Şu ülkede “hacı – hoca, Ulema – âlim” perdesi arkasında çevrilmedik dolap, oynanmadık oyun kalmadı.
Saymakla, anlatmakla bitmez.
Şeytanın bile aklına gelmeyecek, gelemeyecek yöntemlerle servetlerine servet kattılar…
Börtüsü – böceği, kurdu – kuşu, denizi – gökyüzü, insanları ile şu ülke, şimdiye dek, bu kadar yolsuzluk, hırsızlık, yalan dolan, talan, sahtekârlık, acımasızlık, üçkâğıtçılık görmedi.
Sahtekârlar, utanmazlar köşe başlarını tutmuşlar.
Ekonomi çökmüş. Tarım bitmiş. Esnaf kan ağlıyor. Halk perişan ve birbirine düşman… Toplum, Tıpkı bir barut fıçısı gibi… Tek kıvılcım onları patlatmaya yetecek…
Yapılan haksızlıklar, hukuksuzluklar, tüm çıplaklığı ile ortada. Saklısı, gizlisi kalmamış artık. Dağlar gibi yığılmış kirli çamaşırlar.
Kirli çamaşırlar odalara, kutulara sığmıyor, ortalarda, meydanlarda geziyor…
İki kere ikinin dört etmesi kadar kesin kanıtlarla yasa dışı işlerin ortaya çıkarılmasına karşın, adamlar yine de hiçbir şey olmamış gibi, büyük bir pişkinlik ve utanmazlık içerisinde demeçler veriyorlar. Konuşuyorlar. Uygulamalarını, icraatlarını savunuyorlar.
Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. İnsanları kandırmaya çalışıyorlar.
Bu ülkeden onlarca cumhurbaşkanı, onlarca başbakan geçti. Tümünün de oğulları, kızları, akrabaları, yakınları vardı. Ama hiçbirisinin de çocukları gemicik sahibi olmadı. Olamadı…
Hiçbirisinin zamanında bu kadar çok yolsuzluk, hırsızlık, talan öyküleri anlatılmadı…
Yaşanmadı…
Karikatürlere konu olmadı…
Utanmazlık, pişkinlik, İhanet diz boyu…
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu dün, Mecliste, RTE’nin yakınlarının yurt dışına çıkardığı paralarla ilgili belgeler açıkladı. Şunları söyledi:
“1 Ağustos 2011 Man Adası Devleti’nde bir şirket kurulur. Küçücük bir ada. O şirketin kuruluş belgesi bizde. Bu şirket 2 Ağustos itibarıyla birer yönetim kurulu toplantısı yapar. Yönetim kurulu Sıdkı Ayan’dan oluşur. 1 sterlinlik bir şirket. 15 Kasım 2011’de bu şirketi Kasım Öztaş’a devreder.
Bu şirkete para gitti. 15-12-2012 tarihinde Ziya İlgen, enişte 2,5 milyon dolar, Mustafa Erdoğan, 2,5 milyon dolar para gönderiyor. 26-12-2011 Ziya İlgen, 1 milyon 250 bin dolar. Mustafa Erdoğan, 1 milyon 250 bin dolar para gönderiyor. 27-12-2011 Osman Ketenci, dünür, 1 milyon 250 bin dolar gönderiyor. Mustafa Gündoğan 1 milyon 250 bin. Eski Özel kalem müdürü bu. Ahmet Burak Erdoğan, 2 milyon 300 bin dolar…
Diyecekler ki bunların belgesi var mı? Bütün bu paraların swift mesajları elimizde. Bu swift mesajı ne demek? Yurt dışına dolar gönderirken bu mesajla gönderiyorsunuz. Bunlar yetmez bankaların dekontu lazım dedim, parayı gönderdiğin dekontlar. Diyecekler ki bu belgeler sahtedir. Bunların tamamı bankaların resmi kayıtlarıdır. Yurt dışına göndermişler o şirketlerin de kayıtlarında var…”
Öyle anlaşılıyor ki CHP Genel Başkanı bu konuda çok derin ve ciddi bir araştırmalar yapmış… Hem kendine, hem belgelerine güveniyor…
Ne var ki ileri sürülen iddia ve belgeler ne kadar ciddi olursa olsun, biz millet olarak artık, yöneticilerin bunları anında geçersiz, sahte ilan etmelerine alıştık. Nitekim öyle de oldu. AKP kurmaylarından hemen itirazlar yükseldi:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel, Kemal Kılıçdaroğlu’nun belge olarak gösterdiği kâğıtların sahte olduğunu belirterek, Kılıçdaroğlu’nu söz konusu kâğıtları derhal bir cumhuriyet savcılığına vermeye ve suç duyurusunda bulunmaya davet etti.
AKP’den bir açıklama da Grup Başkanvekili Bülent Turan’dan geldi. Turan, Kılıçdaroğlu’nun resmi olarak yapılan bir ticaretten bahsettiğini söyledi. Şöyle dedi:
“Kılıçdaroğlu’nun elinde olan belgelerin sahte olduğunu, siyasi ahlaktan uzak bir konuşma yaptığını üzülerek gördüm. Şu anda yapılacak tek işlem istifaya davettir. Türkiye’ye gelen dövizi Türkiye’den çıkan bir para gibi gösteremez…”
Aslında bu açıklama bir çeşit itiraftı. Çünkü cümle içerisinde “Resmi olarak yapılan bir ticaret”ten söz ediliyordu…
Bizim resmi, gayri resmi ticarete aklımız ermez. Biz bir vatandaş olarak öğrenmek istiyoruz:
“Bu neyin ticaretidir? “OffShore, yani “VERGİDEN UZAK, VERGİ DIŞI ŞİRKET” anlamına gelen 1 sterlinlik bu kuruluşta ne alınıp satılmaktadır? 88 bin nüfuslu, “ISLE OF MAN” adlı bir adadaki Bellway Limited şirketine toplam 15 milyon dolar niçin gönderilir?”
Bunları bilmek, öğrenmek bizim hakkımız değil midir?
Biz şimdi bu konuda yetkililerden açıklama bekliyoruz…
Bir de şunu bilmek istiyoruz. 80 milyonluk Türkiye’de neden bu ticareti sadece yakın ve uzak akrabalar, yani “akraba-i taallukat “ yapar?
Yani neden oğul, kardeş, enişte, dünür, eski kalem müdürü milyonlarca doları yurt dışına çıkarır?
Bu işler kara para aklamak ve vergi kaçırmak için yapılmış olmasın sakın?
Ne dersiniz?
Bir vatandaş olarak bunları bilmek, öğrenmek bizim de hakkımız değil midir?
Bir yanıt yazın