacı süsü verenler yer tespiti yapıldıktan sonra gece bunları tahrip ediyorlar’’ demiş.
Geçmişimizi ve kendimizi korumaya Hint Okyanusundan değil de Kars-Edirne-Antalya’dan mı başlasak?
Yaradan’dan ötürü bütün yaratılanları seviyoruz da bize bu kötülüğü kim yapıyor?
Kim(ler)den koruyacağız kendimizi?
14 Ocak 2018
bayhmumtaz@hotmail.com
Yazıları posta kutunda oku