İspanya’nın egemenliğini ve bütünlüğünü açıkça ortaya koyan, ayrılmak için bir hükmün olmadığı bir anayasası bulunuyor.
Katalonya; ayrılıkçı geçmişine rağmen bağımsızlık hakkına sahip olmadan İspanyol anayasasında yer alıyor…
*
Katalonya’nın daha başlangıçta Bağımsızlık Referandum’u düzenlemesi yasadışıydı.
Referanduma katılan Katalanlar’ın yaklaşık yüzde 90’ı yasal bir değeri olmaksızın bağımsızlığa “evet” dedi.
Çok sayıda Katalonyalı mahkeme kararına saygı gösterdi, seçim bölgelerine gitmedi.
Sonuçta Katalonya bölgesi her zamandan daha fazla bölündü…
*
Referandumun belirsizliğinin yanı sıra bölgesel bölünmeler de çok belirgindir.
Bağımsızlık için verilen destek, Barselona’da Katalonya’nın diğer alanlarına kıyasla çok daha yüksek oldu.
Çünkü bölgesel gücün sorunlu dağılımı,vergi adaletsizliği, Katalonya mahkemeleri sistemi, okullarda Katalanca dili ile eğitim verilmesi gibi yıllardır süren meselelerde,
hiç bir ortaklık bulunmuyordu.
Dolayısıyla bağımsızlığın gerçeği ile teorik iddialar farklı oldu…
*
Bunlara rağmen dün, Katalonya Meclisi tek taraflı bağımsızlık ilanına karar verdi.
Katalonlar İspanya Anayasası’na ve Anayasa Mahkemesi’ne meydan okudular.
İspanya’da bağımsızlık ilanı bir “isyan suçu”dur, hükümlüsüne 35 yıla varan mahkumiyet cezaları veriliyor…
*
Geçen hafta İspanya Başbakanı Mariano Rajoy, kabinesinden Katalonya hükümetini feshetme ve 6 ayda Katalonya’da bölgesel seçimlerin yapılması kararını almıştı.
Yine dün Katalonların bağımsızlık ilanı ardından, İspanya Senatosu Katalonya’yı doğrudan yönetme ile ilgili kabine kararını onayladı.
Başbakan Rajoy, Katalonya’nın yönetiminin merkezi hükümete bağlanmasının Katalonların özgürlükleri elinden alınması değil onların korunması anlamına geleceğini söyledi.
Sonuçta Rajoy’un İspanya Anayasası’nda özerk bölgelerin Madrid yönetimine devredilmesi yetkisini veren 155. maddeyi kullanmasının,
Katalan lider Carles Puigdemont’u görevden almasının yolu açıldı.
*
Bağımsızlık kararının ardından Barselona sokaklarında kutlamalar sürerken,
İspanya hükümeti Katalan hükümetini ve parlamentosunu feshettiğini duyurdu.
Başbakanı M.Rajoy, 21 Aralık’ta Katalonya’da bölgesel seçime gidileceğini ilan etti.
*
Katalonların “Bağımsızlık” kararının sadece Katalonya’ya değil İspanya ve Avrupa Birliğine de etkisi olacağı kesindir.
Bu noktada Rajoy, İspanya halkına “Sakin olun” çağrısı yapıyor,
Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk ise “AB için hiçbir şey değişmedi. İspanya, bizim tek muhatabımız olmayı sürdürüyor” diyor.
*
Ama ispanya, krizden vazgeçmek için tedbirler alırken aslında başlangıçta yapmadığını şimdi zor yoldan çözüyor..
Seçilmiş bir liderin demokrasi ve özgürlük üzerindeki haklarını kullanarak bağımsızlık istemesini kovuşturmak;
Avrupa felsefesine atılan bir tokat anlamına geliyor.
*
Katalonya’da “demokrasi” isteyen liderler, onlara karşı dava açmaya hazırlanan İspanyol hükümetinden daha doğru olduklarına güvenmişlerdi.
Şimdi görünüşe göre, İspanya’da veya AB’de hiçbir siyasi ve yasal önlemin bu bulmacayı çözemeyecektir.
Batı’nın uzun süredir demokrasi, özgürlük ve insan hakları üzerine yaptığı abartılı açıklamalar,
Bu kez Katalan bölücü hareketine olması gerekmeyen ahlaki bir yüksek zemin sağlıyor…
*
II.Dünya Savaşı’nın ardından Avrupalılar toplumsal refah ve barışın garanti altına alınması için çoğulculuk esasına dayanan ve onları aşan ulus devletleri temel aldılar.
Aksi taktirde eski mağduriyetlerin tekrarlanmasının, eski kavgaların canlanmasının, sınırların değişmesinin ve kaosun ortaya çıkmasının işten bile olmayacağını düşündüler.
