NECDET BULUZ
Suudi Arabistan’da gerçekleştirilen “yolsuzluk operasyonu” olarak da adlandırılan gözaltı dalgasında ilk gün 11 prens ve 38 bakan gözaltına alındı. Daha sonra operasyonlar başka isimlere de ulaştı. Uluslararası alanda tanınan birçok ismin gözaltına alındığı operasyon derin darbe olarak değerlendirildi.
Son gözaltı dalgası ile Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’ndan sonra ülkenin üçüncü büyük güvenlik gücü Kraliyet Muhafızları’nın da kontrolünü eline aldı. Selman ayrıca önceki gün kurulan ve olağanüstü yetkilerle donatılan “Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu” nun da başına getirildi.
Gelişmeler “Muhammed bin Selman’ın tahta geçmesi önünde hiçbir engel kalmadı” şeklinde yorumlandı. Saray darbesinin hemen ardından ABD Başkanı Donald Trump’ın Kral Selman’ı arayarak destek vermesi bizce önemlidir. Trump’ın damadı ve danışmanı Jared Kushner’in de darbeden bir hafta önce Riyad’a gizli bir ziyaret gerçekleştirmişlerdi.
Muhammed Bin Selman ülkenin değişim modeli olarak Dubai örneğini savunuyor. Şok operasyon kapsamında göz altına alınan isimlerden Prens Velid bin Talal ise “değişim/ dönüşüm Türkiye baz alınarak sağlanmalı” görüşünü savunuyor. Daha resmi olarak yönetimi devralmayan ülkede etkin kurumlardan ‘emri bil maruf nehyi anil münker’ birimini lağvetmesi ve daha radikal reformlara hazırlanıyor olması halk nezdinde korku ve endişe uyandırmakta. Totaliter-sekülerizmi Suudi Arabistan geneline yayma fikrinde olan Muhammed Bin Selman, muhalif kanat tarafından ikinci Abdunnasır ve yeni Neo-Baasçı olarak gösteriliyor.
Saray darbesi ile ilgili çeşitli yorumlar yapılıyor. Biz, bu darbenin arkasındaki gerçekleri kendi açımızdan şöyle değerlendiriyoruz:
1.- Kral Salman, Amerika’nın da desteği ile tahta geçmek için önündeki engelleri tamamen kaldırmış oldu. Konuyu bu açıdan değerlendirdiğimizde Saray’da bir iktidar kavgasının yapılmakta olduğunu söyleyebiliriz.
2.- Amerika, Salman’ın tahta geçmesi ile birlikte Suudi Arabistan’a 20 milyar Dolarlık yeni savunma sistemleri satmaya hazırlanıyor. Özetle işin uçunda yine Amerika’nın haraç kesme hazırlıklarının olduğunu görüyoruz.
3.- Körfez’de Suudi Arabistan, diğer ülkelerin ağabeyliğini sürdürmeye devam edecek.
4.- ABD Başkanı Trump da Krallık teamüllerine aykırı yöntemle Kral Selman tarafından veliaht olarak atanan Muhammed Bin Selman 4 Kasım gecesi ülkenin üst düzey isimlerini gözaltına aldı. Aralarında 11 prensin de yer aldığı gözaltı listesi Türkiye’ye yakın isimlerden oluşmasının yanında ülkenin ekonomi ve medya alanında etkin isimlerini barındırması ile dikkat çekiyor. Yemen’den ateşlendiği açıklanan ve Riyad’ı hedef alan füzenin havada imha edilmesi sonrası başlayan gözaltı dalgasında, güvenlik kademesinden üst düzey isimler de yer aldı. Gözaltına alınan isimler arasında eski Kral Abdullah bin Abdulaziz’in iki oğlu, Prens Mutab bin Abdullah ile Prens Türki bin Abdullah’ın bulunması dikkat çekti. Suudi yetkililer, gece yarısı başlayan tutuklamaların aynı gece kurulan ve başkanlığına Muhammed Bin Selman’ın getirildiği “Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu” kararı ile gerçekleştiğini duyurdu.
5.- Uzmanlar Suudi Arabistan’a değişen bölge denkleminde yeni bir misyon yüklendiğini, Riyad’ın, Yemen, Irak, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Eritre, Sudan, Etiyopya, Libya, Tunus ve Suriye denkleminde başlayan sürece ayarlı bir değişim yaşadığını vurguluyorlar. Suudi Arabistan merkezli değişimin domino etkisi yaparak tüm bölgeyi etkileyeceği kaydediliyor.
6.- Amerika, bölgedeki İran tehlikesine karşı Salman’ı bu şekilde daha çok etkileyecek ve istediklerini de rahatlıkla yaptırabilecektir. İşin başka yönü de İran tehlikesine karşı Suudilere daha fazla silah ve savunma siteminin satılması gündeme gelecektir.
Nedenine gelince:
Saray darbesinin yapıldığı gün Riyad’a bir balistik füze saldırısı düzenlendi. Açıklamaya göre füze havadayken Patriot füzeleri ile imha edilmiş can kaybına yol açmamıştı. Saldırıyı Yemen’de Suudi Arabistan ile savaşmak için İran’dan destek alan Huti milislerinin üstlendiği duyuruldu. Tesadüf olabilir mi yorumunu sizlere bırakıyoruz.
Burada şu noktayı da söylemeliyiz:
Suudi Arabistan’daki bu değişim ve Körfez’deki depremin Türkiye’yi ne kadar etkileyip etkilemeyeceğini de görmek gerekiyor. Bu değişimden etkilenmemiz mümkün görünmüyor.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz