Hindistan’da Halk Partisi iktidarı lideri, Hindu Milliyetçisi Başbakan Narendra Modi, aralıksız seçim zaferleriyle durdurulamaz bir siyasi güç haline geldi.
Hükümet, Keşmir’de siyasi karmaşa sürerken, geçen Kasım’da Jammu eyaletinde ve Keşmir’in Zakura bölgesindeki çatışmaları üstlenen,
Suriye ve Irak’ta toprak kaybeden Pakistan destekli İŞİD’ in orijinal kökü olduğu iddiasıyla Keşmir Vadisi’nde kendine toprak edinme girişimlerine karşı dünyanın dikkatini çekiyor.
*
İslamcı ideolojiden beslenen İŞİD’in; Hindutva denilen Hindu ve Sihizm, Budizm ve Jainizm gibi yerli kültürlere dayanan “Ortak bir kutsal bölgeye tapan, ortak bir vatanın çocukları olarak yaşayan insanlara” karşı cihad etmesi reddediliyor.
Hindistan’da Müslüman karşıtı duygu görülmemiş boyutta yükselmiştir,
Hindistan ordusu İslamabad’ın görüşleriyle mücadele etmek için Keşmir Vadisi boyunca güvenlik kuşağı oluşturuyor…
*
ABD’nin dünya liderliğinin tartışıldığı, Çin ve Rusya’nın dünyanın liderliğini ele geçirmekte olduğunun tartışıldığı,
Hindistan’ın statükoyu korumak için ABD’ye mi yoksa bir değişim için Çin ve Rusya’ya mı katılacağının yanıtının arandığı şu sırada,
Bölgeyi şöyle bir anlamak ve sonuçları görmek gerekiyor.
*
Soğuk Savaş sırasında Orta Doğu’da Arap Milliyetçiliğinin Sovyetler Birliği yanlısı tutumu ve 1979’da Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgal etmesi, Müslümanları ABD dış politikasında önemli bir unsur haline getirmişti.
Sovyetler Birliği Müslüman coğrafyada anti-emperyalist, Batı karşıtı, bağımsızlıkçı ve milliyetçi grupları destekleyerek etkin olmak isterken,
ABD, İslamcı grupları doğrudan ve dolaylı şekilde “şer imparatorluğu” olarak tanımladığı Sovyetler Birliğine karşı destek vererek var olmayı seçmiş ve bir “Yeşil Kuşak” oluşturmuştu.
*
İslam dünyasının her yanından insanları devşirdiler.
CIA mücahitleri besliyor, silahlandırıyor, eğitiyor ve Sovyetleri Afganistan’dan püskürtmek için savaşa sürüyordu.
Usame Bin Ladin, işbu ABD’nin “Yeşil Kuşak” projesinde yetişmişti…
*
Sonra Sovyetler Birliği’nin dağılması, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle başta Afganlı mücahitler olmak üzere ilk kez piyasalara çıkan cihadçılar sadece ABD’nin gözünden düşmekle kalmadı,
Aynı zamanda tehdit olarak görüldüler.
Soğuk Savaş’ın “iyi Müslümanları”, Soğuk Savaş sonrası dönemin “kötü Müslümanları” olarak görülmeye başlandı…
*
Bir süre sonra ABD Soğuk Savaş zamanında yetiştirdiği “iyi Müslümanlarla” mücadele etmek için yeni bir “Yeşil Kuşak” oluşturdu.
İsrail karşıtı direniş hattının ön cephesinin düşürülmesi, İsrail’in güvenliğinin sağlanması, enerji koridorlarının kontrolü, bölgede ABD’nin siyasi hegemonyası ve İsrail’in itikadi hedefleri doğrultusunda Suriye odağından genişleyen stratejilerin uygulanmasını bu defa Türkiye yerine getiriyordu…
ABD’nin bir dönem Pakistan’a verdiği rolü bu kez Türkiye’ye yüklenmişti…
*
Bugün Pakistan’ın kuzeybatısında, Kabil- Büyük İskender’i Hindistan seferinden vazgeçiren sarp, çorak ve yüksek Hayber Geçidi yolunun güneyinde Peşaver bulunuyor.