Bugün insan toplumu için bir “devlet” hâlâ insan haklarının ve dünya düzeninin korunması ve geliştirilmesinde en etkili ve temel birimdir.
Ancak Soğuk Savaş’tan sonraki yıllar boyunca Batı;beğenmediği bazı ülkeleri yok etmiş, bu ülkelerdeki hükümet karşıtı faaliyetleri ve bölücü hareketleri desteklemiş;
İnsanlar demokrasinin her şeyin üzerinde olduğuna inandırılmıştır…
*
Ama ekonomilerin küreselleşmesi ve ulusal hükümetlerin merkezileşmesiyle birlikte bölgesel kimlikler de giderek yükselmeye başlamıştır..
Nitekim bugün borçlar ve mülteci krizleri Avrupa’nın tek zorlukları değildir.
Şimdi ayrılıkçılığı tetikleyen milliyetçilik, bazı üye ülkeler için sorunlar yaratıyor ve AB’de şüpheciliğe neden oluyor.
*
İşte İspanya Başbakanı Mariano Rajoy ile Katalonya lideri Carles Puigdemont arasındaki kişisel çatışmadan sonra,
Katalonya’nın bağımsızlığı ilanı ardından bir çok soru hayatiyetini sürdürüyor.
Sonuçta Katalan bağımsızlık hareketi, Avrupa için uyarı sinyali veriyor…
*
İspanya’dan gelecek bir “Catalanexit ‘in Katalonya ile AB arasındaki ilişkileri nasıl etkileyeceği belli değildlr.
Uluslararası arabuluculuk İspanya için kolayca kabul edilebilecek bir durum olmadığı gibi Başbakan Rajoy’un, Puigdemont’u eşit siyasi ortak olarak tanıması da mümkün görülmüyor.
Bazı bankaların ve işletmelerin Katalonya’yı terk etme planları daha da belirsizlik yaratıyor...
*
Şimdi Katalan ayrılıkçı hareketinin diğer Avrupa ülkelerindeki benzer eğilimler üzerindeki potansiyel etkisi doğru yönlendirilmelidir.
Çünkü Avrupa’da sadece Katalonlar değil İskoçlar, Basklar, Korsikalılar, Flemenkler, Sileziler ve Venedikliler giderek merkezi güce kayıtsız kalmakta ve özerklik taleplerini yükseltmektedirler.
Görünüşe göre AB, Katalan bağımsızlığı ilanının gayrımeşru doğasına yoğun bir şekilde odaklanmaya dikkat edecek,
Böylece Puigdemont’un taktiklerini onaylayan diğer politikacılara açık bir mesaj gönderecektir.
*
İtalya, geçen Pazar yapılan Lombardiya ve Veneto referandumlarında daha fazla özerklik için halkın iradesini ortaya koymuştur.
Bazıları İtalya’da Lombardiya ve Veneto referandumunu ayrılma konusunda yeni tartışmalara başlangıç olmasını öngörüyor.
Ve bu noktada bir temel farka işaret ediliyor;
Lombardiya ve Veneto anayasaya saygı duyarken Katalonya bunu yapmamıştır fakat İtalyan bölge liderleri Roberto Maroni ve Luca Zaia, İtalya’nın birliğine meydan okumamıştır.
*
Katalonya örneğinin Belçika’nın üç topluluğu arasındaki boşluğu genişletebileceği ve Flandre’de ayrılıkçı sesleri güçlendirebileceğinden de korkuluyor.
Yeni bir referandumun 2018 veya 2019’da gerçekleşebileceği İskoçya’da ise “Brexit” görüşmeleri Katalonya’nın bağımsızlık ilanından daha çok ilgi çekiyor.
Diğer küçük ayrımcılık vakaları Korsika ve Güney Tirol göz ardı edilmemelidir çünkü gösterilen dinamikler Avrupa’nın temellerini sarsması anlamında tartışmalıdır.
*
Sonuçta Katalonya örneği, bazı Avrupalı politikacıların demokratik ya da yarı demokratik araçlar kullanarak kamuoyunu manipüle ederek hedeflerine hizmet edebilme becerisine emsal oluşturuyor.
Avrupa’da siyasal eğilim olarak “Demokratik Halkçılık” yükseliyor…
*
Bütün bu gelişmelerden Türkiye’nin çıkaracağı tek bir ders vardır;
“Cumhuriyet doğruya doğru tek yoldur.”
Çünkü Cumhuriyet Fazilettir.
Bu yüzden Yaşasın Cumhuriyet…
Yaşasın Cumhuriyetçiler…
Bir yanıt yazın