“Bir hilal uğruna ya Rap ne güneşler batıyor” dizesi ne yazık ki günümüzde “Bir çıkar uğruna ya Rab ne şerefler batıyor…” dizesine dönüştü.
Politika ve ahlak ayağa düştü, utanma kalmadı.
Vatan, millet, bayrak, hilal bir kenara atıldı. Çıkar, mevki, makam, geleceği kurtarma, köşeyi dönme şimdi her şeyin önüne geçti…
Toplum yozlaştı… Suç oranı, kadına şiddet, genç kızlara, çocuklara taciz, tecavüz, çalma – çırpma, yolsuzluk başını aldı gitti…
Halka örnek olması gereken liderler yozlaştı.
Adam şimdi gözünün içine baka baka milletini aldatıyor. Onu yanlış yollara sürüklüyor… Hedef saptırıyor…
“Kurt dumanlı havayı sever” derler ya, küresel emperyalizm de bu dumanlı, yoz ortama bayılıyor. Durumdan memnun.
Çünkü toplum boş işlerle uğraşmaya, ihanet içinde olan liderlerini sorgulamaktan vaz geçip, onların peşinden körü körüne gitmeye başladığı andan itibaren, milliyetçilik, vatanseverlik hedefinden de uzaklaşır. Onun arzularına boyun eğer. Kimlik bunalımına girer. Hem yerli, hem küresel sömürücülere hizmet eder.
Liderler, ABD’ye, şuna buna istedikleri kadar kafa tutsunlar, bağırsınlar, çağırsınlar, onlar da bu kişiliksiz, hedefsiz, plansız – programsız tutumlarıyla, önünde sonunda emperyalizmin değirmenine su taşımaktan başka bir iş yapmazlar…
Yunanistan tarafından 18 adamız işgal edildi. Yunanistan bu adaları silah deposu ve ileri karakol gibi kullanıyor şimdi.
Daha geçenlerde Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos “Başkomutan” sıfatıyla Muğla’ya bağlı burnumuzun dibindeki Keçi Adası’na gitti.
Bizim devlet adamlarında, iktidarda tık yok.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, AKP iktidarına, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslendi:
“Ege’deki adalarımız Yunan ordusunun işgali altında. Yunan Başkanı, Muğla’nın Keçi Adası’na çıktı.
Erdoğan’a herkesin anlayacağı dilde soruyorum: Bu Keçi Adası kimin kardeşim? Bu adaları siz sattınız mı? Birilerine peşkeş mi çektiniz?
Ne oldu bu adalara?
Ben demiştim ki: ‘O adalar bizimdir.’ Yunanistan Savunma Bakanı da ‘Gel de al’ demişti. Ben de ‘Geleceğim, 2019’da alacağım. Ecevit Kıbrıs’ı nasıl aldıysa, o adaları alacağım.’
Ben bekledim ki, hükümetten birisi çıkıp ‘Evet arkadaş, alacağız!’ der. Demediler!
Kendi adasına, kendi toprağına sahip çıkamayan iktidar milli değil, gayri millidir. Bunların milliyetçiliği su milliyetçiliği, lâf milliyetçiliğidir.”
Bir taraftan da iktidar, 15 Temmuz FETÖ kalkışması nedeni ile ilan edilen OHAL yönetimini durmadan uzatıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan OHAL’in niçin uzatıldığını açık açık söyledi. Dedi li:
“OHAL’i biz iş dünyamız daha rahat çalışsın diye yapıyoruz. Soruyorum. İş dünyasında herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde Türkiye’de OHAL vardı ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Ama şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz. Çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız. Bunun için kullanıyoruz biz OHAL’i…”
İşte size açık seçik bir itiraf. Hedef, patronların daha rahat çalışması, daha çok kazanç elde etmesi… İşçi ölmüş, kalmış kimin umurunda? Altta kalanın canı çıksın.
Peki, bu konuşma karşısında İşçi sendikaları nerede? Onlar ne yapıyorlar?
Bu ülkeden çok genel başkan geldi geçti. İyisi de vardı, kötüsü de… Vatanseveri de vardı, işbirlikçisi de… Ama biz şimdiye dek, partisinin mührünü götürüp, mücadele ettiği iktidar partisine teslim eden, sonra da “Emrinde ve hizmetindeyim Başkanım” diyen bir tek genel başkan görmedik.
İki yıl sonra yapılacak bir seçim için emir erliğine soyunan bir genel başkanı ilk kez gördük…
Varın siz Türkiye’de siyasal ahlakın nerelere vardığını düşünün…
Hele bir tanesi var ki sabah akşam AKP Genel Başkanını eleştirip, topa tutuyor, bir taraftan da peşinden ayrılmıyor. Sabah akşam ona hayranlığını ilan ediyor ve:
“Terörü AKP iktidarının tabanını genişleterek önleriz” diyor.
Bi taraftan da “AKP terörü niçin bitiremez”, “Tayyip Erdoğan’lar, Türkiye’yi yönetemiyor ve yönetemez…” diyor, onun “Çıkmazdaki Siyasetini” anlatıyor. Bi taraftan da kuyruğundan ayrılmıyor. Gölge gibi onu takip ediyor. Hiçbir desteğini ondan esirgemiyor…
Yandaşı bile, “Dikkatli bakanlar; AKP hükümetlerinin Türkiye’de yaptıkları ile Nazilerin Almanya’da yaptıkları arasında kuvvetli bir bağ olduğunu görürler…” diyor.
Ama tümü de (Anadolu’da yeni gelinler için söylenen) “Hem ağlarım, hem giderim” demekten de vazgeçmiyorlar…
Sözü uzatmadan hemen vurgulayalım:
İhanetle, döneklikle, yandaşlıkla vatan kurtulmaz. Vatanı kurtarmak istiyorsak ATATÜRK OLMALIYIZ. Bakın, “Atatürk gibi konuşmalıyız” demiyorum, ATATÜRK OLMALIYIZ.
SAMSUN’A ÇIKMALIYIZ…
Bir yanıt yazın