Konya’daki Mevlana Meydanı’nda düzenlenen toplu açılış töreni ve mitinge katılan AKP genelbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan yine her ne olduysa 1919 ve 1923 yıllarını eleştirmiş.
“Tek partili döneminin en büyük kötülüğü bu ülkenin tarihini 1919-1923 yılından başlatma anlayışıyla kurulu bir eğitim sistemi inşa etmek. 1923; kadim tarihimizin (!) yeniden ayağa kalkış tarihidir…”deyivermiş.
Bu sözleri anlamak için müneccim olmaya gerek yok…
Erdoğan için varsa yoksa saltanat…
Yani ona göre 1923 te cumhuriyet kurulacağına payitaht devam etmeliymiş.
Hatta ülkenin her tarafını düşman ordularına teslim etmiş olan ve sonunda can derdine düşüp İngiliz Generali Harrington’a; ”İstanbul’da hayatının tehlikede olduğunu belirterek, sığınma hakkı ”isteyip ülkeden kaçan Vahdettin’e saltanatı geri verilmeliymiş.
Beceriksiz ve yüreksiz Vahdettin Padişah olduğu günlerde tebrik için huzura çıkan Şeyhülislam Musa Kazım efendiye şöyle demiş:
“Ben bu makam için hazırlanmadım. Çocukluğumdan beri, vücutça rahatsız olduğumdan layığı ile tahsil yapamadım. Sinnim kemale erdi (57 yaşında idi). Dünyada bir emelim kalmadı. Biraderlerle (Veliaht Yusuf İzzettin) hangimizin evvel gideceğimiz malum olmadığından bu makama intizar da değildim. Fakat takdiri ilahi ile teveccüh etti, bu görevi deruhte ettim. Şaşırmış bir haldeyim. Bana dua ediniz
Yine bir gün Vahdettin Baş Kâtib’ine şöyle demiş: ”Bizim Hanedanımıza her türlüsü gelmiştir; Sarhoşu gelmiştir. Zalimi gelmiştir, dinsizi gelmiştir.”
Osmanlı padişahlarını araştırdığımızda bu dediklerinde Vahdettin’e hak veriyoruz.
Tarihte büyük başarılar elde etmiş, hatta dünyaya hükmetmiş 600 yıllık büyük imparatorluğun çöküş nedenini incelememiş olan Erdoğan imparatorluğun en şaşaalı devirlerine takılıp kalmış…
Erdoğan Konya’da ki konuşmasında “Hatalı ve eksikleri görmek başka, bunlara takılıp kalmak bambaşka bir şey… Bizim yönümüz daima geleceğe dönük olmalıdır” demesine dedi de, bize nasıl bir gelecek vaat ediyor acaba?
Yoketmeye çalıştığı Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaş, modern bilimsel Türkiye’sini mi?
Yoksa gittikçe çağdan uzaklaşan, bir çeşit Araplaşan bir Türkiye mi?
***
Gelelim CHP Genel Başkanı Sn. Kılıçdaroğlunun sözlerine.
“Bizim kısa siyasi tarihimize baktığımızda o kadar çok keşkelerimiz var ki. Ve bunlar olur da 10 yılda bir değil, neredeyse her gün oluyor. Bu aynı zamanda tarihten ders almadığımızı da gösteriyor. Çünkü tarihten ders alabilseydik, hatalardan ders çıkarabilseydik, aynı yanlışları tekrar etmeseydik bugünkü konuma gelmezdik” .
2019’da benim tek isteğim var, kararlı ve namuslu durursak, demokrasiye sahip çıkarsak, her düşüncenin önündeki engelleri tümüyle kaldırırsak biz bu saray diktasını yıkarız. Yıkmaya da kararlıyız, yıkacağız da” dedi.
İnşallah diyelim…
Ne var ki inşallah la, maşallahla bu işler olmuyor.
Çünkü önemli olan o saray diktasını yıkmayı söylemek değil, bu günlere nasıl geldik onu düşünmektir.
CHP nerede yanlış yaptı?
Neden 8 seçim kaybedildi?
Ve AKP bu günlere nasıl geldi?
Neden Atatürk’ün bıraktığı emanet bugün onun düşlediği yerde değil ve Türkiye neden, nasıl bölünme ve de din devletine dönüşme tehlikesi altına girdi?
İğneyi önce kendimize batırmalıyız…
Yüce Atatürk Cumhuriyeti çok zor şartlar altında kurdu.
Onu korumak, kollamak ilelebet yaşatmak bizlerin görevidir.
Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı ve rahmetle anarken Cumhuriyet Bayramınızı en içten dileklerimle kutluyorum.
29 Ekim 2017
Tünay Süer
Bir yanıt yazın