Siyasilerin olur olmaz, yerli yersiz olarak yaptıkları ataklar nedeniyle oldukça yüzeysel gündemin içinde boğulmuş vaziyetteyiz. İhtiyacımız olan toplumsal barış, karşılıklı güven, birlikte özgürce yaşama arzusu hiç dile getirilmiyor. Bir vurdum duymazlıktır gidiyor. Gündem siyasilerin topluma hiç de iyi olmayan sözcüklerle birbirine hakarete varan salvoları ile heba olup gidiyor. Güvensizlik tavan yapmış, ayrışma ve kamplaşma güven ortamını da yok etmiş durumda . Güvensizliğin ivme kazanması 2008 yılında başlamış ve artarak devam etmiştir. Yapılan araştırmaların sonucu hiçte iç acıcı değil ve üstelikte artış gösteriyor. 100 üzerinden değerlendirme yapıldığında, her yüz kişiden 88 kişi kimseye güvenmiyor. Korkunç bir sonuç. Güven olmayan yerde huzur ve yaşamda olmaz. Oranlara devam edelim; her yüz kişiden 77 kişi ilk tanıştığı, 62 kişi başka inancı olana, 60 kişi başka etnik kökenlilere, tanımadığı kişilere güvenmeyenler yüzde yirmi, komşusunun güvenmeyenler yüzde 14.
Türkiye’de ki farklı inanç ve etnik insan profili yaklaşık % 16 Kürt, % 25 Alevi sadece ikisi bir arada % 39 yapıyor. Laz, Gürcü, Çerkes, Boşnak ve diğerleri ile Ermeni, Rum, Yahudi ve diğer etnik grupları ve Müslümanlık harici inanışları da hesaba kattığımızda oran % 88 lere dayanıyor. İşin ilginç tarafı aynı inanca sahip tarikat mensupları bile birbirine güven duymuyor. Yoksa güven endeksinin beşte bire düşmesi gibi bir yüzde ile karşılaşılmaz. Nitekim tahminlerin doğruluk oranı oldukça gerçeğe yakın gözüküyor.En az % 50 mertebesinde bulunuyor. İki kişiden biri diğerine güvenmiyor.
Burada en çarpıcı olan ise komşuları güvenin yüzde 86 seviyesinde olması. Bunu yüzde seksen ile akrabaya güven takip ediyor. Bu sonuç toplumun çekirdek ve kırsal yapısına bağlı bir sonuçtur. Maalesef onunda çözülmekte olduğu görülmektedir. Komşu güveni yok oldukça birlik beraberlikte yok oluyor. Başka inanç ve etnik gruba güvenmeyenler yüzde 60’ı geçmektedir. Farklı inanç ve dilin var olduğu ülkemizde sonuç endişe verici düzeydedir. Toplumun ayrıştığının, bir birine karşı yabancılaştığının işaretlerini vermektedir. Nitekim zaman zaman bu konuda haberler okuyoruz. Örneğin komşuları çocuklarını birbiri ile konuşmasını yasaklama, evlerinin kapılarının işaretlenmesi gibi ötekileştirme, korku salma, ayrıştırmanın yaşanması toplum için hiç arzu edilmeyen, olmaması gerek durumlar. Ahlakın bozulması, manevi düşüncelerin erozyona uğraması, sosyal hastalıkları da beraberinde getirmiştir. Özetle toplum hastadır. Güven, saygı, sevgi hızla kaybolmaktadır. Maalesef önlem düşünülmüyor. Sanki Türkiye’nin gündemi çocuk evlilikleri, çocuk istismarı, kadınların öldürülmesi gibi insanlık dışı konularla ön plana çıkıyor. Olması gerekenler gibi gösteriliyor. Algı yanılması yapılarak çürüme derinleştiriliyor.
Yukarda belirtilen rakamlar 2014 yılı değerlerdir. Bu tarihten sonra gelişen dinci İşid terörü, Fetö terörü makası daha da açmış olup belirtilen değerlerin yarıdan fazla artı yönde sapma göstermiş olduğu düşünülebilir. Hukuka güven olmazsa, halkın birbirine güvenmesini istemek Abese iştigaldir. Çocuk istismarı, kadınların katledilmesi, yolsuzluk, halk tabakaları arasındaki uçurum, gelir dağılımında dengesizlik, her alanda dinin sömürülmesi, halkı dinle terbiye etmeye çalışma güvensizliğin nedenleri arasındadır. Bir soru soralım. İş yapacağınız bir kişide öncelikli olarak ne ararsınız? Namus ve güven değil mi? Namus ve güven duymadığınız kişiyle yapacağınız ortaklık, komşuluk sizi yıkıma götürür. Hem malınızdan hem namusunuzdan olursunuz. Güven duymadığınız doktora bile muayene olmazsınız. Maalesef tablo bu.
Siyasi iktidar yol yapmakla, bina dikmekle övünüyor. Güveni koruyamamış ve dibe vurdurmuşsanız neyle övünülürse övünülsün ne sosyal barış gelir, ne ekonomik kalkınma. Toplumu kutuplaştırarak, derin fay hatları yaratarak Türkiye asla ve asla huzura kavuşamayacak. Siyasiler ise makası açmak için maraton koşusu yapıyorlar. Çözüm belli. Hukukun üstünlüğü, adil adalet, demokrasi, gelir dağılımını iyileştirmek, laikliğin güçlendirilmesi, kırsal kesim mantalitesini modernleştirme, kentleştirme, Türk vatandaşlığını pekiştirmek, Türklüğü inkar etmemek güven arttırıcı önlemler arasında karşımızda olmazsa olmaz olarak gözüküyor. Huzur ve kalkınma içinde yaşamak için güvenin sağlanması ve garantiye alınmasına çok acil ihtiyaç vardır. Güvensizliğin başka bir kaynağı da başta Suriye liler olmak üzere, kevgire dönmüş sınır kapılarından ellerini kollarını sallayarak girip çıkanlar, büyük kentlerimiz gettolar oluşturmuş durumdalar. Bunlar suç işleyen veya suç işlemeye temayüllü potansiyel suçluları meydana getirmekteler. İç güvenliğinin sağlanmadığı toplum bireyleri arasında güven konu edilemez. Huzur ve Kalkınma içinde yaşamak için güvenin sağlanması ve garantiye alınması ile olur.
Ortadoğu ve Afrika başta olmak üzere yasa dışı yollarla Türkiye’ye gelenlerin büyük çoğunluğu suç makinesi, veya suça meyilli insanlardır. İşsizlik ise suç ve suçluların daha da artmasına neden olmaktadır. Türkiye’ye yasadışı yollarla veya sığınmacı olarak gelmiş olanların sayısal değerleri ilgililer tarafından verilmemekte veya sayıca az gösterilmektedir. Sadece Suriyelilerin beş milyon olduğu, toplamda sekiz milyonun üzerinde kaçak ve sığınmacı olduğu tahmin olunmaktadır.
Türkiye’nin başını ağrıtacak çok sayıda konu varken kendi sorunlarımızı bırakıp başka ülkelerin sorunlarına karışmak ve uğraşmak Türkiye’yi kazançlı çıkarmaz. Yunanistan’la Kıbrıs, Batı Trakya. Suriye, Irak’la sınır aşan sular sorunu, Ermenistan, PKK ve İŞİD gibi terör, Türkiye’nin borç batağına batması, ABD, İsrail ve Rusya gibi büyük devletlerle zaman zaman yaşanan çık ciddi sorunlar ile boğuşmak zorunda kalacaktır. Bu da ancak vatandaşlarının bir birine kenetlenmesi, güvenmesi ile sağlanır. Çözüm belli iken radikal akımların arkasına saklanarak, rejimi değiştirerek çözüme ulaşılmaz, daha da çıkmaz hale girer. Konusunda çok değerli bilim adamları birlik ve beraberliğin sağlanması yönünde reçeteler sunmaktadır. En azından bu reçetelerin uygulanması bile Türkiye’yi rahatlatacaktır.
*Rakamlar tahmini olup, yazarı bağlamaz, çeşitli kaynaklardan fikir vermek amacıyla kaydedilmiştir.
Bilgelerin güven konusundaki sözleri:
- Başkalarına karşı beslediğimiz güvenin en büyük kısmını doğuran, kendimize olan güvenimizdir-La Rochefoucauld
- Güven bir karaca kadar çekingendir, insan onu bir kovdu mu, tekrar bulması uzun zamana bağlıdır-Samuel Johnson
- Güvensizliğin üç mahsuru vardır: Can sıkıntısı, sabırsızlık, vakit öldürmr-Pascal
- İnsanın yapabileceği en büyük fenalık, kendisine olan güvenini kaybetmesidir-Richard Bernedici
- Kötü insanlara güvenilir. Çünkü değişmezler-W.Faulkner
Bahattin Ayhan
21.12.2017
Yeni yılın Dünya ve Türkiye için barış, huzur, refah getirmesini diler, içtenlikle kutlarım
Bir yanıt yazın