2017: ABD’nin dünya liderliğinin tartışıldığı, Çin ve Rusya’nın dünyanın liderliğini ele geçirmekte olduğunun konuşulduğu,
Bu durumu belirlemek üzere Hindistan’ın statükoyu korumak için ABD’ye mi yoksa bir değişim için Çin ve Rusya’ya mı katılacağının yanıtının arandığı yıl oldu…
*
Bu yıl bir fenomen olarak D.Trump’ın yükselişi, ABD’de uzun süredir devam eden siyasi ekolojiyi salladı.
Bir süre sonra bunun bir işadamı doğasında dış ilişkilerin pazarlanabilirliği için siyasi hedeflere ulaşmaya elverişli tüm düzenlemelerin tehlikeye atılabileceği ve değiştirilebileceği bir vizyona işaret ettiği anlaşıldı.
*
Nitekim 19 Aralık’ta yayınlanan ABD Ulusal Strateji Belgesi;
ABD’nin “Güvenlik, Refah, Değerler” bileşeninde liderlik ettiği Uluslarararası Düzen’in gelişimini,
Askeri gücünü yedekte tutarak etkili ekonomik ve siyasi gücü ile demokrasi, yetki devri, yeniden yapılandırmalar gibi yöntemlerle oluşturulması çerçevesinde;
Rusya ve Çin’i “ABD değerlerine meydan okuyan rakipler ” olarak kabul etti..
Ancak rekabetin koordinasyonla geliştirilip bu ülkelerle ortaklığının oluşturulması halinde bölgesel krizlerin daha az tehdit oluşturacağı, bölgesel çalkantıların büyük oranda önleneceğini esas aldı.
*
Bu,Ulusal Strateji Belgesi doğrultusunda ABD’nin; Çin, Rusya ve bu eksendeki ülkeleri uluslararası sermayeden olabildiğince tecrid edeceği,
Bunları küresel sistemin santrifüj kuvvetleriyle sarsacağı,
Yeniden ABD’nin istisnaî siyasi ve ekonomik gücünü hissederek bu yönde kararlılıklarını pekiştirdikten ve yapısal bir dizi reformlardan geçtikten sonra,
Küresel ekonomiye yeniden entegre edileceklerini öngördüğünü gösteriyor.
*
Halbuki, 2017 Ekim’de Çin Komünist Partisi Ulusal Kongresi; Çin’in dünyanın geleceği konusundaki olumlu beklentilerini bir kez daha teyit etmişti.
Çin, Sosyalist Ekonomi’ye dayanan somut planının sonsuza kadar güvenli kalmasının sağlanması halinde dünyaya daha spesifik bir kalkınma stratejisi ve istikrarını öngörüyor.
Nasıl?
Çin’e göre gelecekteki küresel ekonomik kalkınma ancak Çin’in sağlayabileceği yüzde 5’lik ekonomik büyüme performansı doğrultusunda gelişebilecektir.
Bunun için Çin’in teknoloji ve ulusal savunma alanlarında kalkınmasını hızlandırma kapasitesinin geliştirmesi, güçlü ve kapsamlı bir büyüme için GSYİH’ sını büyütmesi gerekiyor.
Bu gereklilikler için Çin’in hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde herhangi bir zorlukla yüzleşme gücü korunmalıdır.
Çin ise böyle bir ulusal vizyonla başarılı olmak ve optimize edilmiş sonuçlar elde etmek için sürekli dikkat göstermek, iyileştirmelere odaklanmak ve daha çok kendine motivasyon sağlamak zorundadır…
*
Rusya’da, V.Putin iktidara geldiği 2000 yılından beri ülkenin ekonomik çöküş manzarasını ve uluslararası statükodaki düşüşünü tersine çevirmiştir.
Rusya, Ukrayna Krizine ve Batılı ülkelerin yaptırımlarına rağmen Asya Pasifik bölgesindeki nüfuzunu koruyabiliyor,
Suriye’deki zafer ile dünyaya önde gelen bir askeri gücü olduğunu göstermiş, Avrupa ve Ortadoğu’da lider güç olarak ortaya çıkmıştır.
Putin her kritik zamanda ulus-koruyucu rolü oynuyor, Avrupa’da V.Putin popülaritesi ve gücünde bir başka lider bulunmuyor
Ulusal kalkınma stratejilerini ayarlamayı başarmış,büyük ölçüde enerjiye bağımlı olan ekonomik yapıyı iyileştirmiştir.
Bu yıl, Rusya’nın GSYİH büyüme oranı yüzde 1.8’e ulaşmış bulunuyor…
Çin ile birlikte altın tutumu gösteriyor ve İran’ın da katılımıyla Amerikan Doları’nın üstünlüğüne meydan okunuyor; Çin Yuan’ın ile işlem yapılıyor…
*
Bu noktada Hindistan; dünyanın en fazla gelişen ülkelerinden biridir.
Kısa süre öncesine kadar Çin, Pakistan ve Asya’daki komşularıyla karşılıklı barışcıl ilişkilerdeydi.
Pakistan ile birlikte önemi giderek artan Çin ve Rusya’nın kurucu ülke olduğu Şanghay İşbirliği Örgütü’nde tam üyedir.
Çin ile birlikte BRICS ve Asya Altyapı Yatırım Bankası üyesidir.
*
Başbakan Narendra Modi’nin Mayıs’ta Pekin’de yapılan “Bir Kuşak Bir Yol” konferansına katılmayacağını açıklamasına kadar Avrasya Alt Yapı Projesi’ne de katılıyor,
Hindu Hindistan, Müslüman Pakistan ile arasındaki Keşmir ve birer çatışma bölgesi olan sınır gerginliklerinin barışcıl çözümüne ilişkin umut veriyordu.
Çin ve Rusya ile birlikte uluslararası ilişkileri ele alıyor, uluslararası ilişkilerin demokratikleşmesini teşvik ediyor, çok kutuplu bir dünya düzenini savunuyordu.
Birlikte İran nükleer sorunu, Afgan meselesi, Suriye ihtilafı, İsrail-Filistin ihtilafı ve Uluslararası Para Fonu kotaları hakkında hâlâ benzer tutumlara sahiptirler.
Ekonomik açıdan Rusya büyük bir enerji tedarikçisidir ve Çin ile Hindistan yüksek talebe sahip büyük enerji tüketicileridir, bu nedenle üçlü işbirliğiyle bir çok başarılar elde etm iş bulunuyorlar.
*
Ancak Hindistan yılın son aylarında birçok konuda beklenmedik şekilde tavır değiştirmiştir.
Mesela, Çin’deki Tibet özerk bölgesiyle, Hindistan ve Bhutan Krallığı sınırlarının buluştuğu yerde birkaç parsellik toprak parçası için Çin ile bir savaşı kışkırtmıştır.
Her şey sanki Başbakan Narendra Modi’nin ülkenin Çin ve Pakistan ile yakınlaşmasını sabote etmek için yapay anlaşmazlıklar yaratmaya çalışıyormuş gibi gelişiyor.
Elbette bu U dönüşünün arkasında Washington ve Tel Aviv gizleniyor…
Yoksa Hindistan kamp mı değiştiriyor ya da hangi bayrak altında saf tutmaya yöneliyor?
*
Aslında Hindistan; Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” projesi ile bölgede daha fazla stratejik ve ekonomik dayanak oluşturmasından endişelidir.
Çin Hindistan’ın bu siyasetini jeopolitik perspektifte sıfır toplamlı bir zihniyet olarak görüyor.
Küreselleşme döneminde, ekonominin kalkınmanın temel taşı olduğuna dikkat çekiyor,
Yeni Delhi’nin Güney Asya’daki nüfuzunu genişleterek büyümesi gerektiğine işaret ediyor.
Ne ki, 2017’de Çin, Hindistan’ın stratejik şüphelerini ortadan kaldıramamış, Hindistan’ın “Bir Kuşak Bir Yol” projesini anlamasını beklemektedir.
*
Ama Haziran’da Hindistan Başbakanı’nın, Washington’da Başkan D.Trump görüşmesinden bir gün önce,
ABD’nin Keşmir’de ayrılıkçılığı körükleyen Pakistan merkezli Hizb-ül Mücahidin adlı İslamcı Cihatçı örgütünü küresel terörist listesine almasını,
Hindistan, belirleyici bir avantaj olarak değerlendirmiştir.
Bu noktada İsrail İstihbaratı MOSSAD ile Hindistan istihbarat örgütü Research and Analysis Wing ile gizli bir işbirliği başlatılmış,
Hindistan bu istihbarat sayesinde Keşmir’de bazı mevzileri ele geçiren Pakistan birliklerini isabetle bombalamıştır….
*
Bu noktada, Mayıs’ta Recep Tayyip Erdoğan’ın da Hindistan’a yaptığı ziyarette,
Hindistan ile Pakistan arasındaki Keşmir meselesinde arabulucu olmak istediğini;
Bunun için Keşmir üzerindeki farklılıkların çözümü sürecine İslam Kalkınma Teşkilatının da katılmasıyla çok taraflı diyalogu sağlayabileceğini teklif ettiğini,
Ancak Hindistan’ın bu teklifi Erdoğan’ın “İslamcı kimliği”nin iki ülke arasındaki ilişkileri bozabileceği için reddettiğini de hatırlamak gerekiyor…
*
ABD, Çin ve Hindistan bileşkesinde bir diğer düşünce ise;
ABD’nin Çin ile doğrudan savaşmak yerine, Himalaya üzerinden Hindistan ve Çin arasında bir savaşı inşa etmekte oluşudur…
*
2018′ in Hindistan yılı olacağı anlaşılıyor.
Ama Yeni Yıl, herkese iyilik için olsun…
30.12.2017
Bir yanıt yazın