Resmi veriler ekonomide kişi başı gelirin ve istihdamın arttığını, işsizlık oranlarının düştüğünü gösteriyor.
Gelir dağılımı ve GSYİH’ya göre iç-dış borç seviyesi istikrarlı bir düzeyde seyrediyor.
Ekonomik canlılık her noktada kendini gösteriyor.
Ve Almanya bir hükümetin küçük meselesi olmaksızın iyi geçiniyor…
*
Ancak bir zamanlar dünyanın en güçlü kadını olarak gösterilen emektar Şansölye Angela Merkel;
Şimdi azalmış etkisi ve Avrupa’nın geleceğini şekillendirmede giderek düşen vizyonuyla dördüncü dönemine hazırlanıyor.
*
A.Merkel’in Hristiyan Demokrat Birliği Partisi (CDU), onun Bavyera’lı kardeş partisi Horst Seehofer liderliğinde Hristiyan Sosyal Parti (CSU), Martin Schulz liderliğinde Sosyal Demokrat Parti (SPD),
Seçimlerin ardından geçen dört aydan sonra Cuma sabahı yeni koalisyon hükümeti için bir program üzerinde anlaşmış görünüyor.
*
Ön anlaşmanın Almanya’da hükümet çıkmazına son vermesi ve Fransa ile daha yakın işbirliği ile Brexit’ten sonra Avrupa için yeni bir başlangıç yolunu açması bekleniyor.
Ama Merkel’in önceki dönemde parlamentoda sahip olduğu yüzde 80’lik çoğunluktan sonra bu büyük koalisyonun parlamentoda ancak yüzde 53′ lük bir çoğunluk oluşturması
bir handikap olarak algılanıyor…
*
Ön anlaşmanın yapıldığı SPD Genel Merkezi Wılly Brandt Binasında;
A. Merkel Sosyal Demokratlarla yapılan anlaşma ile Almanya’nın istikrar ve refaha kavuşmasının ısrarında olacağını,
Sosyal Demokrat lider M.Schulz, gelecek Almanya’da yaşanabilecek koşulları oluşturmak ve Avrupa’yı güçlendirmek üzere ciddiyetle çalışılacağını,
Horst Seehofer ise Birlik ve SPD arasındaki Büyük Koalisyon’a verdiği desteği teyidle sonuçtan çok memnun olduğunu söylüyor.
*
Etkili Der Spiegel gazetesi ise A.Merkel liderliğindeki ittifakı, yenilenmeyi sağlamak için taze kan yoksunu siyasi dinazorların ” taş devri koalisyonu” olarak etiketliyor.
Yine de koalisyon protokolü, Almanya’nın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Brexit sonrası bölgedeki AB’nin derin değişimlerine olan tutkusuna verdiği ilk yanıttır.
Nitekim Macron mutlu olduğunu ve anlaşmanın tatmin edici olduğunu söylüyor.
Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ise, Merkel’i bir koalisyon hükümetinin kurulmasına bir adım daha yaklaştıran anlaşmayı Avrupa için olumlu planlar olarak selamlıyor.
Ancak Almanların çoğunluğu bu hafta yayınlanan bir anketi paylaşıyor;
Onların yüzde 56’sı bir sonraki seçimler öncesinde bütün bu siyasetçilere sahneden çıkmaları yönünde çağrıda bulunuyor…
*
Protokolün ilk bölümü, Almanya ve Fransa’nın Avrupa entegrasyonu ile ilgili parlamento tarafından kontrol edilen Avrupa İstikrar Mekanizması’nın bir Avrupa Para Fonu’na
dönüştürülmesine de kapsayan Avrupa politikalarına ayrılmıştır.
Almanya’nın “büyük koalisyonu” AB bütçesine daha fazla katkı koymayı, AB’nin geleceği konusunda tartışmalara aktif olarak katılmayı ve Avrupa entegrasyonunu güçlendireceğini kayıt altına alıyor.
*
Türkiye protokolde;
“Türkiye bizim için çok yönlü ilişkilere sahip olduğumuz önemli bir müttefik ve komşumuzdur. Ancak ülkede demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları kötüleşti. Bu nedenle Türkiye ile müzakerelerde bir faslın kapatılmasını ve yeni bir faslın açılmasını istemiyoruz. Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmediği sürece vize serbestisi olmayacak ve Gümrük Birliği genişletilmeyecek ” ifadeleriyle yer alıyor...
*
Bir süredir Almanya önderliğinde Avrupa;
Türk halkının değil ama AKP Genel Başkanı R.T.Erdoğan’ın açıkça Batı’nın tüm Müslümanlara karşı düşmanlığı olduğunu iddia ettiği şeylerden dolayı gözyaşı dökmesine.
Bu yolda İslamcılığın şampiyonu olarak kendini yeniden icat etmeye çalışmasına,
Arap dünyasında hayranlık kazanabilmek için Türkiye’nin gurur verici laik geleneklerini geri almaktaki kararlılığına,
Ağırlıklı olarak İslam din ve gelenekleri ile uyumlu bir ekonomik ve siyasi düzeni teşvik etmesine katlanamıyor…
Avrupa Erdoğan’ın bu ekonomi ve siyaset anlayışı ile Türkiye’yi çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarabilmesinin mümkün olmadığına inanıyor.
*
Yukarıdaki nedenlerle şimdi de yeni koalisyon protokolüyle bir süreden beri Avrupa’nın Türkiye’ye uyguladığı yaptırımlar pekişiyor.
Yani Türkiye bir süre daha;
Küresel sistemin merkezkaç kuvvetleriyle sarsılacak,
Bu sürede Batı’dan borç bulamayacak ya da ağır faizlerle borç bulabilecek,
Yeniden Batı’nın ve özellikle Avrupa’nın istisnaî siyasi ve ekonomik gücünü hissederek kararlılığını pekiştirecek,
IMF denetiminde yapısal bir dizi reformlardan geçerek ve borc akışını düzene soktuktan sonra;
Yeniden Avrupa’ya entegre edilecektir…
*
Eh, Bay Recep Tayyip Erdoğan aynı nedenlerle ABD ve müttefikleri tarafından da reddedildiği için son çare olarak;
Bir ihtiyar kurtla birlikte “Milli İttifak” gösterisi yapıyor.
*
Gösteri Suriye’de sahneleniyor.
Erdoğan Suriye’yi, Türkiye’nin dış politikasında yaşadığı meydan okumaların, sıkışmışlığın vücuda geldiği ve berraklaştığı ana alana dönüştürmüştür.
Türkiye dış politikası bugün en çetin mücadelesini, en büyük daralmasını Suriye’de deneyimliyor.
Irak’la birlikte Suriye, Türkiye dış veya bölgesel politikasının ana gündemini oluşturuyor ve neredeyse tüm enerjisini tüketiyor…
*
Bu alanda iki sudan mesele Türkiye’nin bölge politikasının merkezinde yer alıyor:
Biri, Sinjar’dan Afrin’e kadar uzanan bir PKK-PYD kuşağının engellenmesi,
Diğeri bölgesel krizin oluşturduğu güvenlik tehditlerinin minimize edilmesidir.
*
Erdoğan bugün öğleden sonra AKP Tokat İl Kongresi’nde “Önümüzdeki günlerde inşallah, Fırat Kalkanı Harekatı ile ilk adımını attığımız güney sınırımızı terörden arındırma operasyonunu Afrin’le devam ettireceğiz. Afrin’deki teröristler teslim olmazsa onları parçalayacağız” diyor...
Erdoğan’da ne ekonomi ne siyasetin mantığı kalmamıştır ama bir kaç bin paramiliter gücüyle meydan okuyor, olmazsa olmaz adamdan sayılmayı umuyor.
*
Bu sırada Suriye’deki ABD koalisyonundan, Erdoğan’ın tezlerini çürüten ” YPG milislerinden yeni bir sınır güvenlik gücü için çalışıyoruz. Yeni sınır güvenliği birimi 30 bin kişiden oluşabilir” açıklaması geliyor…
Şu dakikada TSK’ nın himayesindeki El Nusra gibi çeteleri barındıran Özgür Suriye Ordusunun Arap militanları YPG milislerine saldırmaktadır.
Ama Erdoğan, akşama doğru Yozgat İl Kongresinde Afrin ile ilgili tek bir kelime söylemiyor…
15. 1. 2018
Bir yanıt yazın