Dünkü (03.11.2017) cuma hutbesinin konusu Sünnet idi.
Bizim imamın “Rivayete göre” dedikten sonra aktardığına göre Hz. Muhammed şöyle demiştir: “Size iki şey bırakıyorum.
Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla
şaşırmazsınız: Bunlar, Allah’ın Kitabı ve benim sünnetimdir”
Hutbe metninde bu hadisin kaynağı olarak İmam Malik’in “Muvatta” isimli eseri gösterilmiş.
İmam Malik (Malik b. Enes) M.S. 711-795 yıllarında yaşamış.
Zaten muteber kabul edilen hadis kitaplarının en eskisi de onun kitabıdır.
Size bir şey diyeyim mi; Hadislerin ravi zincirlerinin ilk halkasını teşkil eden kişilerin hiçbirinin yazılı bir hadis kitabı bulunmamaktadır.
Kim bilir ikinci ve üçüncü halkayı teşkil edenlerin de böyle bir yazılı eseri yoktur!
Ben bir hadis uzmanı değilim, ancak en eski hadis kitabı olan El-Muvatta’nın yazarı İmam Malik hakkında verilen şu bilgi bizde böyle bir kanaat uyandırmıştır:
“Eshab-ı kiramdan olan dedesi Ebu Amr’dır.Tebe-i tabiinden olan İmam-ı Malik, ilim ve hadis rivayetiyle meşgul olan bir ailede ve çevrede yetişmiştir. Dedesi Malik, babası Enes ve amcası Süheyl, hadis rivayeti yapmışlardır…”(*)
Oysa ne İmam Malik’in Hz. Peygamber döneminde yaşamakla sahabeden olan büyük dedesi Ebu Amr’ın, ne dedesi Malik’in ve ne de babası Enes ve amcası Süheyl’in yazılı bir hadis kitapları bulunmuyor.
En çok hadis rivayet eden Ebu Hüreyre, Hz. Aişe, Abdullah b. Mesut, Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Abbas gibi sabahebelerin de yazılı hadis kitapları bulunmuyor bildiğim kadarıyla.
Şu halde Hz. Peygamber’in “Size iki şey bırakıyorum, onlara uyarsanız sapıtmazsınız. Bunlardan birisi Allah’ın kitabı, birisi de benim sünnetimdir(hadislerimdir)” diyerek, kendi sözlerini Allah’ın kitabı olan Kur’an ile kıyaslaması akla uygun değildir.
Esasen, Diyanet’in hutbesine göre; söz konusu hadisin, sadece Muvatta isimli hadis kitabında bulunuyor olması da bu konuda şüphe yaratmaktadır.
Kur’an’da Hz. Peygamber için söylenen “O kendi nefsine göre konuşmaz. O’nun söyledikleri (Allah tarafından) kendisine vahyedilendir” (bkz. Necm, 53/3-4) ayetlerin bağlayıcılığına sığınarak Hz. Peygamber’e pek çok yalan hadis isnat edilmiştir.
Oysa bize göre; söz konusu ayetler, Hz. Peygamber’in “Bunlar Allah tarafından bana vahyedildi” diyerek, yani Kur’an ayeti olduğunu belirttikten sonra ashabına öğrettiği, ezberlettiği, yazdığı/yazdırdığı ve uygulamaya koyduğu ilahi metinler için söylenmiş olmalıdır.(**)
Bizi böyle düşünmeye iten ise yine Hz. Peygamber’in, Sahih-i Müslim, Sünen-i Tirmizi, Darimi es-Sünen gibi ciddi hadis kitaplarında da bulunan “Benden Kuran dışında hiçbir şey yazmayın. Kim benden Kuran dışında bir şey yazmışsa imha etsin.” şeklindeki hadisidir.
Biz, elbette bazıları gibi sünneti ve hadisi tümden reddediyor değiliz; ancak bu konuda kılı kırk yarmanın da gerekli olduğunu savunuyoruz.
Çünkü radikal dinci terör örgütleri ve katı İslam yorumları, genelde Hz. Muhammed’e isnat edilen uydurma hadislerden beslenmektedirler.
_______________
(*)
(**) Umûmi efkârın hilafına biz, Hz. Peygamber’in okuma-yazma bildiğine kaniyiz. Gelin görün ki; Cemel Vak’ası ve Sıffin Savaşı’nda çoğu sahabe 80 bin Müslümanın telef olmasına sebep olan ve ayrıca Kerbelâ’da Ehli Beyt’i kılıçtan geçirten Yezit gibi bir sefil yaratık yetiştiren Muaviye’yi, vahiy kâtibi kabul edecek derecede yüceltip isminin başına da Hz. sıfatı koyanlar, Hz. Peygamber’in okuma-yazma bilmediğini iddia ederler.
Bir yanıt yazın