İran/Meşhed’te ekonomik krize tepkilerle başlayan ve hükümet karşıtı protestolara dönüşen gösteriler yayılıyor.
Rejim protesto gösterilerine karşı sert önlemlerden kaçınıyor.
Çünkü mitingler yüzlerce küçük kasabaya yayılmıştır ama nadiren birkaç yüz çoğunlukla işçi, çiftçi ve işsiz protestocuyu kapsıyor.
Görünürde hareketi düzenleyen ve yürüten bir lider bulunmuyor…
İran, protestoların sorumluluğunun ABD’ ye ve bazı hükümetler ile medya desteğine ait olduğunu iddia ediyor.
*
Esasen herşey ABD-Rusya arasındaki güç dengesini belirleyecek Ukrayna’nın; Baltık’tan Karadeniz’e ve Hazar’a kadar bölgedeki rolü,
Ve Ortadoğu’da güç dengesini belirleyecek olan İsrail-Filistin arasındaki muhtemel bir barış ve bölgedeki gereksinimleri üzerinden cereyan ediyor.
ABD ve müttefikleri dünyası bu mekanizmayı kendi lehine çevirmek üzere Rusya’ya ardarda ekonomik, siyasi ve askeri yaptırım paketleri açmıştır.
İran’a da 2011’de Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun nükleer programına ilişkin raporunun ardından Güvenlik Konseyinin ilave kararları ile yaptırımlar uygulanıyor…
*
Gelirinin çoğunu dünyanın en büyük 2. üreticisi olduğu petrolden sağlayan İran’a uygulanan yaptırımların en önemli ayağı;
Ekonomik işlemlerinin sonlandırılması amacıyla Merkez Bankası işlemlerinin askıya alınmasıdır.
Böylece İran’ın, çok sayıda sektörde faaliyet gösteren, ithalatın yarıdan fazlasını ihracaatın tamamına yakınını yaparak en güçlü ekonomik örgütü olan Devrim Muhafızları,
Devrim Muhafızlarından hareketle giderek toplumsal bilinç ve vicdanların körleştirilmesi, bireylerin ve İran ulusunu yalnızlaştırması, inancı- bilinci teslim alırken düşlerin parçalanması, fiziki ve psikolojik olarak çökertilerek rejiminin yıkılması hedefleniyor…
*
Üstelik İran’a “yaptırımlar siyasetinin” binbir türü işliyor…
İran’da dini ideolojinin hakim olması nedeniyle dini lider A.Hamaney ile Batı ile ilişkilerin normalleşmesini isteyen fakat Hizbullah ve HAMAS İslami örgütlerini himaye etmek istemeyen,
Bu yüzden Batı ile gizli bir ajandası olduğuna ilişki bir kuşku dalgası içinde bulunan Cumhurbaşkanı H.Rouhani arasında nifak fırtınası estiriliyor.
Nitekim İran bir süreden beri;
1- Dini lider A.Hamaney’in “İslam Devrimi Güçleri”,
2- Cumhurbaşkanı H.Ruhani’nin ” Devrimci Güçler”i,
3- Eski Cumhurbaşkanı M.Ahmedinejad’ın “devrimci anti-emperyalist Güçler”i arasında bölünmüştür.
İran yönetimde hem ideolojik hem de kişisel hesapların çelişkileri giderek keskinleşiyor.
*
Bunlara bağlı olarak İran yönetişim sisteminin “istikrar” unsuru, dört temel konuda yaralıdır.
1- İranlıların gözünde devletin yönetişim sisteminin meşruiyeti tartışılmakta,
2- Devlet işleri yönetiminde etkinlik azalmış,
3- Siyasi elitler arasındaki birlik bozulmuştur.
4- Hükümet şiddet kapasitesinin artmasıyla zayıflamıştır.
*
Mamafih İran’ın nükleer programının yalnızca barışçıl olacağını kayıt altına alan Ekim 2015’te, P5+1 ile imzalanan Ortak Kapsamlı Eylem Planı,
Hâlâ yalnızca İsrail’in değil belirli koşullarda bölgenin Sünni devletleri; Suudi Arabistan, Mısır, BAE ve Türkiye için de endişe kaynağıdır.
AB ülkeleri de İran füzelerinin gelişiminin Avrupa için bir tehdit oluşturacağını ve Avrupa’yı vurabileceğini düşünüyor.
Ayrıca İran, Nükleer ve Balistik füze programı dışındaki Hassas Güdümlü Satıhtan Satıha Füze geliştirme programı ile Irak, Suriye ve Yemen’de de hegemonya kurmak istiyor.
*
Elbette bunlar ABD ve şu anda Suriye’de İran ile işbirliği yapan fakat bölgede bir İran hegemonyası görmek istemeyen Rusya’yı da endişelendiriyor.
Üstelik bu ülkeler, İran’ın yekpare bir ülke olmadığına çünkü Devrim Muhafızları Ordusunun ayrı bir gündemi olduğuna inanıyor.
Devrim Muhafızları Tahran’dan Akdeniz’e bir İran Koridoru kurmayı amaçlarken,
İran Cumhurbaşkanı H.Rouhani’nin en büyük ilgisi İran’ın dünyayla olan ekonomik bağlarını genişletmektir.
Rusya’dan sonra H. Rouhani’de Suriye’de İŞİD’in ardından ülkenin yeniden inşası ve petrol alanlarıyla ilgilidir.
