Uzaklardan Bir Ses – Eski Tüfekler

Eski tüfekler

İsmail, Jirayr usta ve ben,

Bir de bizim hala oğlu Raşit bazen,

Ki iyi bir tesviyecidir kendisi,

Ki emekli oldu tersaneden,

Eski köye yeni âdet getirmişiz,

Kumkapı meyhanelerine dadanmışız bir süreden beri.

Hafta başı oldu mu bir bir sayıyoruz günleri.

Haftalığı alınca hiç bir yere sapmadan,

Çolak Artin’de alıyoruz soluğu.

Karanlık, köhne, salaş bir dükkan,

Ama kan çekiyor bizi buraya, kan.

Ne kadar ipten kazıktan kurtulma,

Ne kadar eski tüfek komünist varsa,

Hemen hepsi burada.

Devrimci olmasına devrimciler hâlâ,

Ama sadece lafta.

Dudaklarında Amerikan malı cıgara,

Akıllarında fikirlerinde borsa.

Sallıyorlar işkembe-i kübradan,

Ahkâm kesiyorlar ulu orta.

Gene de ne yalan söyleyeyim,

Tükenmeye yüz tuttuğundan olsa gerek türleri,

Seviyorum ben bunları be usta,

Seviyorum işte ebabil kuşlarını sevdiğim gibi.

Meyhaneye gelince;

Masa da manzara da aynı hep.

Bakmasak da dışarıya,

Pencerenin yanındayız daima.

Mevzular umumiyetle derin;

Ya “ne olacak şu hali Fener’in”,

Ya bitmek bilmez kara sevdası İsmail’in,

Ya da devrim.

Dedim ya mevzular derin.

Hatta çetrefilli bile denebilir.

Ha bu arada ismail kim mi?

Boşverin onu, siz beni dinlemeye devam edin.

Hava bazen mutedil bazen serin.

Bazen poyraz esiyor şiddetli,

Bazen günbatımından vasati.

Kırk yılın bir başı kar da yağıyor, lapa lapa tipi.

Gene de haftada bir buradayız biz,

Görevi ihmal etmeyiz.

Lakin bizim gibi davranmıyor herkes.

Meyhane bu sıralar tenha.

Masa da öyle tabaklar da.

Önümüzde barbunya pilaki,

Az biraz lakerda,

Tadımlık arnavut ciğeri,

İki çatallık da kavurma et.

Hepsi bundan ibaret.

Yanında kulüp rakısı, yani rakının kravatlısı,

Dudağımızın kenarında yeni harman cıgarası,

Bolca muhabbet, gayrı bundan sonrası,

Bu kadar işte bizim çilingir sofrası.

Hanıma sorsan geyik bahçesi,

Bize laf düşerse, cennettin en yeşil köşesi.

Uzun lafın kısası,

Keyifli yerdir Artin’in meyhanesi.

Keyifli olmasına keyiflidir de,

Her seferinde aynı soruyla nihayet buluyor,

Bu geceden koyu, günden uzun muhabbet;

Nasıl komünist olmuyor,

Bu parasızlıkla bizim millet?

Bir cevap bulacağız buna elbet,

Yeterse rakının dozu,

Ve elverirse siyaset..!

Danışma Kurulu üyemiz çılgın Türk, yazar Kerem Özakman uzaklardan bir ses verecek… 1956 yılının Eylül ayında yazar bir babanın (Turgut Özakman) ve tiyatro çevirmeni bir annenin (Sevim Özakman) oğlu olarak Ankara’da doğdu. Çocukluğu ve gençliği tiyatro ve edebiyat çevresinin içinde geçti. Makina Mühendisi olup İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Üretim Yönetimi Bölümü’nde yüksek lisansını yaptı. 1983 yılında özel sektörde başladığı çalışma hayatına çeşitli kuruluşlarda mühendislik ve yöneticilik yaptıktan sonra 1996 yılında kurduğu kendi şirketi ile devam etti. 21 yıldır ortağı olduğu şirkette yönetici/ortak olarak iş hayatını sürdürüyor.

Genlerinden gelen edebiyata eğilimi ile şiir yazmaya başladı. Kendisine özgü bir dil ve üslup geliştirdiğine inandıktan sonra, 2004-2009 yılları arasında yazdığı şiirlerini “Bütün Aşklardan Öte” adlı kitabında topladı. İlk kitabı ile okurdan beklediği olumlu tepkiyi alan ve yüreklenen yazar, “İş Sevdaya Gelince” isimli ikinci şiir kitabını tamamladı. Bu iki şiir kitabından sonra uzunca bir süredir yazdığı öyküleri “Bir Eylem Gecesi” adını verdiği üçüncü kitabında topladı. Bugünlerde “Bir Sevda Bekler Beni” isimli dördüncü çalışmasını tamamlamak üzere olan Kerem Özakman İstanbul’da yaşamakta olup evli ve bir kız çocuk babasıdır.

Eski tüfekler - sddefault 1

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir