Çok yakın zamanda dünya çapında yapılan bir araştırmanın sonucuna göre Türkiye’nin %67’sinde, diğer ülkeler toplamının %51’inde terör; gelecekten beklentileri etkileyen, insanları endişelendiren ve derhal çözülmesi istenilen dünyanın en büyük sorunu olarak ilk sırada yer alıyor. Yani objektif bakıldığında terör sadece bizim değil tüm dünyanın en ciddi sorunu. Yaşanılan olaylara baktığımızda terör hem Türkiye’de hem de dünya genelinde çok büyük sorunlar yarattı, acılar bıraktı ve ne yazık ki bu durum hala tam anlamıyla önlenebilmiş de değil. Tüm dünya gerek ekonomik, gerek siyasi, gerek kültürel açıdan çok katmanlı ve pek de kısa sürmeyeceği anlaşılan sarsıcı bir dönüşüm sürecinden geçiyor ve tabiri caiz ise yeniden şekilleniyor. Böylesi bir dönüşüm sürecinde bazı devletlerin ekonomik ve politik çıkarlarından dolayı, bazı devletlerin ise uluslararası alanda kendi milli politikaları ile çatışan diğer devletlere karşı dolaylı bir yıpratma ve dayatma yöntemiyle terörizmi bir maşa olarak kullanması ve desteklemesi terörün boyutunu günümüzde daha da kontrol edilemez bir hale dönüştürüyor. Haliyle uluslararası alanda genel kabul gören tanımında da bahsedildiği üzere; terörizm halkı sindirmek ya da hükümeti onlardan istenilen bir şeyi yapmaya zorlamak ya da yapmaktan alıkoymak amacında olduğundan bu tür eylemlerin en büyük mağduru da hedefteki siviller oluyor.
Böylesi bir olayın sivil mağdurlarından biri de 2013 yılında Boston’da yaşanan terör saldırısında iki bacağını kaybeden Jeff Bauman. Onun yaşadıklarına dayanan “Pes Etme (Stronger)” isimli film ise bu hafta gösterime giren filmlerden biri.
Çoğumuzdan daha güçlü biri…
Yaşanmış bir olaydan uyarlanan bu filmi özetlemek gerekirse; Jeff 2013 Boston maratonunda sevgilisini desteklemek için seyirciler arasındayken yaşanan bombalı terör saldırısında iki bacağını birden kaybeder. Acil müdahale ile hastaneye yetiştirildiğinde tüm tıbbi operasyonlardan sonra gözünü açtığı ilk anda teröristleri gördüğünü söyleyince FBI ve terörle mücadele devreye girer. Yetkililere tüm gördüklerini anlatan ve robot çizimlerin çıkmasında önemli rol oynayan Jeff, içinde bulunduğu koşullara rağmen bombacıların kimliğinin tespit edilmesi ve faillerin yakalanması için var gücüyle yardım eder. Bunda da başarılı olur.
Bu büyük trajediden önce de annesi ile birlikte yaşayan ve ayrıldığı kız arkadaşıyla barışmanın yollarını arayan Jeff’in hastaneden çıktıktan sonra annesi Patty ve eski kız arkadaşı Erin’in de desteğiyle hayata dönme ve rehabilitasyon süreci başlar. Kendi yaşadıklarının travmasını henüz üzerinden atamışken ailesinin kendisinden bir kahraman yaratma çabası üzerinde baskı yaratınca ailevi ilişkilerinde bir takım gerginliklerin yaşanmasına sebep olur. Tüm bu süre boyunca “ben bir kahraman değilim” diyerek itiraz etmesi ve “tesadüfen orada durduğunu” söylemesine karşı onun mücadelesi ve azmi Boston’da dalga dalga yayılarak halkı birbirine kenetleyen “Güçlü Boston” isimli bir kampanyaya dönüşür. Kendisini de bu kampanyanın sembolü olmaktan kurtaramaz.
Süper Kahraman Out, Gerçek Kahraman In
Yönetmenliğini David Gordon Green’in üstlendiği başrolünde Jake Gyllenhaal’un yer aldığı film içinde yaşadığımız böylesi karanlık dönemlerde insanlara umut ışığı veriyor olsa da esasında arka planda özellikle 11 Eylül saldırısından sonra Amerikalıların kolektif bir şekilde kendi içlerinden gerçek bir kahraman çıkarma sevdasına da vurgu yapıyor.
Aslında zor zamanlarda kendilerine bir kahraman yaratma durumu Amerika için yeni bir şey değil. Bu süreç 1933’lü yıllara Büyük Buhran zamanına yani Süpermen’in doğuşuna kadar uzanıyor. Bu çizgi hikayelerdeki evrenlerde de değinildiği üzere; refah ve huzur içinde yaşayan toplum “kötü olan” tarafından tehdit edilir. Toplumun kolluk kuvvetleri ve resmi kurumları bu tehdidi önlemede yetersiz kalınca ortaya bir “süper” kahraman çıkar. Gücünü başkaları için değil de kendisi için kullanması yönündeki tüm akıl çelme girişimlerine rağmen o tercihini iyi olan için yapar ve gücünü toplumu kurtarmak için kullanır. Kaderin de yardımıyla elde ettiği zafer zor durumdaki evreni ve halkı önceki tehlikesiz yaşamına döndürür.
Süper kahramanların hikayelerinde ana formül ise şöyledir: Her şey sıradan giderken kahraman bir anda gerçekleşen bir kaza veya bir deneye maruz kalır. Ve gerçekleşen bu kaza veya deney kahramanın hayatını kökten değiştirecek ilk adım olur. Sonrasında kahramanın yaşadıklarını hazmetme ve travma sonrası yaşanan stres bozukluğu dönemi devreye girer. Nihayetinde de bir şekilde mutlu sona ulaşılır. Jeff Bauman’ın yaşadıklarına baktığımızda aslında gerçekten bir süper kahramanın “kahraman” olma sürecinde yaşadığı şeyleri benzer şekilde yaşıyor. Sadece Jeff’in yaşadıkları çok daha trajik, çok daha gerçek ve acı verici. Böyle olunca da toplumun ona bir kahramanlık payesi vermesinde bence hiçbir sakınca yok.
Sadece insanlığın doğasında olan şey şu ki; dünyadaki sıkıntılarımızdan kurtulmak için daima bir kahraman bekliyor ve arıyoruz. Jeff Bauman ne ilk ne de son…
Zor zamanlardan ve sıkıntılı anlardan kurtulabilmek için ihtiyacımız olan motivasyonu ve gücü kendi içimizde aramadığımız ve onu ortaya çıkarmadığımız sürece kurtarıcı bir kahraman beklemeye de devam ederiz.
Mehmet Erduğan
[email protected]
Bir yanıt yazın