Putin’den Dersler
Alaeddin Yalçınkaya
2017 itibariyle Rusya Devlet Başkanlığı görevini sürdüren Vladimir Putin, sadece kendi ülkesi için değil 21. Yüzyıl global politikaları açısından da kilit isim olarak dünya tarihindeki yerini almaya adaydır. Astana Yayınlarından çıkan “Kendi Anlatımıyla Putin” kitabını okuduktan sonra bazı tespitleri paylaşalım:
Putin’in ülke, bölge ve dünya politikaları açısından önemini anlatırken burada daha çok Moskova veya St.Petersburg penceresinden bakıyorum. Eğer Çeçenistan’da bağımsızlık savaşı verenler veya Gürcistan’ın ülke bütünlüğünü savunanlar yahut Rusya desteğindeki Ermenistan tarafından işgal edilen Azerbaycan penceresinden bakarsak daha başka şeyler söyleyebiliriz. Ancak bu durumda olanların dahi “nerede hata yaptık” sorusunu sormaları, Putin’den ve bu kişiliğin ortaya çıktığı şartlardan almaları gereken dersler vardır.
Sovyetler Birliği’nden sonra Rusya Federasyonu dağılma sürecinde yine Moskova penceresinden bakıldığında basiretli bir çıkışla başkanlığa getirilen Putin, kısa sürede federasyonun dağılmasını önlemiştir. Ülkeyi oluşturan 89 birimi 7 valilik altında toplayarak ülke içindeki ayrılıkçı çıkışların önünü tıkamıştır. Yakın Çevre Politikası ile eski Sovyet cumhuriyetlerini kontrol sürecini başlatmış, onların NATO veya AB üyeliği yahut Moskova çıkarlarına aykırı politik açılımlarına set vurmuştur. 2000’den beri iki başkanlık, bir başbakanlık ve yeniden ikinci başkanlık (baştan itibaren 4.) dönemine geçmiştir. Anayasaya göre en fazla iki dönem başkanlık yapılabileceği halde, iki dönem başkanlık sonunda bir dönem başbakanlık yaparak yeniden başkanlık yolunu açmıştır.
Lenin ve Stalin Çarlık rejimini yıkarak Sovyetler Birliği’ni kurmuştur. Bu çerçevede zamanın şartlarına göre güçlü bir siyasi ve toplumsal altyapısı ile sanayi devrimini kısmen gerçekleştirmiş Çarlık coğrafyası üzerine yeni rejimi kurmuştur. Putin ise Sovyet sonrası moral bozukluğu içinde, çökmüş alyapı ve işleyemen bürokrasi ile özdeşleşen Rusya’yı toparlayarak ülkesini, bölgede ve küresel ilişkilerde yeniden super güç yoluna sokmuştur. Bu özellikleri dikkate alındığında Lenin ve Stalin ile karşılaştırılması mümkündür. Bunları yaparken uzmanlık alanları Devletler Hukuku ve İstihbarat tekniklerini son derece başarılı bir şekilde kullanmıştır.
1952 St.Petersburg doğumlu olan Putin orta halli (kendi ifadesiyle yoksul) bir ailenin çocuğu olarak büyümüştür. Babası parti üyesi olduğundan komşusu onu gizlice kilisede vaftiz ettirmiştir. Okul döneminde genellikle içine kapanık, pek öne çıkmayan öğrencidir. 9. Sınıfta iken KGB’ye başvurmuş, “kendi ayağı ile gelenleri almıyoruz” cevabı verilmiştir. Bununla beraber servis Putin’i izlemiş, daha sonra kadroya almıştır. Üniversite yıllarından: “İyi çalıştım. Toplumsal etkinliklere katılmadım. Komünist Gençlik Örgütü’nde görev almadım… Param yoktu. İnşaat ekiplerinde çok kazanıyorlardı.. Ormanda yollar açtık, evler yaptık. İşi bitirince herbirimize bin ruble kadar para verdiler..”
KGB’deki amirinden: “Organizasyon yeteneği, belirli oranda taktik becerikliliği ve işten anlama gerekliliği … Putin de bunların tümü vardır. Disiplinli ve aksatmadan okuyordu. Onun onurlu içten oluşunda kuşku uyandıracak hiçbir olay ve sorun yoktu. Dışarıda 30 derecelik sıcağa karşın, ceketsiz ve kısa kollu gömlekle çalışır bana bilgi vermeye, üç düğmeli kostümüyle gelirdi.. Putin için çıkarcıdır diyemem. Ben onun içine dönük, sokulgan biri olmadığını düşünüyorum… Egoist olmadığı gibi başkasının sözüyle de hareket etmezdi..”
Almanca öğretmeni Lüdmila ile evlendiğinde KGB içinde önemli sayılabilecek bir mevkide olduğu halde babası ile aynı evi paylaşmıştır. 27 metrekarelik evin 15 metrekarelik balkonlu odasında anne-babası, 12 metrekarelik odasında ise Putin eşiyle yaşamıştır.
Berlin duvarı yıkıldığında Putin bu şehirde görevlidir. Daha sonra ülkesine dönerek bir süre üniversitede yöneticilik ve St.Petersbug belediye başkan yardımcılığı görevinde bulunuyor. Sovyetler Birliği’nin yıkılışı sonrası bir şekilde devletle irtibatlı kişilerin kısa sürede milyarder olduğu, Hodorovskilerin yeşerdiği dönem. Bununla beraber Putin 1996’da Moskova’da başbakanlığa ve başkanlığa gidecek göreve çağrıldığında St. Petersburg’da o güne kadarki birikimiyle ancak bir yazlık sahibi olabilmiştir. Daha yeni taşınmışken bu evi de yanmıştır. Yangın sonrası eşinin sözleri: “Bu olaydan sonra ne evin, ne paranın, ne eşyanın, onlar uğruna çırpınıp didinmeye değmez olduklarını anladım. Neden mi? Çünkü onlar bir anda yanıp kül olabiliyorlardı.”
Başbakanlık yolundayken Bayan Putin’in eşi hakkındaki tespitleri: “O şöhret düşkünü değil ve çok azimli bir kimsedir. O, çabası sonucu gayesine ulaşan ve bir şeyler için yaşayan bir kimsedir. Kimi kimseler para pul peşindedir. O ise yalnız gayesinin peşindedir..”
Putin her fırsatta adalet, hakkaniyet, kamu hizmeti, sosyal haklar gibi konulara, önem verdiğini vurgular: “Yasalara saygılı olmalıyız, ama o, çağın gerisinde kalmışsa değiştirilmelidir.. Anayasanın normal bir yasadan daha uzun süre yaşaması için en genel prensipleri içermesi gereklidir… Savcı ahlak ve prensip örneği olmalıdır…”
Onun takdir ettiği liderlerden biri de Kohl’dür. Ancak 2000 yılında Kohl hakkındaki tespiti: “Kohl gibi güçlü olsa bile, on altı yılda tek bir liderden, her halk, bu Alman halkı gibi dengeli olsa da bıkar. Onlar bunu zamanında anlayacaklardı.” Putin’in bir diğer özelliği de yanındakilerle zaman zaman anlaşamasa da onları harcamamasıdır. İkinci dönem sonunda başkanlık görevi de yapan Medvedev bu konuda ilginç bir örnektir.
Yukarıda aktarılan hususlar 2000 başı itibariyle Putin ve yakınlarından alınmıştır. Çeçenistan, Ukrayna ve eski Sovyet coğrafyası politikalarında Putin yönetimindeki KGB cinayetleri ve halen devam eden çatışmalar, dikkate alındığında hak, hukuk, insanlık tarafı Rusya’nın çıkarlarına feda edilebilmektedir. Bununla beraber Putin’den alınacak çok dersler vardır. Putin 2017’nin Putin 2000’den alması gerekenler de var.
Bir yanıt yazın