Pakistan’a giren yabancıların eline tutuşturulan, üzerinde “Aşağıda adı yazılı bölgelere girmeniz yasaktır. Pakistan hükümeti can güvenliğinizi garanti edemez” yazılı pusulada Peşaver’in adı geçiyor…
*
Çünkü Soğuk Savaş dönemi yetiştirmeleri Talibanlar ve El Kaideciler, bugün Afganistan’ın güneydoğusu, Pakistan’ın kuzeydoğusunda Peştun’da, yani Veziristan’da;
Tıpkı Soğuk Savaş sırasındaki gibi devasa bir istikrarsız bölge oluşturmuştur.
Şimdi Pakistan, bunların Afgan sınırında yapılanmasına müsaade etmesinin ötesinde istihbarat ve lojistik destek vererek bölgede etkin olmalarını sağlıyor, topraklarında yapılanmalarına göz yumuyor.
*
Bir kronoloji doğrultusunda yaşam bu şekilde ilerlerken;
Bir süre öncesine kadar Hindu Hindistan, Müslüman Pakistan ile arasındaki Keşmir ve birer çatışma bölgesi olan sınır gerginliklerinin barışcıl çözümüne ilişkin umut vermekteydi.
Çin ve Rusya ile birlikte uluslararası ilişkileri ele alıyor, uluslararası ilişkilerin demokratikleşmesini teşvik ediyor, çok kutuplu bir dünya düzenini savunuyordu…
Birlikte hâlâ İran nükleer sorunu, Afgan meselesi, Suriye ihtilafı, İsrail-Filistin ihtilafı ve Uluslararası Para Fonu kotaları hakkında benzer tutumlara sahiptirler.
Ekonomik açıdan Rusya büyük bir enerji tedarikçisi ve Çin ile Hindistan yüksek talebe sahip büyük enerji tüketicileridir.
Üçlü işbirliğiyle bir çok başarı elde etmişlerdir…
*
Ancak Başbakan Narendra Modi’nin, Mayıs’ta Pekin’de yapılan “Bir Kuşak Bir Yol” konferansına katılmayacağını açıklamasından itibaren,
Hindistan yılın son aylarında birçok konuda beklenmedik şekilde tavır değiştirmiştir.
*
Mesela, Çin’deki Tibet özerk bölgesiyle, Hindistan ve Bhutan Krallığı sınırlarının buluştuğu yerde birkaç parsellik toprak parçası için Çin ile bir savaşı kışkırtmıştır.
Her şey sanki Başbakan Narendra Modi’nin ülkesinin Çin ve Pakistan ile yakınlaşmasını sabote etmek için yapay anlaşmazlıklar yaratmaya çalışıyormuş izlenimi veriyor.
Şimdi Hindistan’ın hangi bayrak altında saf tutacağı merak ediliyor.
*
Ama bu sırada bir fenomen olarak D.Trump’ın yükselişi de ABD’de uzun süredir devam eden siyasi ekolojiyi sarsmaktadır.
Şimdilerde D.Trump’in bir işadamı doğasındaki dış ilişkilerin pazarlanabilirliği için siyasi hedeflere ulaşmaya elverişli tüm düzenlemeleri tehlikeye atabileceği ve değiştirilebileceği vizyonu ışıldıyor…
*
Nitekim bu vizyonuyla Başkan Trump, 2018 yılındaki ilk tweet’iyle ABD ile Pakistan arasındaki gerilimi tazelemeyi başarmıştır.
Tweet’nde “Amerika, son 15 yılda Pakistan’a aptalca bir şekilde 33 milyar dolar yardım vermiştir.
Liderlerimiz aptalca düşünerek Pakistan’ın yalanlarına ve aldatmalarına rağmen teröristlere güvenceler sunmuştur. Artık yok!” diyor…
*
Başkan Trump, Taliban ve El Kaide’nin binlerce Amerikalı, Koalisyon ve Afgan askeri ve masum Afgan vatandaşlarını öldüren gruplar olduğunu,
İslamabad’ın yinelenen politikasının Afganistan’daki başarıyı engelleyen en önemli faktör olduğunu düşünüyor.
Pakistan’daki teröristlere ve isyancılara verilen desteğin sona erdirilmesi halinde bölgedeki terörist tehdidinin ve şiddetin azalacağını,
Sonuçta Afgan Sorununun çözülmesiyle Afganlıların rahatlayacağını ve ABD askerlerinin ülkelerine döneceğini öngörüyor.
*
Ve ABD Dışişleri Bakanlığı, Afganistan’da Amerikalı personeli hedef alan Afganistan Taliban ve El Kaide ağı çökertilinceye kadar Pakistan’a güvenlik yardımının askıya alındığını duyurmuştur.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Heather Nauert, ayrıntılar üzerinde çalışıldığını açıklamıştır.
*
Buna göre aşağıdaki hususlar üzerinde değerlendirmeler sürüyor.
1- İsyancıları ve teröristleri destekleyen Pakistanlıların ABD’ye girişleri yasaklanacak ve finansal varlıkları dondurulacaktır.
2- Pakistan’ın askeri teknolojiye tercihli erişim avantajına ve askeri destek fonları da dahil olmak üzere tüm askeri yardımlara son verilecektir.
3- ABD tek taraflı olarak Pakistan topraklarındaki terör ve isyancı hedeflere operasyonlar düzenleyecektir.
4- Pakistan teröristlere verdiği desteği terk edinceye kadar terör destekçisi bir ülke olarak anılacaktır.
5- Ekonomik yaptırımlar IMF ve Dünya Bankası gibi çok taraflı destekleri de içerecektir.
6- ABD Hazinesi, İran’a uygulanan mali yaptırımlarla senkronize olarak Pakistan’ın uluslararası finansal sisteme erişimini azaltacak,
7- Bu kampanya için Pakistan ile güçlü bağları olan Suudi Arabistan da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki Pakistan müttefikleri ve ortakları teşvik edilecektir.
8- Pakistan eski başbakan Nawaz Şerif’in Başkan Trump’ın tweet’ine verdiği yanıtta belirttiği üzere sivil liderlerin, Pakistan Ordusunun teröristlere verdiği destek politikalarına karşı tutumu da desteklenecektir.
*
Bu sırada Çin; Pakistan ve Afganistan arasındaki bölünmeyi kapatmak üzere dışişleri bakanları düzeyinde başlattığı üçlü diyalogun II. toplantısında,
Pakistan ile birlikte ekonomik bir koridorda karşılıklı yarar ilkeleri doğrultusunda ve Afgan ekonomisini iyileştirmek ve Afganlılara geçim sağlamak üzere daha kolay, daha küçük projeler sunuyor.
*
Ama Pakistan’da terör yuvalarının dağıtılması planı işletilmeye ve Hindistan yüzünü ABD’ye çevirmeye başlarken,
Uzun zamandır tıpkı Pakistan gibi mezhebi hassasiyetleri kullanan Türkiye,
Sonuçta çoğu Çeçen, Gürcü, Suudi, Mısırlı, Sincan Özerk Bölgeli,Türk ve Avrupa’nın hemen her ülkesinden birkaç bin kiralık İŞİD terör örgütü mensubunu;
Hatay, Gaziantep ve Şanlıurfa’yı içine alan bölgede ya da Türk Veziristan’ında,
ABD’nin gelecekteki bölge hizmetlerine amade yerleşmelerine göz yummuştur.
*
Teröristlerin yerleştiği bir diğer alan ise Güneydoğu Asya’da, Myanmar’ın Arakan Eyaleti’dir.
Çünkü ABD için Çin’in “İpek Yolunun” önünü Ortadoğu ve Ukrayna’da kesmek yerine Birmanya’da kesmek daha kolaydır.
Birmanya topraklarından, Çin’in Yunnan bölgesini Arakan /Rakhin Eyaleti üzerinden Bengal Körfezine ve Pasifik Okyanusuna bağlayan boru hatları geçiyor ki; bu hat Çin ekonomisinin en önemli unsurlarından biridir…
Ayrıca Birmanya, bu deniz hatlarının Çin’e ait elektronik gözetleme istasyonlarına ev sahipliği yapıyor…
*
ABD Başkanı D. Trump, ülkesinin statüsünü korumak için Hindistan’a oynuyor.
Genel Başkan Erdoğan’ın ülkesine verdiği zararın ise haddi hesabı yoktur…
7. 1. 2018
Bir yanıt yazın