AKP, iktidarı aldıktan sonra olanları, yaşananları hayretler içerisinde ve ibretle izlemeye başladık.
İki bin, üç bin yıldan beri sürüp gelen toplum düzeni alt üst oldu…
Türklük gelenek ve görenekleri, giyim, kuşam farklılaştı. Düşünce biçimi değişti. Araplar gibi giyinmeye, Araplar gibi düşünmeye başlayan yeni bir kuşak ortaya çıktı…
Resmi dairelerde müdürlerin, müdür yardımcılarının arkasında Arapça, Farsça tabelalar, yazılar, resimler gırla gidiyor… Herkes iktidara yaranmaya, daha iyi mevkilere gelmeye çalışıyor… Herkes şirinlik yarışında… Ülke batmış, çıkmış… Açlık sınırının altında yaşayanlar milyonlara ulaşmış…
Kimsenin umurunda değil…
Türbanlı yargıçlar, savcılar, doktorlar, hemşireler, öğretmenler, polisler, subaylar giderek artıyor…
Örtünme, türban, sadaka ekonomisi ile sınırlandırıldı din… Başka bir şey konuşulmaz oldu… Varsa türban, yoksa türban…
Adalet siyasallaştı. Siyasi iradenin, egemen güçlerin adaleti ve aleti oldu. Hukuk çöktü. Artık göğsümüzü gere gere, “Ankara’da hâkimler var…” diyemiyoruz.
Tek kişinin kararı ile belediye başkanları görevlerinden alınıyor… “Seçimle gelen seçimle gider” yasası kalktı… Belediye başkanları istifaya zorlanıyor…
Suçları ne? Yolsuzluk mu yapmışlar, hırsızlık mı yapmışlar, FETÖCÜ mü, bilen yok…
Eğitim yazboz tahtasına döndü. Gelen değiştiriyor, giden değiştiriyor… Tam 66 kez sınav sistemini değiştirdiler. Tüm okulları imam hatibe dönüştürmek için ellerinden geleni yaptılar. Yapmaya da devam ediyorlar…
İmam hatiplilere her türlü desteği verdiler. Hatta katsayı engelini bile kaldırdılar, gene de mezunlarının yüzde 82’si üniversiteye giremedi… Şimdi başka çözümler arıyorlarmış… Üniversiteye “Giriş sınavları”nın kalkacağını, dilediklerini diledikleri okullara yerleştirebilmek için, planlar yapıldığını söyleyenler bile var…
Turizm bitti. Sağlık bitti…
Turistler ülkemize gelmiyor artık. Başka ülkelere kaçıyorlar…
Hastanelerimizde adım atacak yer yok… 6 ay sonrasına ameliyat günü veriliyor. Bu arada, bu uzun zaman aralığında “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir…” deniliyor.
Hastalar perişan, doktorlar perişan…
Hasta sayısı, ölüm oranı her geçen gün daha da artıyor.
AKP iktidara geldiğinde, 209 milyon vatandaşımız hastaneye giderken, şimdi 650 milyon insan hastaneye gidiyor…
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de ülkemizi mülteciler, kaçak insanlar cennetine, sınırlarımızı “Yolgeçen Hanına” dönüştürdüler… Elini kolunu sallayan içeri giriyor…
Hangi milletten insan ararsan var… Suriyeli, Somalili, Vietnamlı, Myanmarlı, Moritanyalı, Bangladeşli… Say sayabildiğin kadar… Sokaklarımızda IŞİD’liyle bile karşılaşabilirsiniz…
İnsanımızın rızkını, sağlığını, mutluluğunu, ekmeğini aşını, çoluğun çocuğun geleceğini onlara yediriyoruz. Bir de çoğalıyorlar, bir de çoğalıyorlar ki… Sormayın… Durmadan ürüyorlar, türüyorlar…
Çekirgeler gibi… Her yanı sarıyorlar. Her yanı kaplıyorlar… Açıkta ne bulurlarsa saldırıyorlar… Yeni yeni göçmen mahalleleri ortaya çıkıyor…
Şimdi bir de “Nikâh kıyma yetkisi” imamlara verildi ki, sormayın gitsin. Seyreyle sen bundan sonra gümbürtüyü… Üç karılı, dört karılı herifler, 10 çocuklu, 15 çocuklu aileler… Çocuk gelinler…
Bu arada neyimiz var, neyimiz yok, her şeyi sattık. Geride mal da bırakmadık… Fabrikalardan madenlere, madenlerden limanlara, limanlardan santrallara, santrallardan ormanlara…
Gene de iki yakamız bir araya gelmiyor. Ekonomi dibe vurdu… İflaslar birbirini izliyor. Esnaf, dükkânının kirasını bile ödeyemiyor… Köylü perişan…
Ne tarım kaldı, ne hayvancılık…
Dış borç tüm zamanların en yüksek düzeyine ulaştı…
İşsizlik ve işsizler ordusu hızla artıyor. Çünkü yatırım yok, üretim yok… Yoksul çok.
Ne demiş Orhan Veli, “Cep delik, cepken delik / Kol delik, mintan delik / Yen delik, kaftan delik / Kevgir misin be kardeşlik !”
Türk insanı kevgire döndü. Bütçe, yamalı bohçaya…
Bir de çıkmış Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Ya borçlanacağız ya da vergiyi artıracağız…” diyor.
Yani kırk katır mı kırk satır mı?
Kime diyor bunu?
Anımsarsınız. Hani bir zamanlar bu millet çok acı, çok feci bir olay yaşamıştı. Maden işçileri toprak altında can vermişti…
Karaman Ermenek Maden Kazasında, yeraltında suların içinde kalan yavrusu için bir ANA…”Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?” demişti.
Babası yırtık, plastik ayakkabılarla oğlunun cenaze törenine katılmıştı da tüm Türkiye onlara ağıt yakmış, onlardan söz etmişti.
İşte onlara diyor Bakan: “Ya borçlanacağız, ya senin vergini artıracağız…”
Bir canları kaldı verecek. Onları da alın da bari kendileri de kurtulsun, sizler de…
Sizin ne bu dünyada ne başka bir dünyada yatacak yeriniz var…
Başınızı yastığa koyduğunuzda rahat uyuyabiliyor musunuz? Gözünüze uyku giriyor mu? Siz ondan haber verin bize…
Bir yanıt yazın