Ama Suriye Devlet Başkanı B.Esad, iki patronu arasında doğrusu büyük bir yetenekle manevra yapıyor…
*
Bu yüzden de Mayıs’ ta Başkan D.Trump;
1- ABD’nin Ortadoğu’da Rusya ile birlikte çalışması gerektiği, iki ülke arasındaki rekabetin koordinasyonla geliştirilip bir Rus-ABD ortaklığının oluşturulması halinde;
Bölgesel krizin daha az tehdit oluşturacağı, bölgesel çalkantının büyük oranda önleneceğini kurgulamıştır.
2- Bölgede yağmacı politikalar takip eden tüm ülkelerden aşırılıkları atmak amacını paylaşan bir uluslar birliği haline gelmeleri öngörülmüş,
Suudi otokrasisine ve onun İran’a karşı NATO himayesinde bir Sünni-Arap askeri koalisyon oluşturma (Teröre Karşı İslam İttifakı) planı başlatılmış,
3- Mısır, El Ezher Üniversitesinin tüm aşırılık ideolojilerini görme ve sınırlama rolü eşliğinde İslam’ın doğru öğretilerini yayma konusunda lider ülke kabul edilmiş,
Bu çerçevede Suudi Arabistan, “İslamcılık İdeolojisi”nden “İslam Dini”ne bir dönüş başlatmıştır…
*
Ekim’de Başkan Donald Trump, bu kez İran İslam Cumhuriyetinin şiddet performansı üzerinden yeni bir ABD stratejisi açıklamıştır.
Trump, 1980’lerde Beyrut’ta yaşananları : El Kaide ve Hizbullah gibi terörist grupların desteklenmesini : Yemen ve Suriye’deki sivil savaşları: Amerikalılara uygulanan şiddeti sıralamış,
Sonra Ortadoğu ve dışarısında İran’ın istikrarı bozma operasyonlarına karşı tedbirleri ve Nükleer- Balistik füze programlarını finanse eden mali geliri bloke etmek için yeni yaptırımları listelemiştir…
*
Böylece ABD, İran’ın balistik füze testlerini gerçekleştirmesini ve nükleer başlık taşıması amacıyla tasarlanan kıtalararası balistik füze programınn geliştirilmesini engelleyecektir,
İran’ın Kızıldeniz ve Akabe Körfezi’ndeki uluslararası seyrüsefer tehdidinde bulunmasına izin vermeyecektir.
Devrim Muhafızları Ordusunun teröre destek ve silahlı vekil güçler sağlamasını engellemek üzere İran’ın finansal varlıklarını Devrim Muhafızlarına kaçırması önlenecek,
Bunları gerçekleştirmek üzere İran’ın uyumu konusunda uluslararası denetimler sıkılaştırılacaktır.
Nihayet bu önlemler ve yaptırımlar ile İran rejiminin askeri ve siyasi temellerinin sarsılacağı planlanmıştı.
*
ABD Kongre’si İran’ın kusurlarına karşı teyakkuza geçirilmiş ve müttefiklerine işbirliği çağrısında bulunulmuştur.
Başkan Trump, İran’ın tehditlerini ortadan kaldırmak ve İran’ın bölgede genişlemesini hafifletmek için ABD baskısının yeteli olacağını düşünüyor.
Bu baskının, Rouhani ve taraftarlarının menfaatine ve aynı zamanda Rusya da dahil olmak üzere tüm dünya güçlerinin çıkarlarına uyacağı öngörüyor…
*
Şimdi İran’daki protesto gösterileri “Bu bir Devrim’in başlangıcı mı yoksa sivil haklar hareketi mi” sorusuna yol açıyor.
En önemli dört kriterde; İranlılar için devletin yönetişim sisteminin meşruiyeti: Devlet işleri yönetiminde etkinlik : Siyasi elitler arasındaki birlik: Hükümetin protestuculara karşı tutumu,
Bunların ötesinde bugün İran halkının hoşnutsuzluğunun organizasyonu, ideoloji ve liderliğin protesto hareketi içine alınması,bir vadede nasıl sonuçlara ulaşılabileceğine ilişkin yeterli veriler bulunmuyor.
Bu bileşkeler oluşmadan gelişmelerin bir Devrim başlangıcı olduğunu söylemek doğru değildir.
Protestoculara olumlu ve olumsuz ahlaki destek vermenin ötesinde sorun, protestocu İranlılar ile İran rejiminindir.
*
Ama Türkiye’de de İslam Devrimi peşinde koşan ve bu hedefi için İran İslam Devrimi sürecini bire bir kopyalayan AKP Genel Başkanı R.T.Erdoğan ki,
ABD’ nin “İslamcı İdeoloji ile Mücadele” konsepti ile karşı karşıyadır.
Bu mücadele kapsamında hükümete kayıtsız şartsız bağlı bulunan İstihbarat servisleri, Emniyet ve Askeri güçlerin yanında,
696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de yer alan “darbe girişimi ve girişimin devamı niteliğindeki eylemlere müdahale eden sivillerin cezai sorumluluğu doğmayacağı” hükmü ile desteklediği paramiliter güçlerin,
İran’daki karşılığı Devrim Muhafızları Ordusu; gösterileri artık “sert bir yumrukla” durduracağının uyarısında bulunuyor…
3.1. 2018