Yediklerinizi içtiklerinizi bırakın bana soluduğunuz havadan bahsedin…

Yorum|Tuba Alya Hangi gıdalar daha sağlıklıdır? Ne yersem daha sağlıklı bir hayat sürdürebilirim. Spor da yapmak lazım tabi, unutmayalım bunu da. Bir köşeye not edelim hemen. Erken uyanmak vücudu zinde tutar, uyku düzenimi de ayarlayabilir, uykumu da alırsam değmeyin keyfime! O işler öyle olmuyor işte…

Tüm bunları yerine getirdiğimiz halde eksik bir şeyler daha olabilir mi? Mesela ”oksijen!”. Yapılan bir araştırmadan bahsetmek istiyorum sizlere…

Türkiye’de 2010-2016 arasında solunum sistemine bağlı ölümler incelenmiş. TUİK verilerine göre bu 6 yılda solunum sistemi hastalıklarına bağlı ölümlerde yüzde 99 artış saptanmış! En fazla artış 15-44 yaş arasında. Tehlikenin farkında mısınız? Soluduğumuz hava berbat. İstanbul’da ve büyük kentlerde, kentsel dönüşüm kaynaklı inşaat tozları, termik santraller, fosil yakıtlar, filtresiz bacalar ve yoğun trafikten neredeyse oksijen kalmamış.

Türkiye’de havası temiz sadece 6 il var: Artvin, Bitlis, Eskişehir, Yozgat, Kırşehir ve Kırıkkale. Kirli hava elbette solunum enfeksiyonlarına sebep oluyor. Bir de farklı topraklardan göçlerle gelen bağışıklık sistemimizin yabancı olduğu virüsleri ekleyelim bunlara…

Araştırmanın yapıldığı 6 yılda insanların öldüğü solunum sistemi hastalıkları, öyle karmaşık hastalıklar ki inanamazsınız! Grip ve zatürre! Şaka gibi değil mi? Yani sağlıklı, genç bir insanın dinlenme ve tedaviyle kısa sürede atlatacağı rahatsızlıklar. Ama işte, hava rezalet, akciğerler ne yapsın? Şimdi oturup soluduğumuz bu kirli havada ”hangi besin daha sağlıklı, ne yeyip ne içersek daha uzun yaşarız, organik ürünlerle beslenmek en güzeli” vs vs bunların muhasebesini yapabiliriz.

Kesin bütün ağaçları kardeşim, ağaç dediğin ne ki zaten apartmanlar, avm’ler, iş yerleri dikin yerlerine! Hem gelir kaynağı olur ne işe yarıyor ki ağaçlar? Biz de artık Bitlis’e taşınır beş minareye karşı çayımızı yudumlarız ama o minarelerinde birisi kayıp! Dört minareyle idare edeceğiz artık. Konu da buralara kadar gelmişken türkülere, manilere, filmlere konu olan bu minarelerin hikayesini anlatarak yazıyı sonlandırmak istedim…

Biri kayıp olan 5 minarenin hikayesi ise şöyle: 1916 Rus işgali sırasında Bitlis, harabe şehir görüntüsü alır. Savaş esnasında Bitlis’ten kaçan bir baba ve oğul, düşmanın çekilmesinden sonra Bitlis’e dönmek üzere yola çıkar. Baba ve oğlu, şehre hakim konumdaki Dideban Dağı eteğine varır. Baba, şehirde canlı kalıp kalmadığını öğrenmek için oğlunu şehre gönderir.

Bir süre sonra oğul geri döner ve uzaktan babasına şöyle seslenir: “Şehirde yaşama dair hiçbir iz yok; sadece beş tane minare ayakta kalmış.” Bunu duyan baba yıkılır, diz çöker ve şöyle bir ağıt yakarak oğlunu yanına çağırır: Bitlis’te beş minare, beri gel oğlan beri gel, Yüreğim dolu yare, beri gel oğlan beri gel…

www.turkishnews.com

Hertürlü İhbar,Öneri ve istekleriniz için +90 0546 951 2876 nolu WhatsApp ihbar hattımızdan bize ulaşın.

Yorum|Tuba Alya Hangi gıdalar daha sağlıklıdır? Ne yersem daha sağlıklı bir hayat sürdürebilirim. Spor da yapmak lazım tabi, unutmayalım bunu da. Bir köşeye not edelim hemen. Erken uyanmak vücudu zinde tutar, uyku düzenimi de ayarlayabilir, uykumu da alırsam değmeyin keyfime! O işler öyle olmuyor işte… - 525bebd4 fe4c 43b6 bd79 5a220299b8f8

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir