28 Kasım’da Kuzey Kore, ABD karasına ulaşabilecek yeni bir Hwasong-15 kıtalararası balistik füzeyi test etti ve gerginlik arttı.
ABD Başkanı Donald Trump, K.Kore’de zor bir sorunu miras aldığından şikayet etti.
K.Kore lideri Kim Jong Un’u nükleer silah peşinde koşan, uzun menzilli silahlara dair uyarıları dinlemeyen bir pervasız olduğunu söyledi.
*
Trump’ın sorunu miras alması elbette onun sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor.
Şu ana kadar K.Kore Sorunu ile ilgili bir strateji belirlemekte başarısızdır.
Neredeyse başkanlığı üzerinden bir yıl geçmiştir ama K.Kore Sorunu ile ilgili tek başarısı Birleşmiş Milletler Örgütü’nden ek yaptırımlar sağlamak olmuştur.
Daha da kötüsü, selefleri hakkındaki acı şikayetleri ne yapacaklarına dair fikrinin olmadığını gösteriyor…
*
Başkan’ın sorunun üstesinden gelmek için başlattığı en son girişim;
Birkaç hafta önce yönetiminin alay-ı vâlâ ile K.Kore’yi ABD Dışişleri Bakanlığı’nın terörizm sponsorları listesine yeniden almasıdır.
Ancak Kim Jong Un’un davranışları doğrultusunda çıkarılan karar;
Başkan George W. Bush’un Ekim 2007’de Kuzey Kore’yi bu listeden çıkaran kararı gibi büyük ölçüde sembolik olmuştur.
*
Beyaz Saray, K.Kore’nin bir terör örgütü sponsoru olarak yeniden listelenmesinin kritik bir adım olduğu iddiasındadır.
Bu noktada ABD Hazine Bakanlığı’nın ek yaptırımlar üreteceği söylentilerine rağmen, neden hâlâ bir hamle yapmadığı sorgulanıyor.
Çünkü ABD’nin üye olduğu uluslararası finansal kuruluşlar, terörün devlet sponsorlarına sunulan kredileri ya da diğer yardımları yasaklamıştır.
Herhangi bir uluslararası finans kuruluşunun üyesi olmaması ama K.Kore devletinin terör sponsoru olarak listelenmesine rağmen,
Neden ek yaptırımlara tabi tutulmadığı mesela Güney Kore ya da Japonya’ da anlaşılamıyor.
*
ABD’nin terör listesinde, devletin güvenlik hizmetini terörist gruplarla ilgilendirmiş ülkeler yer alıyor.
Bütün liste 4 ülke; İran, Kuzey Kore, Suriye ve Sudan’dan oluşuyor.
Venezuela, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından bir terör örgütü olarak ilan edilen Devrimci Silahlı Kuvvetler (FARC) ile bağlantılarına rağmen listeden çıkmayı başarmıştır.
Pakistan güvenlik güçleri terör listesine dahil edilmeyi hak edecek biçimde terör gruplarıyla iç içedir.
*
Sembolik bir jest olsa bile Bush’un Kuzey Kore’yi listeden çıkarma kararının içeriği, Trump’ın geri getirme kararı ile tamamen farklıdır.
2008’de Kuzey Kore; Çin, Japonya, Rusya, Güney Kore ve ABD ile görüşmelere katılmayı kabul etmişti.
Görüşmelerin açık amacı Kore Yarımadasını nükleer silahlardan arındırmaktı.
Kuzey Kore, nihai listeden silinmesi sırasında nükleer faaliyetlerini doğrulama sistemi kurmak için müzakerelere katıldı.
Rejim,Yongbyon’a uluslararası müfettişleri davet etti ve Yongbyon reaktörü operasyonlarının kayıtlarını denetime açtı.
O zaman Kuzey Kore, ABD’nin sembolik hareketine karşılık Yongbyon reaktörünün soğutma kulelerini havaya uçurmaya karar verdi.
Nihayet görüşmeler kısmi bir anlaşmaya yol açtı ve Kuzey Kore’nin Yongbyon’daki nükleer tesisini kapatmasına neden olmuştu.
*
Ne ki, anlaşma Kuzey Kore’nin, zenginleştirilmiş uranyum ( Highly Enriched Uranium -HEU) aracılığıyla bölünebilir materyal geliştirmek üzere bir programa sahip olduğunu reddetmesiyle bozuldu.
Bunun üzerine rejimin böyle bir programla uluslararası ekipman alımlarının önüne geçildi.
Birkaç yıl aradan sonra Yongbyon nükleer reaktörü tekrar faaliyete geçti.
2006’dan bu yana K.Kore’nin yürüttüğü yeraltı nükleer testlerinin altısı, görüşmelerden önce reaktörden toplanan plütonyum ile uyumluydu.
K.Kore’nin coğrafyasında herhangi bir yerde yeraltında bir HEU tesisi kurulması olasılığı her zaman endişe kaynağı oldu.
Ve Yongbyon, her zaman açık ve mevcut bir tehlike oluşturdu…
*
Şimdi Başkan Trump’ın K. Kore sorununu çözmek için henüz sergilemediği ciddi bir amaca ve bir disiplin seviyesine ihtiyacı olduğu vurgulanıyor.
Ama bu noktada etkili bir politikanın:
Bilhassa Çin için bir çılgınlığı yaymak mı yoksa bir işbirliğini geliştirmek mi,
Yoksa bu işbirliğinin bir defaya mahsus işlemler mi ya da uzun vadeli bir taahhüt mü olacağı,
Ya da sadece Çin’le mi yoksa tüm bölgesel paydaşların katılımı ile sağlanacağı sorularının yanıt bulması gerekiyor.
Üstelik böyle bir politikanın Başkan Trump’ın hangi deneyimli diplomatik profesyonelleri ve danışmanları çabasıyla inşa edileceği de sorgulanıyor.
*
Bu noktada Çin; Başkan Trump’ın K.Kore’yi terör sponsoru olarak listeye almasının ardından,
ABD Hazine Bakanlığı’nın K.Kore’ye yeni yaptırımlar uygulama olasılığına itiraz ediyor.
Pyongyang’ın yapılacak yeni baskıya daha keskin bir tepki vereceğini ileri sürüyor…
*
Buna göre BM onaylı uluslararası yaptırımlar zaten K.Kore üzerinde yoğun bir baskı uygulamaktadır.
Pyongyang yeni nükleer ve füze faaliyetleri yürütmesi halinde BM daha fazla yaptırım uygulayacak ve tek taraflı ABD yaptırımları da gelebilecektir
Ama Pyongyang, son iki aydır bu faaliyetlerde bulunmuyor.
Bu teşvik edici bir durumdur, buna rağmen ABD’nin daha sert tedbirleri öngörmesi K.Kore lideri Kim Jong-un’a gönderilecek yanlış bir sinyal olur.
Çünkü, doğrusu iki ülke arasında iyi niyeti tanımlayacak uygun şekilde etkileşim kurulması gerekiyor.
Aslında ne ABD ne de K.Kore savaş istiyor; ne yazık ki, oyunun her iki tarafında dayanamayacağı bir noktaya ulaşması ve ciddi bir çatışmaya dönüşmesi ihtimali giderek artıyor. .
*
Halbuki ABD güçlü bir ülkedir ve dış politikası oldukça esnektir.
Fakat Kuzey Kore politikasını değiştirmesi zordur çünkü K.Kore kaynaklarını tüketmiş ve jeopolitik rahatsızlıklar içindedir.
Ne siyasi esnekliği ne de bu esnekliği destekleyecek güce sahiptir, deniliyor…
4.12.2017
Bir yanıt yazın