NECDET BULUZ
Suriye sahasından beklediğini elde edemeyen, Yemen’de hezimete uğrayan, Katar’a uyguladığı ambargodan eli boş dönen ve ekonomik darboğazda olan Suudi Arabistan’ın yeni girişimi Lübnan’a karşı savaş çığırtkanlığının da aynı şekilde sonuçlanabileceği görülüyor.
Amerika’nın verdiği destek ile özellikle İran’a karşı sert bir tutum sergileyen Suudi Arabistan, öyle görünüyor ki, petrol satışından elde ettiği gelirin yarısını Amerika’dan silah ve savunma sistemlerine harcayacak.
Suudi Arabistan Körfez İşleri Bakanı Samir Sebhan, Hizbullah’ın hareketleri sebebiyle Lübnan’ı savaş ilan eden ülke olarak göreceklerini söylüyor Sebhan yaptığı açıklamada, Lübnan hükümetinin Hizbullah’ın faaliyetlerden haberdar olması gerektiğini dile getirerek, Hizbullah’ın Suudi Arabistan’a dönük saldırılardan sorumlu olduğunu iddia etti.
Sahban gün içinde sosyal medya üzerinden Lübnan hükümetini eleştirerek “Lübnan, eskiden olduğu gibi ülkemize karşı terörist faaliyetlerin yürütüldüğü bir yer olmayacak. Bir terör hükümeti mi yoksa barış hükümeti mi kuracakları Lübnanlı devlet adamlarına bağlı” ifadelerini kullandı. Suudi Arabistan’ın Bağdat büyükeçiliği yaptığı dönemde Irak’ın içişlerine karşması nedeniyle sınır dışı edilen Sahban’ın açıklamaları Riyad’ın atacağı adımların da mesajını vermiş oldu.
Ortadoğu ve Körfez konusunda uzmanlaşan bazı kişilerin gelişmeler üzerindeki görüşlerine de bakmak gerekiyor. Yapılan yorumlarda Amerika’nın İran’a karşı şimdi de Suudi Arabistan’ı kullanacağı ve bu kargaşada da Suudilere tarihin en büyük silah satışını gerçekleştirmeye hazırlandığı dile getiriliyor.
Suudi Arabistan’ın Hizbullah üzerinden İran ile hesaplaşma planı 3 adıma dayanıyor.
İlk adımda yolsuzluk operasyonları adı altında ülkesindeki Amerikancı restorasyonu pekiştiren Suudi yönetimi buna paralel olarak Lübnan’da finanse ettiği Hariri’nin beklentileri karşılayamaması üzerine harekete geçti. Suud medyasında çokça yer almasa da Hariri’nin kabarık sicilini açıklama görevini İsrail üstlendi. İsrail merkezli The Jerusalam Post konuyla ilgili haberinde Hariri döneminde Hizbullah’ın siyaset sahnesinde meşru hale geldiğini, hükümetin ortağı olduğunu belirtirken yine Hariri döneminde Suriye’ye büyükelçi gönderildiğini anımsattı. Gelinen noktada kimse Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin Suudi Arabistan baskısıyla istifa ettiğini yalanlamıyor.
Suud planında ikinci aşamada mezhepsel dinsel ayrıma göre inşa edilmiş Lübnan’da kırılganlığın arttılması ve bu sayede siyaseten meşru güç haline gelmiş Hizbullah’ın tasfiyesi hedefleniyor.
Sahban’ın sosyal medya üzerinden “Barış hükümeti” vurgusu yapması bu kapsamda önem kazanıyor.
Suudilerin finanse ettiği ve liderliğini aynı zamanda Suudi Arabistan vatandaşı olan Hariri’nin yaptığı Gelecek Hareketi, Hizbullah’ı tecrit eden bir girişimi geçtiğimiz dönemde hayata geçirmeye çalışmış ancak başarılı olamamıştı.
Lübnan’ı istikrarsız hale getirmek için Katar krizinde olduğu gibi “blokaj”hamlesi de Suudi Arabistan’ın gündeminde yer almakta. Hariri’nin Riyad’ın ardından Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitmesi, Bahreyn’in vatandaşlarına Lübnan’ı terk etme çağrısı yapması bu kapsamda atılan ilk adımlar olarak önem kazanmış bulunuyor.
Suudi Arabistan’ın son merhalede hedefinin ise muhtemel bir Hizbullah ve İsrail savaşında mıntıka temizliği yapmak olduğu bugün uzmanlarca dile getirilmekte.
Yaşanan gelişmelerin ardından Haaretz gazetesine makale yazan Obama döneminin İsrail Büyükeçlisi Daniel Shapiro İsrail’in 2006’dan bu yana Hizbullah ile savaş hazırlığı yaptığını belirtmiş ve Suudi Arabistan’ın bu mücadele Tel Aviv’in dostu olduğunun altını çizmişti.
Benzer şekilde, İsrail’in yıl içinde Hizbullah’a karşı 20 yılın en büyük tatbikatını düzenlemesi ve sınır hattı boyunca gözetleme karakolları kurması olası bir çarpışmanın ayak sesleri olarak da değerlendirilebilir.
Suudi Arabistan’ın Lübnan karşıtı açıklamalarına ABD’den destek geliyor.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Binbaşı Adrian Rankine Galloway, ABD’nin Ortadoğu’daki İran hakimiyetine son vermek istediğini ve Suudi Arabistan ile birlikte ortak güvenlik stratejisi izlediğini söyledi. Galloway “ABD ile Suudi Arabistan terörist gruplara karşı mücadele etmek ve İran’ın Ortadoğu’daki hakimiyetine son vermek için çalışma yürütüyor” diye konuştu.
Hizbullah’a karşı yeni yaptırımları uygulamaya koyan ve 10 Ekim’de hareketin önde gelen komutanlarının başına ödül koyan ABD, İran karşıtı yeni senaryonun sahibi olarak öne çıkıyor. Başkan seçilmeden İran’ı kampanyasının merkezine koyan ve nükleer anlaşmayı iptal etmek isteyen Trump, Lübnan ziyaretinde de Hizbullah ile mücadele çağrısı yapmıştı.
Konu son derece önemli ve bizi de yakından ilgilendiriyor. Yazmaya ve görüşlerimizi yansıtmaya devam edeceğiz.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın